"Eve geldiğimde, yarım kalan işimi bitireceğim! -Louis"
Kendi kendime kahkaha attığımda, evin içinde yankılandı. Barıştığımıza sevinip, kendimi ona bıraktığım sırada aslında herşey iyiydi. Louis beni odaya taşıyıp, yatağa yatırdığı sırada arka cebinde bulunan telefon çalmaya ve sesi kulaklarımızda yankılanmaya başlamıştı. Louis, sesli bir küfür savurduktan sonra cebinden telefonu alıp sinirle açmıştı. Arayanın Harry olduğunu görünce bir kez daha küfür etti. "Zaten hep tam zamanında ararsın kıvırcık!" diyerek sitem etmiş ve onun konuşmasına fırsat vermeden birşeyler daha mırıldanmıştı. Ardından susmuş ve Harry'nin dediklerine göz devirip, beş dakika sonra orada olacağını söylemişti. Telefonu geri cebine koymuş ve eski yerine geri dönüp yatakta üzerime çıkmıştı.
"Konuşmana izin vermedim, çünkü bu konuyu daha fazla uzatmak istemiyordum. Haklıydım, haklıydın. İkimizinde yaptıklarımızda suçu vardı. Ama artık o defter kapandı ve açılmayacak. Şimdi acil olarak Harry'nin evine gitmem gerekiyor." dedi ve burnumun üstüne öpücük kondurduktan sonra üzerimden hızla kalkıp odadan çıktı.
Şimdi ise durmadan mesaj atıyordu. Bu ayrılığımız -en kısa ama bize göre uzun- belki de birbirimize olan duygularımızın tekrardan hareketlenmesine yol açmıştı. Çünkü sadece bir gün ayrı kalmıştık ve konuşmadığımız konu kalmamıştı. İkimizde içimizdekileri dökmüş, ağzımıza gelen herşeyi söylemiştik.
Her ilişkide böyle şeyler olabilirdi değil mi? Bu yüzden, Lou'nun da dediği gibi o defteri bir daha açmamak üzere kapatmıştık. Ben Lou'ya çaktırmadan, tek başına güven sorunumu yenmeye çalışacaktım. Bunu yapmak zorundaydım çünkü bir daha ki ayrılığımız bu nedenden olursa, ne ben kendimi affederim ne de Louis beni affederdi. Bu sefer ki kolay olmuştu ama bir daha ki bu kadar kolay olmazdı.
"Bence o işi Harry'nin üzerinde dene Louis aha Xx -Alicia"
Mesajı gönderip, telefonu sehpanın üzerine koydum ve kendime kahve yapmak için mutfağa ilerledim. Saat on iki olmak üzereydi. Aslında gecenin bir vakti, Harry'nin evlerinde ne işleri vardı bilmiyordum. Louis o kadar hızlıydı ki neden gittiğini soramamıştım bile. Yeni işleriyle ilgili olduğunu düşünüp bu aptal düşünceyi kafamdan attım.
Kahve bardağımı avuç içimde sıkıp salona geri döndüm. Mutfağa gidip, salona gelmem sadece beş dakika sürmüştü ve Louis bu arada tam yedi tane mesaj atmıştı.
"Onu hallettim zaten. Ama inan senin ki kadar zevkli olmuyor güzellik. -Louis"
Bu mesaj nefesimi beş saniye kadar tutmama neden olmuştu.
"Sadece şaka yapmıştım. -Louis"
"Bana cevap ver! -Louis"
"Alicia, hangi cehennemdesin? Bana cevap ver yoksa seni.. -Louis."
"Beni sinirlendirme! Neredesin? -Louis"
"Seni hem becerip hem geberteceğim Alicia! -Louis."
"Yarım saat sonra evdeyim. -Louis"
Bu çocuğun psikolojik sorunları olabilir miydi?
"Seni gerizekalı, Harry'i becerip becermemen umurumda değil. Sen kaybedersin. Ayrıca sadece beş dakikalığına kahve koymak için mutfağa gitmiştim. Cehenneme değil. Ama istersen senin cehennemine gelebilirim Louis ha? - Alicia"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Impossible is nothing.
FanfictionAnnesi ve babası ayrılmış iki kişi. Birinin annesi, diğerinin babası birbirlerine aşık oldular. Onlar üvey kardeş olsalar da, hiçbir zaman birbirlerini öyle görmediler. Herkes onlara kardeş dese de onlar bunu umursamadılar. Çünkü onlar birbirler...