-85-

9.5K 219 71
                                    

Multimedyada ki şarkıyla.. Biterse başa sarın. (Evanescence - my immortal)

Bunca zaman, hep eksikliğini hissettiğim bu ses beni şuan yerin dibine girmemi düşündürüyordu. Gözümden akan birkaç damla yaşa engel olamıyordum. Uzun zaman olmuştu. Neden şimdi aramıştı? Niye aramıştı? Kafam allak bullaktı. Dilim tutulmuş, konuşamıyordum. Bir şeyler söylemek istiyordum. Ne söyleyecektim? Sadece ağlıyordum. Bir süre sonra ağlamam artmış ve hıçkırığa dönüşmüştü. Bu zordu. Uzun zaman sonra, sesini duymak zor geliyordu. Bir kaç kez daha adımı mırıldandı. Onunda ağladığını biliyordum. Zor konuşuyordu. Kekeliyordu. Sesi hem mutlu, hemde kuşkulu gibiydi. Ona bağırmam gerekiyor gibi hissediyordum. Neden böyle olmuştum? Tanrım. 

Ne zaman yanıma döndüğünü fark etmediğim, Louis bana endişeyle bakıyordu. Gözleri irileşmiş, bir elinde tuttuğu kahve bardağını sıkıyordu. Hızlı bir hareketle bardağı sehpaya bıraktı ve yanıma oturdu. Bir şey söylemedi. Bende bir şey diyemedim. Telefon hala kulağımdaydı ve sadece birbirimizin nefeslerini duyuyorduk. Bunca zaman sesimi duymak için mi aramıştı? Ah, lütfen. 

"Alicia." 

Bir kez daha adımı mırıldandığında dudaklarımı birbirine bastırıp başımı arkaya yatırdım. Konuşmam için ağlamamın durması gerekiyordu. Ama bu zordu. Denesemde başarılı olamıyordum. 

"Lütfen benimle konu-konuş." 

Kekelemişti. 

Boğazımda ki düğümü yenmeyi başararak mırıldandım. "Anne." Lou'nun gözleri daha da irileşti ve ağzı şaşkınlıkla açıldı. Bu sefer o konuşmuyordu. Sadece, hıçkırık sesini duymuştum. 

"Neden aradın?" diye fısıldadım zorlukla. "Bunca zaman sonra.." Durdum. "Neden aradın anne!"

Sesimin fazla çıktığını biliyordum ama umrumda değildi. Bana dedikleri, yaptıkları bir an olsun aklımdan çıkmıyordu. En azından bunu demem normaldi. Yüzüne kapatmadığım için şanslı hissetmeliydi.

"Alicia ben-" Sustu. 

Lou'ya biraz daha yaklaşıp yanağına öpücük kondurdum ve ona sokuldum. Beni kollarının arasına alarak koltukta arkasına yaslandı. Ben hala kulağımda telefonu tutarken, Louis saçıma öpücük kondurdu. Ağlamaktan katılmış bir vaziyette nefes aldım. Sanki nefes almak bile zor geliyordu. 

"Konuş." Emretmem umrumda değildi. Bu kadar zaman arayıp tek bir ses vermeden beni dinlemesi zaten sinirlerimi germişti. Ve beni bu şekilde arayacak olan kişiyi tahmin etmeye çalıştığımda annem bir kez olsun aklıma gelmemişti. 

"İyi misin?" diye sordu. 

Sinirle sırıttım. "Nasıl olmamı istersin?" Elimi karnıma koyup öylece durdum. Hamile olduğumu öğrenmiş olabilir miydi?

"Alicia, lütfen kızım. Bak ben bun-"

"Kızın olmadığımı düşünüyorum. Neden aradın?"

Nefesini üfledi. "Sesini duymak ve nasıl olduğunu öğrenmek istedim."

"Bunca zaman sonra mı?"

"Alicia-"

"Niye şimdi anne? En son benden nefret ediyordun."

"Senden hiçbir zaman nefret etmedim." Ağlamaya başlamıştı.

"Bana tiksintiyle bakıyordun. İğrenç bir şey yapmışım gibi hep benimle alay ediyordun. Ve şimdi nasıl olduğumu mu merak ediyorsun? O kapıdan çıkarsam, artık kızın olmayacağımı söylüyordun." Lou'nun kollarının arasından sıyrılıp koltukta arkama yaslandım. "Şimdi fikrini ne değiştirdi?" 

Impossible is nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin