-92-

8.4K 262 63
                                    

Şarkıyla (Evanescence - My Immortal)

Hayatımda bir çok hayal kırıklığı yaşadım. Çok kırıldım, ama her defasında affettim. Beni istemeyen insanlara karşı her zaman saygılı oldum. Onlardan uzak durdum. Ama nedense onlar hep benim karşıma çıkıp hayatımı mahvederken, sessiz kalmayı seçtim. Çünkü yorulmuştum. İnsanlara laf anlatmak, bir şeyleri kabul ettirmekten bıkmıştım. İnatla bana güvenmeyen insanlara bile derdimi anlatmaya çalıştım. Bana inanmalarını beni böyle kabullenmelerini istedim. Yaptığım hiçbir şeyi kabul ettiremedim. Benim mutluluğumu istemelerine rağmen, onların isteklerine yerine getirerek mutsuz olmamı istiyorlardı. Nasıl bir çelişkiydi ki bu? Ben güçlenmeye çalıştıkca onlar beni en dibe çekerek güçsüz duruma düşürüyorlardı. Bir gün mutluyken, ertesi gün öyle bir şey oluyordu ki, mutluluğum bir anda yok olup gidiyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Yanımda ki insanlar benim dayanağımdı ve onlarla mutluydum. Bir anneydim ve bu inanılmaz derecede harika bir duyguydu. Sevdiğim adamla evlenecektim. Bundan büyük mutluluk var mıydı? Ama şimdi herşey değişmişti. Mutluluğum dakikalar içerisinde yok olup gitmişti. Ağlamaktan tükenmiş bir durumdaydım. Louis bana kırgın olmasına rağmen beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Bunun pek bir faydası da olmuyordu. Ağlamamın diğer nedenide tabiki Lou'du. Yaşadığımız onca şeyden sonra ağlayamamıştım. Şimdi hepsi bir anda üstüme gelmeye başlamıştı.

Annem hayatımı mahvetmişti. Benim mutluluğum için çabalayan insan, şuan beni mutsuz etmekten başka birşey yapmamıştı. Beni böyle kabullenememişti. Olan olayların üzerinden aylar geçsede kararı hiç değişmemişti. Bu kırıcıydı. Lou'yu sevdiğimi ona bir türlü inandıramamıştım. Aramızdakilerin basit bir ilişkiden ibaret olduğunu kendini o kadar kaptırmıştı ki, gerçekleri görmek onun canını yakmıştı.

Evet, annem beni tamamiyle terk etmişti. Ağzından çıkan sözleri umursamadan bana içinden geçen herşeyi söylemişti. Bir torunun olmasını umursamamıştı bile. Jay'ın dedikleri olmamıştı. Kalbim acıyordu. Bu mesele neden bu kadar çok uzamıştı? Neden bizi böyle kabul etmekte zorlanıyorlardı? Can yakıyordu.

Sen benim kızım olamazsın demişti. Benim yetiştirdiğim Alicia bu değil. Tanrı aşkına Alicia, kaç yaşındasın? Üniversiteye gidecektin! Çocuk doğurmayacaktın! Nasıl kaptırdın kendini buna? Seks ilgi alanın falan mı olmaya başladı? Kaç defa yaptın bunu? Ben sen okuyasın diye neler yaptım. Sırf senin için kendimi toparladım ben! Bana karşılığında bunu mu veriyorsun? Bir çocuk! Eğitimini elinin tersiyle mi itiyorsun Alicia? Nasıl değişebildin anlayamıyorum. Becerilmek hoşuna mı gidiyor? Ne zamandan beri? Sırf Louis'i seviyorsun diye ondan hamile kalman ne kadar garip. Bunu o mu istedi? Görüyorsun Troy, oğlun kötü biri değil. Kızımı hamile bırakarak bunu açıkça belli etmiş! Onun geleceğini düşünmeden, onu becermiş!

Tekrardan ağlamaya başlamıştım.

Ben yokum artık Alicia. Bir umut geldiğim bu eve, tüm umutlarımı yitirerek gidiyorum. Bu sefer gerçekten, seni görmek istemiyorum. Saçını teline zarar gelse günlerce ağlayabileceğim, onu okutmak için günlerce çalışarak kendimi yoracağım, eve her geldiğimde beni mutlulukla karşılayacak bir kızım yok artık. Ve ben bu söylediklerimden gram pişmanlık duymayacağım. Şimdi istediğiniz kadar birbirinizi becerin! Ah pardon, bu becerilmeyi bile aşmış bir durum.

Birkaç dakika içinde, herşey bu kadar çabuk değişmişti. Ama hamileyim diye, kendimi pişman olacak duruma getirmemiştim. Annemin dedikleri gerçekten çok kırıcıydı. Vücudumun her noktası teker teker dökülüyormuş gibi hissetmiştim. Louis ellerini belime sararak ayakta durmamı sağlamıştı. Annem gittikten sonra yarım saat boyunca tuvaletten çıkamamıştım. Defalarca kusmuştum. Louis tekrardan hastaneye gitmemiz gerektiğini söylese de onu umursamadığımı belli etmiştim. O da iyi değildi. Babası ona, bunu gerçekten istiyor muydun? diye sormuştu. Louis ona cevap vermemiş, sadece başını sallamakla yetinmişti. "Ben seni böyle yetiştirmedim Louis." demiş ve annemin peşinden evden ayrılmıştı. Tekrardan yalnız kalmıştık. Birbirinize kırgın bir biçimde.

Salondaki koltuğa oturmuş, bacaklarımı kendime çekerek bunların geçmesini diledim. Unutmak istedim. Ama olmuyordu. Annemin dediği şeyler kulaklarımda yankılanırken kendimi toparlamayı başaramıyordum.

"Kendine gel." diye mırıldandı. "Üzülmeni istemiyorum. Size bir şey olacak." Sıkıntıyla nefesini üfleyip, elini saçından geçirdi. Kan çanağına dönüşmüş olduğunu düşündüğüm gözlerimi, Lou'ya diktim. Başını koltuğunun arkasına yaslamış ve gözlerini kapatmıştı. Darmadağan olmuştuk. Bir anda. "İyiyim." dedim zorlukla. "Ben gerçekten iyiyim. İşe gitmen gerekiyorsa git." Başını iki yana salladı. "İşe gitmeyecektim."
"Anlamadım?"
"Konuyu kapatabilir miyiz?"
"İyi."
Bana kısa bir an bakış attı. Ardından kolunu gözlerinin üstüne koyarak bir süre öyle durdu. O öyle dururken, sadece onu izledim. Yaptıklarımdan, söylediklerimden pişman değildim. Şuan aramızın iyi olmadığını bilmeme rağmen, her zaman yanımda olacağını da biliyordum.
"Pişman değilim." diye fısıldadım.
Kolunu gözlerinden çekmeden, "Biliyorum, bende öyle." dedi. "Hiçbir zaman da olmadım."
Bugün inanılmaz derecede bok bir gündü. Diğer günler gibi değildi. Annem tarafından -gerçekten- reddedildiğim bir gündü.
"İyi misin?" diye sordu. "Ayrıca dudaklarını rahat bırak, kanatacaksın Alicia."

İç geçirdim.

"Zaten, günlerdir seni öpemiyorum." diye fısıldadığını duydum ama ona belli etmemeye çalışarak, kendi kendime gülümsedim.

Ve gün boyunca duyduğum tek iyi şey bu olmuştu.



**

"Benim ile ilgili bilgileri anneme söylemek sana mı kaldı?" Odanın içinde dolaşmaktan yorulmuş bir şekilde kendimi yatağa attım.
"Alicia, üzgünüm ben annenin bilmesi gerektiğini düşündüm."
"Bilmesini istesem, kendim bir şekilde söylerdim Becky! Demek ki istemedim. Benim hakkımda birşeyler öğrenmesini istemediğimi anlamak çok mu zordu? Kendi kendine birşeyler yapmaktan vazgeç!"
"Özür dilerim! Tanrı aşkına Alicia, neden bu kadar kızdın?"
"Herşeye burnunu sokmanı istemiyorum çünkü!"
"Ne istiyorsan onu yap!"
"Evet, öyle yapacağım. Artık anneme tek laf etmeyeceksin, bunu istemiyorum. Üniversite sınavımın iyi geçtiği bilip, Lou'yu bana kötüledi. Bil bakalım kimin sayesinde? En yakın arkadaşım olan sen sayende! Peki durumlar şuan nasıl biliyor musun? Bok gibi Becky!" Derin bir nefes aldım. "Annem hamile olduğumu öğrendi ve bana küfür ederek terk etti. Çünkü okumak yerine hamile kalmışım!"
"Annene biraz olsun hak ver Alicia, iyiliğini düşünüyor."
"Kimsenin benim iyiliğimi düşünmesine ihtiyacım yok."
"Annen haklı Alicia, üniver-"
"Kapa çeneni Becky! Senden yardım istediğim zaman bunları bana söylememiştin. Annemi şimdi mi haklı buluyorsun?"
"Ben her zaman annen gibi düşünmüştüm."
"İyi, düşünmeye devam et. Ve şunu da bil. Artık arkadaşım değilsin."

Telefonu kapatıp, başımı ellerimin arasına alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Sanırım, en yakın arkadaşımıda terk etmiştim. Üzerimdeki gerginliği bir türlü atamıyordum. Sürekli bir ağlama isteği vücudumu sarıyor, buna engel olmaya çalışsam da başarılı olamıyordum. Üzülmemek zorundaydım. Benim ne halde olduğum umrumda değildi. Tek düşündüğüm bebeğimdi. Aramızdaki bağ, küçükte olsa hissedilirdi. Beni hissederdi. Bu yüzden kendimi toplamaya çalışıyordum. Onun için iyi olmalıydım.

Kapının zilini duyduğumda yataktan fırladım. Louis dışarı çıkmak istemişti ve bende engel olmamıştım. Dağılmış olduğunu bildiğim için evde durmasını istemedim. Kafasını dağıtmalıydı. Aşağı inip kapıyı açtığımda, karşımda bir postacı elindeki zarfı bana sallıyordu. "Bu nedir?" diye sordum. "Bir bilgim yok efendim, sadece sizin adresiniz ve isminiz yazılı." Başımla onayladım. İşaret parmağıyla kağıdının altını işaret ederek "Şurayı imzalar mısınız?" dedi. Bana uzattığı kalemi alıp kağıdı imzaladım ve ona geri uzattım. O da elindeki zarfı bana uzattı ve iyi günler dileyerek oradan ayrıldı.

Salona geçip zarfı inceledim. Okulumdan geliyordu. Üzerimde kocaman harflerle Alicia Brown yazıyordu. Ve o an bu zarfın içinde, sınav sonuçlarının olduğunu ve üniversiteyi kazandıysam, o üniversitenin adının yazdığını fark ettim. Neden herşey bugünü bulmuştu? Vücudum bir anda gerilmişti. Oturduğum yerde bacaklarımı sallamaya başladım. Dudaklarımı kemirdiğimide hissediyordum.

Zarfı evirip çevirip, arkasını döndürdüm. Eninde sonunda açacaktım bunu biliyorum. Ya şimdi ya hiç. Zarfı yavaşça açtım. İçindeki kağıdı çıkardım. Kağıtta o kadar çok yazı vardı ki, bunun üniversite ile ilgili olduğundan emin değildim. Okumadan gözlerimle taradım ve en sonda yazan yazıyı gördüğümde, gözlerimin irileştiğini hissettim. Aman Tanrım.

"Şaka yapıyor olmalısınız!"

Yazıyı tekrar tekrar okudum. Yanlış gördüğümü düşünmüştüm. Ama değildi!

"Londra Üniversitesi Edebiyat Bölümünü Kazandınız!

Tebrikler."

Kazanmıştım! Lanet olsun başarmıştım! Üstelik Londra'dan ayrılmacaktım!

Sonunda, diye düşündüm. Bugün mutlu olmama neden olan birşey olmuştu. Kağıdı sehpanın üzerine bırakıp sevinçle yukarı çıktım ve yatağın üzerinden telefonumu alıp salona geri döndüm. Lou'yu arayıp kazandığımı söyleyecektim. Bu işe umarım sevinirsin Louis.

Aradım ama cevap vermedi. Telefonunu kapatmıştı. Neden böyle birşey yaptığını anlayamamıştım. Şarjı bitmiş olabilir miydi? Belki de kafasını dinlemek için kapatmıştı. Ama o hiç bir zaman telefonunu kapatmazdı ki. Aptal şeyler düşünme Alicia, aynı şey olmayacak, sadece telefonu kapalı. Bende Jeremy ve Max'e mesaj atmaya karar verdim. Onlara kazandığımı anlattığım bir mesaj gönderdim. Çocuklara daha söylemeyecektim. Eğer Louis onların yanındaysan mutlaka öğrenirdi. İlk benden öğrenmesini istediğim için, çocuklara sonra söylemeye karar verdim.

