2 gün sonra
Aptal Fransa yolculuğumuz bir gün önce sona ermiş ve bir çok şeyi geride bırakıp evimize gelmiştik. Bu evden son zamanlarda ne kadar nefret etmeye başlasam da, yine de seviyordum. En azından Louis ile olan anılarımı seviyordum. O günkü olaylar hala kafamdaydı ve bunları düşünmek beni deli ediyordu. Resmen annemi arkamda bırakmıştım. Ama şuan için bir pişmanlığım yoktu. Sevdiğim ama aynı zamanda nefret ettiğim adamla beraberdim. Hala onu affettiğimi söyleyemem. Eve geldiğimizden beri götümden ayrılmıyordu. Bu haline gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Dediğim gibi, onu ciddi anlamda süründürecektim. Ve şuanlık iyi gidiyordu.
Annemleri orada öylece bırakıp çıkmadan önce Lou'nun söylediği sözleri hatırlayıp, gülümsedim. Bu konu hakkında bir daha tek bir laf etmese de benimle evlenmek istediğini söylemesi bile aşırı derecede hoşuma gitmişti. Bu konuyu bende bir daha açmadım. Zaten ona tripliydim ve bu konuyu konuşursak bana romantik sözler söyleyecekti. Bende buna dayanamayıp, onu affedecek birşeyler yapacaktım, ki bu istediğim son şeydi.
Sabah uyandığımda, aklıma çocuklar geldi ve onları yemeğe çağırmaya karar verdim. Normalde sabah uyandığımda aptal şeyler düşünen ben, bu sefer mantıklı bir şey düşünebilmiştim. Ardından hepsine tek tek mesaj atmış ve bize gelmeleri için şart koşmuştum. Zaten hiç biri itiraz etmeden geleceklerini söylemişlerdi. Bende onlar için birkaç şey hazırlamaya başlamıştım.
“Bugün Niall'ın doğum günü.” diyerek mutfağa girdi Louis.
Salatalıkları yavaşça doğrarken ona baktım. “O zaman gidip bir pasta al gerizekalı.”
Louis gözlerini devirip yarım saattir hazırlamakla uğraştığım masaya doğru ilerledi ve göz attı. Masada bulunan şeylerden atıştıracağı sırada eline vurdum ve elimdeki bıçağı ona doğrulttum.
“Aklından bile geçirme Tommo.” O ellerini suçlu gibi havaya kaldırırken, dudaklarımı birbirine bastırdım. “Şimdi git ve pasta al!”
“Pekala, hırçın kız.”
Gözlerini kısıp, geri geri mutfaktan çıktı. Kapının kapanma sesini duyduğumda kendi kendime güldüm. Eve geldiğimizden beri yapmadığı şey kalmamıştı. Defalarca özür dilemiş ve nedenini bildiğimi söyleyip durmuştu. Kendince kendini haklı çıkarıyordu. Dün gece yaptığı şeyde tam bir fiyaskoydu. Eve bir şeyler almak için markete gitmiştim ve geri döndüğümde kapıdan itibaren yerlerde gül yaprakları vardı. Açıkcası bunu nasıl düşündüğünü bile bilmiyorum ama yapmıştı işte. Torbarları mutfağa bırakıp gül yapraklarını takip etmeye devam etmiştim. Gül yaprakları merdivenlerden yukarı kadar çıkıyordu. İkinci basamağa adımımı attığımda bir not çıktı karşıma, elime almış ve notu okumuştum.
“Özür dilerim kadınım.”
Ben o nota gülmeye devam ederken, birkaç basamak sonra tekrardan bir not çıkmıştı karşıma. Hatta bir değil, birkaç taneydiler..
“Bir hata yaptım biliyorum, ama yemin ederim bizim içindi.”
“Beni affetmeni herşeyden çok istiyorum sevgilim. Buna ihtiyacım var.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Impossible is nothing.
FanfictionAnnesi ve babası ayrılmış iki kişi. Birinin annesi, diğerinin babası birbirlerine aşık oldular. Onlar üvey kardeş olsalar da, hiçbir zaman birbirlerini öyle görmediler. Herkes onlara kardeş dese de onlar bunu umursamadılar. Çünkü onlar birbirler...