Tam bir saattir annemin hazırlanmasına yardım etmekten yorulmuş bir şekilde kendimi yatağa attım. Yeni koca adayıyla beni tanıştırmak için yaptığı bu hazırlıklar beni ne kadar ilgilendirmesede onu mutlu etmek için elimden geleni yapacaktım. Annemle babam iki yıl önce ayrıldılar ve annem bir süre toparlanamadı. İşe gitmedi, yemek yapmadı. Kısacası hiç bir şey yapmadı. Ben okuldan sonra çalışıp bir şeyler kazanıyordum. Onunla ne kadar idare edilebilinirse öyleydik işte. Ama şimdi annem bir yıl önce kendini toparlayıp güzel bir iş buldu. Bir dergide editörlük sizce de iyi değil mi? Evet bence de iyi. Annem çalışmaya başladıktan sonra bende işi bıraktım ve sadece okula odaklandım. Açıkcası derslerle hala aram iyi değil. Elimden geleni yapıyordum işte. Lise son havasındayım diyebilirim kısacası.
"Alicia, bebeğim hazırlandın mı?"
Annem odamın kapısını aniden açmasıyla yataktan kalktım. "Hazırlanıyorum şimdi anne."
"Ah hadi ama bebeğim, bu günün benim için ne kadar önemli olduğunu biliyorsun."
Gözlerimi devirip dolabımın başına geçtim. "Biliyorum anne."
Bana gülümseyip odadan çıkarken ne giyeceğimi bulmaya çalışıyordum. Ne giyebilirdim ki? Sadece annemin yeni koca adayıyla tanışıp yemek yicektik. Hepsi bu. Annemle, yeni kocası olacak kişi -Troy- yurt dışında tanışmışlar. Nasıl olduğunu bilmiyorum. Açıkcası hiçte merak etmedim. Tek bildiğim onunda burada yaşadığıydı.
Dolabımın derinliklerinde hiç giymediğim siyah mini elbisemi başımdan geçirdim. Ayağıma bordo bot tipi topuklularımı giyip makyaj yapmak için banyoya ilerledim. Makyaj yapmayı sevmeyen biri olarak sadece eyeliner çekmeyi tercih ettim. Saçlarımıda düzleştirip banyodan çıktım.
Merdivenlerden düşmemeye çalışarak aşağı indim.
"Ben hazırım anne." diye seslendim. Mutfaktan koşarak çıktı. Tanrım, bu kadar mı çok heyecanlıydı.
"Bebeğim çok güzel olmuşsun."
Yanağına öpücük kondurup ona sarıldım. "Bugünün senin için özel olduğunu biliyorum ve elimden geldiğince iyi idare etmeye çalışacağım."
"Teşekkür ederim." dedi. Gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. Uzun süredir onu böyle mutlu görmemiştim.
Koltuğun üzerine bıraktığım ceketimi üstüme giyip dışarı çıktık. Kapıda bekleyen taksiye binip yemek yiyeceğimiz mekana gitmek için yola çıktık.
"Anne burası harika." diye kulağına fısıldadım.
"Haklısın bebeğim." derken gülümsedi. Koluna girip mekana doğru ilerledik. İçeri girdiğimizde annem gözleriyle etrafı taradı. Onları görünce "İşte oradalar." deyip beni sürükledi. Ben sadece Troy'u beklerken yanında birini daha gördüm. O da kimdi?
"Merhaba Troy." dedi annem gülümseyerek. "Merhaba Katherine."
Troy annemi öpmek için kalkarken bende yanında oturan çocuğa baktım. Olabildiğince az salak ve normal görünmek için kendimi zorluyordum. Başını telefonundan kaldırıp bana baktı. Uzunca bir süre. İkimizde gözlerimi çevirmiyorduk.
"Merhaba Alicia."
Troy'un sesiyle başımı çevirip ona gülümsedim. "Merhaba Bay Austin."
"Lütfen sadece Troy de." Onu başımla onaylayıp gülümsedim.
Troy yanında oturan -her kimse- onu dürtüp ayağa kalkmasını sağladı. Gözlerini devirip anneme doğru elini uzattı.
"Merhaba ben Louis." dedi. "Troy'un oğluyum."
Ah! Hadi ama! Oğlu mu? Bu yakışıklı çocuk benim kardeşim mi olacaktı? benimle dalga mı geçiyorsunuz siz!?
Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak sandalyeye oturdum. Tanrım, çok güzel gözleri vardı. Uzun süre onlara bakıp durabilirdim.
"Buda benim biricik kızım. Alicia." dedi annem Louis'ye bakarak. Oda bana bakarak gülümsedi. Gerçekten çok güzel bir gülümsemesi vardı! ah. Saçlarına dokunmak istiyordum.
Hey bana neler oluyordu böyle?
Düşüncelerimden sıyrılıp bende ona gülümsedim. Troy, garsona işaret yaptıktan sonra yemekler yavaş yavaş gelmeye başladı. Herşey harika gözüküyordu. Gözlerim arada Louis'e kayıyordu. Bu çocuk telefonsuz yaşayamıyor muydu?
"Tatlım iyi misin?"
Annem sandalyesinden eğilmiş bana bakıyordu. Zorlukla gülümsedim. "Herşey çok güzel anne."
Memnun kalmışcasına başını salladı ve Troy ile konuşmasına devam etti. Onlardan müsade isteyip terasa doğru ilerledim. Temiz havayı içime çektim.
Troy, o iyi birine benziyordu. Annemde onun yanında mutlu gözüküyordu. Sanırım evlenirlerse mutlu olacaklardı. Zaten annem ciddi olmasa beni onunla asla tanıştırmazdı.
"Ne düşünüyorsun?" Arkamdan gelen sesle irkildim.
Arkamı döndüğümde beni baştan aşağı süzen bir Louis ile karşılaştım. "Sanırım annemi."
"Mutlu gözüküyorlar." dedi. Başımla onaylayıp tekrar önüme döndüm.
"Kaç yaşındasın?" diye sordu yanıma gelirken.
"19."
"Sanırım bana abi diyeceksin ha?" Şaşkınlıkla başımı çevirip ona baktım. "Senden büyüyüğüm güzelim."
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"
Güldü. (Gerçekten müthiş bir gülüştü!) "Ben 21 yaşındayım."
Ağzımın şaşkınla açılmasını engellemek için dudaklarımı sıktım. "Sana asla abi demem."
"Demeni de asla istemem." dedi ve göz kırpıp gitti. O giderken arkadasından bakakaldım. Ne yapmamı bekliyordunuz ki? Poposu harika!
Kendi kendime gülümseyip masaya doğru ilerledim. Annem ve Troy birbirlerine sarılmışlardı. Annemin yanına gidip bekledim. Louis'de babasının yanına duruyordu.
"Yarın akşam sizi mutlaka bekliyorum." dedi annem. Louis başıyla onaylayıp gülümsedi.
Troy'da oğluna bakıp gülerken "Sizi eve bırakalım." dedi.
Arabaya doğru ilerlerken annemle Troy'u izledim. Annem Troy'un koluna girmiş, yürüyorladı. Arabanın yanına geldiğimizde ise annemin kapısını açtı ve içeri geçmesini bekledi. Annem oturduktan sonra kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna yerleşti.
Bende kapıyı açmak için uzanırken Louis benden önce davranıp kapımı açtı. Ona teşekkür edip yerime oturdum. Oda yan tarafıma oturduktan sonra yola koyulduk.
Bir süre sonra kafamı camdan ayırıp Louis'e baktım. Hey! Bacaklarıma bakıyordu! Bu haline gülüp kulağına yaklaştım. "Gözlerinin oyulmasını istemiyorsan Louis, gözlerini başka tarafa çevirmeni öneririm." diye fısıldadım. Şaşkınlıkla bana bakarken gülümsedim. Şükürler olsun ki eve gelmiştik. Bir şey demesine izin vermeden arabadan indim.
"Yarın görüşürüz Louis." dedim ve kapıyı kapattım. Anneminde arabadan inmesini bekledim. Oda Troy'a veda ettikten sonra yanıma geldi.
Annemin kapıyı açmasını beklerken tek istediğim şu ayakkabılardan kurtulup uyumaktı. Eve girdiğimizde annemin yanağına öpücük kondurup yukarı çıktım. Yatağa oturup ayakkabılarımı fırlattım ve pijamalarımı giydim. Yatağa yattım ve kendimi uykuya bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Impossible is nothing.
Fiksi PenggemarAnnesi ve babası ayrılmış iki kişi. Birinin annesi, diğerinin babası birbirlerine aşık oldular. Onlar üvey kardeş olsalar da, hiçbir zaman birbirlerini öyle görmediler. Herkes onlara kardeş dese de onlar bunu umursamadılar. Çünkü onlar birbirler...