-18-

13.6K 298 19
                                    

   Yemek boyunca annemlerin Fransa'da yaşadıkları ilginç ve güzel anılarını dinledik. Beraber çok eğlenmişlerdi ve bu beni mutlu etmişti. Annemi böyle aşkla babama bakarken bile görmemiştim. Zaten ona baba demek biraz aptallık oluyor ya neyse. Yemek sırasında Louis ile sık sık göz göze gelmiş, her defasında da gözlerini kaçıran ben olmuştum. Çünkü sık sık bana bakıp dudaklarını ya yalıyor ya da ısırıyordu! Ve şuan pek müsait bir ortamda olmadığımız için yüzüne rahatlıkla bakamıyor, dudaklarına yapışmamak için kendimi zor tutuyordum. Bunu bilerek yaptığının farkındaydım ama bir insan her seferinde aynı şeyi yapmaz!

Yemeğimden bir çatal aldıktan sonra arkama yaslandım. Louis başını tabaktan kaldırıp bana bakınca dudağının kenarını gösterip gülümsedi. Şimdi sıra bendeydi! Dilimi gösterdiği yerde dolaştırdıktan sonra bütün dudağımda gezdirdim. Şaşkınlıkla açılan ağzı bir an sonra dişlerinin arasında kaldı. Yemeğe başladığımızdan beri beni baştan çıkarmaya çalışıyordu aptal! Şimdi kendi aynı duruma düşmüştü. Kahkahalarımı bastırmak için elimde dudağımı kapattım. Annem ve Troy sohbete dalmış bizim yaptıklarımızı görmüyorlardı bile. 

 Bir an sonra Louis'nin gözleri yan masamızda oturanlara kaydı. İki erkek durmadan bizim masaya bakıyor, gülüyordu. Hadi ama bu çocuklar gay gibi durmuyorlardı ki? Zaten bu saçma düşünce nereden aklıma geldiğini de bilmiyorum ya. Ah hadi ama ikisi birden bana mı bakıyordu? Birisinin kumraldan biraz daha açık saç rengi ve mavi gözleri vardı. Diğeri kumral tenli siyah saçları ve çekik gözleri vardı. Hoş çocuklardı ama bana bakmaları beni fazlasıyla rahatsız etmişti. Louis sinirle kaldırdığı kaşlarını indirmeden bana döndü. Telefonunu eline alıp bir şeyler yazmaya başladı. Masada duran telefonum titrediğinde bana mesaj yazdığını anladım. 

"O bacaklarını hemen kapat yoksa kırarım! -Louis"

Belki şuan gülmemek gerekiyordu ama mesajı okuyunca yüzümde istemsizce bir gülümseme oluşmuştu. Çünkü beni kıskanmıştı. Ha-ha. Bu gerçekten hoşuma gitmişti. Hala telefonuma bakarken ikinci mesaj gelmişti. 

"Gülmeyi kes ve bacaklarını kapat Alicia! -Louis"

Tamam bu sefer kesinlikle sinirlenmişti. Başımı telefondan kaldırıp baktığımda yüzünün kızardığını gördüm. Masaya biraz daha yaklaşıp, örtüsünü bacaklarıma doğru çektim. Louis az da rahatlamış göründü ama bakışlarını bir an olsun karşı masadan ayırmamıştı. 

"Çocuklar kalkalım mı?" 

Troy'un sesiyle Louis başını masadan çevirip babasına dönmüştü. Başıyla onaylayıp ayağa kalktı ve çocukların beni göremeyeceği bir şekilde önümde dikildi. Troy bir şeyleri fark etmiş olacak ki Louis'e fısıltıyla "Neler oluyor?" diye sordu. Louis kafasını iki yana sallayıp zorla gülümsedi. Ama Troy, Lou'nun bakışlarını izleyip baktığı yere odaklandı. Bir kaç adım sonra o çocukların olduğu masada durdu. 

"Bir sorun mu var çocuklar?" diye sordu.

Lou'da tam adım atacakken kolumdan tuttum. Yalvaran gözlerle bakmıştım ama umursamadı. Kolunu elimden çekip babasının yanına gitti. Masada ki çocuklar hala aptal gibi sırıtıyordu. 

"Hayır efendim." diye yanıtladı çekik gözlü.

Sonra Troy'un arkasından bana bakıp göz kırptı. Kırpmasına kırptı ama yüzüne yediği yumrukla oldu o göz mosmor. Annem şaşkınlıkla bakarken Troy, Lou'yu sakinleştirmeye çalışıyordu. Ben hariç bütün restorant şaşkınlıkla onları izliyordu. Böyle bir şeyin olacağını tahmin etmedim diyemeyeceğim. Çünkü Lou oldukça ciddiydi ve bunu yapmazsa sinirini benden çıkaracaktı. Masa örtüsünü üzerimden çekip Lou'nun önünde durdum. 

Impossible is nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin