2010…
Her teneffüste okulun her hangi bir yerinde buluşup konuşurduk. Önceki teneffüs ben senin yanına gelirim demişti. Söz vermişti. Ama gelmemişti. Nerede olduğunu merak edip koridorlarda gördüğüm arkadaşlarına sordum. Hepsi onu görmediklerini söylüyordu. Okulun neredeyse her yerini gezip onu aradım. Zilin çalması bile umurumda değildi. Sonunda sessiz koridorlarından birinde bir ses duydum. Bu benim her zaman tanıyabileceğim kahkahasıydı. Düşündüğüm şey olmamasını umarak sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladım. Sonunda o - onlar - görüş alanıma girdiğinde her zaman olduğu gibi donup kalmıştım. Harry’nin beni öpen dudakları şimdi başka bir kızın dudaklarını öpüyordu. Öpmekten daha çok bir şeydi bu. Her neyse.
Bu duruma alışmaya başladığım için mi, yoksa bu acı kalbimde bağışıklık gibi bir şey yaptığı için mi hiç bilmiyorum. Ama yine sıktığım yumruklarımı daha da sıkı bir hale getirip başımı önüme eğmiştim. Yaşların yanaklarıma süzülmesine izin vererek arkamı onlara döndüm. Ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamamıştım. Tekrar bakışlarımı arkama çevirip onlara baktığımda dudakları ayrılmıştı. Ya nefessiz kalmışlardı, ya da hıçkırığım yüzündendi. Bilmiyorum.
Tekrar bakışlarımı onların şaşkın yüz ifadelerinden çekip önüme döndüm. Yumruklarımı deli gibi sıkıyordum. Tırnaklarım avucumu kanatacak şekilde sıkıyordum. Koşmaya başladım. Kendimde bulabildiğim kalan son gücümle koşmaya başladım. Koşarken siyah buklelerim yüzüme geliyordu. Onları çekmek için bile uğraşmıyordum. Boş ve sessiz koridorda ayak seslerimle hıçkırıklarım yankılanıyordu. Bu yankıya onun ayak sesleri ve kendi sesi eklendiğinde durmamak için kendimi tuttum. Koşuşumu daha çok hızlandırmaya çalıştım. Lanet olası ona ait olan kalbim hala durup ona bakmam için beni zorluyordu. Hala.
Harry: Angela! Bekle!
Durdum. Ama ona bakmadım. Bakamazdım. Yüzündeki o tatlılığın beni yine yumuşatmasına izin veremezdim.
İçimden sürekli tekrarlıyordum: ‘’ Git. Yalvarırım git. ‘’
Omzuma değen buz gibi eliyle şaşırmıştım. O kızı öperken bu kadar soğuk olabileceğini düşünmüyordum.
Yumruklarımın açıldığını fark ettim. Tırnaklarımın geçtiği avucum acıdan dolayı sızlıyordu. Ama şu an bunu önemsemiyordum. Eliyle omzumu kavrayıp beni kendine çevirmeye çalıştı. Ama gözlerimi sımsıkı kapatıp olduğum yere çivilenmiş gibi inatla ona doğru dönmüyordum.
Harry: Angela neler oluyor?
Her hangi bir cevap vermeyince elini omzumdan çekti. Geri dönmüş olmasını umut ederek - tabi ki de o kızın yanına değil, her hangi başka bir yere - kendimi sıkmayı bıraktım. Birkaç saniye içinde çeneme değen aynı soğuk el başımı kaldırmamı sağlamıştı. Ama hala gözlerimi açmamakta ısrarlıydım. Gözlerinin bile beni yumuşattığını bile bile o yeşillere bakamazdım.
Harry: Bana bak Angel.
Gözlerimi daha çok sıktım.
Harry: Lütfen.
Sesindeki çaresizlik ve yalvarış istemsizce gözlerimi açmama neden oldu. Yaşlar yine yanaklarıma süzülmeye başladığında yüzüme sıcaklık yerine soğuk bir yer bıraktıklarını fark ettim. Bakışlarımı ondan kaçırıyordum. Ama çenemi daha sıkı tutup başımla yaptığım bakış kaçırma hareketlerimi durdurdu. Korktuğum şey olmuştu. Gözlerim çoktan gözleriyle buluşmuştu. Yeşil gözleri o kadar çok duyguyu barındırıyordu ki. Hiçbir şey anlamamış olması, merakı, endişesi… Hepsi birbirine girmişti.
Elini tereddüt ederek çenemden çekti. Gözlerinin dolduğunu fark ettim. Ben ağladığımda o da ağlardı. Nedeni her ne olursa olsun. Ama son zamanlarda ağlamamın tek nedeni oydu. Kendisiydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/6813606-288-k821712.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stay
FanfictionBazen canınızdan daha çok sevdiğiniz kişiler değişir. Sizde acı çekmemek için her şeyden uzaklaşırsınız. Daha çok acı çekersiniz. O kişinin umurunda olmadığınızı bilmek daha çok canını acıtır. Ama yine de takmamaya çalışırsın. Sırf hatıraları hatırl...