Multimedia'da hikayede bahsettiğim oda var.
2009…
Yaklaşık 5 dakikadır ‘yeni evimizin’ kapısında duruyordum. Sanki vampirmişim de, evin sahibinin beni içeriye davet etmesi gerekiyormuş gibi.
Tanrım, ne saçmalıyorum ben?!
Derin bir nefes alıp eve girdim. Ev çoktan döşenmişti.
Bavullarımla beraber üst kata çıktım. Odama girdiğimde göz bebeklerim büyük bir zevkle fırlama zahmetine girmişlerdi.
Angela: Yok artık!
Arkamdan gelen ses, bana gururla ‘’ Ne oldu? ‘’ diye sormuştu. Kendime gelip önümü onlara döndüm.
Angela: Ne mi oldu?
Elimle odayı gösterip güldüm.
Angela: Bu oldu.
Babam: Mutlusun yani?
Düşünüp dudaklarımı büktüm.
Angela: Teknik olarak, evet.
Annem: Güzel. Keyfine bak.
Onlar odamdan çıkınca kapımı kapatıp tekrar odama doğru döndüm. Ellerimi belime koyup odama göz gezdirdim.
Angela: Bana onu hatırlatma. Yoksa seni çok pis dağıtırım.
Şimdiki zaman…
Gözlerimi yeni hayatımın ilk gününe açtığımda içimde kabaran mutluluk hızla sönmüştü.
Harry yanımda yoktu.
Gözlerimi odanın içinde gezdirdiğimde, görebildiğim tek şey ikimizin resmiydi.
Pekâlâ.
Yataktan kalkıp gözlerimi ovuşturdum. Hala uykum varmış gibi hissediyordum.
Banyoya gidip yüzümü yıkadım. Az da olsa kendime gelmiştim.
Banyodan çıktığım gibi odadan da çıktım. Aşağıya inip salona baktım. Burada da yoktu. Tekrar yukarıya çıkıp bütün odalara baktım.
Yoktu.
Tamam, Harry yoktu. Ama diğerleri de yoktu.
Çok güzel.
Saate baktım. Çoktan öğlen olmuştu. Dünün yorgunluğuyla ve kimse beni uyandırmayınca bende anca bu saatte uyanmıştım. Uykumun derinliği buradan da açıkça belli oluyordu.
Nereye gittilerse birazdan gelirler diye düşünürken mutfağa gittim. Karnımdan gelen zombi sesleri bir şeyler yemem gerektiğini bana sıkça hatırlatıyordu.
Kahvaltı hazırlamakla uğraşmayıp tost yaptım. Tostumu hızla mideye indirdikten sonra koca bir bardak neskafe yapıp salona geçtim. Kahvemi sehpaya bırakıp kumandayı aradım. Sonunda bulduğumda televizyonun karşısındaki koltuğa kurulup kahvemi elime aldım. Televizyonu açtım.
Kahvemi içip kanallarda gezerken karşıma çıkan magazin programında durdum. İzlemeyi sevdiğimden değil. Kendimi gördüğümden. Hem de ‘’ One Direction ‘’ adının olduğu bir haberde.
Bu dünden. Biz havaalanındayken. Sunucu benim kim olduğumla ilgili bir şeyler zırvalarken, fotoğrafların hepsi peş peşe ekrana yansıyordu. Bir fotoğrafta durdurdular. Harry’yle el ele tutuşup hayranlardan kaçtığımız fotoğrafta.
Ah, tanrım.
Güya sevgilisiymişim.
Of.
Televizyonu kapatıp bardağı mutfağa bıraktım. Tekrar salona dönerken, bizimkilerin gelmeyeceğini düşünüp yönümü değiştirip yukarıya çıktım. Yeterince sıkılmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stay
FanfictionBazen canınızdan daha çok sevdiğiniz kişiler değişir. Sizde acı çekmemek için her şeyden uzaklaşırsınız. Daha çok acı çekersiniz. O kişinin umurunda olmadığınızı bilmek daha çok canını acıtır. Ama yine de takmamaya çalışırsın. Sırf hatıraları hatırl...