Telefonu koltuğa fırlatıp, su içmek için mutfağa ilerledim. Dolaptan bardak çıkarıp, içine su doldurdum. Suyumdan yudum alırken, masada duran ikiye katlanmış bir kağıt dikkatimi çekmişti. Suyu zorlukla yutup bardağı masanın üzerine bıraktım ve ellerimin titremesine engel olamayarak kağıdı açtım.



Merhaba,

Sana böyle mektup yazmak ne kadar doğru bilmiyorum. Saçma gözüksede yapmak zorundaydım. Yüzüne karşı söyleyecek cesaretim yoktu. Başta söylemeliyim ki seni terk etmiyorum bebeğim. Asla. Sadece, kafamı toparlamam lazım. O yüzden annemin yanına Doncaster'a gidiyorum.

Bunu yapmamam gerekirdi. Bugün yaşanan o kadar olaydan sonra seni bırakmamam gerekirdi biliyorum. Ama birbirimizden uzakta durmak ikimizin içinde en iyisi. Tekrar söylüyorum, ayrılmıyoruz Alicia. Sadece bir süre uzaklaşıyoruz. Çünkü ikimizinde buna ihtiyacı var. İkimizde fazlasıyla kırıldık. Bir süre uzak durursak, birbirimizi özleriz. Ve daha iyi düşünürüz. Bana güvenmemen beni o kadar çok yıktı ki Alicia, bunu anlatamam. Anlatacak tek kelimede bulamam. Bunu yapıyorum çünkü buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Rahat rahat düşünebiliriz. Belki sende bana güvenmeye başlarsın. Davranışlarımın eskisi gibi olmayacağını bilirsin. Lütfen bunu düşün. Ve bebeğimize iyi bak. Ben gelene kadar.

Eve geri döndüğümde, bana güvenmiş olmanı istiyorum. Çünkü sana dokunmak için ölüyorum. Tenini deli gibi özlüyorum. Dudaklarını öpemeden durmak nasıl bir acı biliyor musun? Bu yüzden gidiyorum sevgilim. Aramızın daha iyi olmasını istediğim için. Eğer birbirimize böyle soğuk davranıp birbirimizi görmezden gelmeye devam edersek, canımız yanacak. GÜVEN BANA, bu ikimiz içinde en iyisi.

Ben yokken çocuklar sana kalmaya gelecek. Her gün bir tanesinin seninle kalmasını istedim. Seni eğlendirebiliceklerini biliyorum. Keyfine bak bebeğim. Ben hala seninleyim. Ve seninle olmaya devam edeceğim. Seninde her zaman benimle olduğunu biliyorum. Harry'e piçlik yapmaması gerektiğini söylersin olur mu? Yoksa onu becereceğimi biliyorsun.

Şuan ağlıyor musun bilmiyorum ama ağlama. Biz hala birlikteyiz! Üstelik annemin yanında güvendeyim. Bana iyi bakacak, bizim hakkımızda güzel şeyler söyleyerek seni daha çok özlememi sağlayacaktır. Telefonum kapalı olacak. Geldiğimde bana geçirdiğin her günü teker teker anlatmanı isteyeceğim. Çünkü konuşmamız için konumuz olması gerekiyor. Kendini üzme tamam mı? Anneni siktir et, dediklerini umursama. Seni asla terk etmeyeceğim. Bebeğimizle seni mutlu etmek için elimden gelenin en iyisini yapacağım.

Seni şimdiden çok özledim. Ama dayanabilirim. Ne kadar kalacağımı bilmiyorum. Ben yokken yediklerine dikkat et. Çocuklar sana iyi bakacaklardır. Haylazlık edip seni yormasınlar! Canlarını okurum.

Bu arada biz evleneceğiz değil mi? Annenin söyledikleri seni etkilememiştir umarım. Geldiğimde bunu cevabını öğreneceğim. Ama değişmemiş olduğunu umuyorum. Çünkü sen BANA aitsin.

Kendine dikkat et güzelim. Bebeğimize ve kendine iyi bak. 

Seni çok seviyorum. Bunu asla unutma. Artık bundan sonra sadece senin için varım. 

Bu sadece ikimizin rahat düşünmesi için bir ayrılık. Gerçekten değil. Eğer benden gerçekten ayrılırsan sana neler yaparım biliyor musun Alicia? Seni mahvederim. 

Yakında görüşmek üzere, 

- Seni deliler gibi seven, teninin kokusunu şimdiden özleyen KOCAN, Louis

Impossible is nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin