20. Bölüm

510 19 3
                                    

Ilık bir duş iyi geldi. Düşünmeme de yardımcı oldu. Üzerimde bornozla balkona çıktım. Kapının önünde Demir'i göremeyince yüzüm düştü birden. Üzüldüğüm şey kesinlikle Demir'in gitmiş olması değildi. Sonuçta bu akşam bana eşlik edecekti ve geç kalmasını istemem. Bu düşüncemle elimi sertçe alnıma vurdum. "Salak, Demir'e haber vermedin."

Alnımdaki acıyla odama girip telefonu elime aldım. Demir'in ismini bulup aramaya başladım. Telefon çalarken heyecanım arttı. Sonunda arama meşgule düştü. Telefonum açılmayınca içimde bir şey kırıldı. Suratımı asarken yatağa oturdum. Derin bir nefes alırken telefonum çalmaya başladı. Demir'in aradiğini görünce gülerek telefonu kulağıma götürdüm.

"Demir."

Gelen cevapla daha şimdiden pişman oldum.

"Karıcığım beni özledi galiba? Daha yeni ayrılmadık mı?"

Neşeli gelen sesine karşı yüzümü buruşturdum. "Aptallık bende seni niye arıyorsam? Gelecekteki kocamın beni bir aşığımdan koruyacağını düşünmekle hata yaptım sanırım. En iyisi onunla kendim yüzleşmeliyim. Belki de eğlenceli bir gece geçiririm."

Cümlemi bitirip telefonu Demir'in yüzüne kapattım. Sinirden ellerim titrerken telefonu yatağa fırlattım. İçimden çığlık atma isteği gelse de yapmadım. Tekrar çalan telefona bakma gereği duymadan kendimi banyoya kapattım. Çalan telefonun sesine inat, kurutma makinesini çalıştırıp saçlarımı kurutmaya başladım.

10 dakika sonra banyodan çıkıp dolabıma yöneldim. Siyah çamaşırlarımı alıp giydim. Çamaşırlarımla ne giyeceğime bakarken, bir elbise gözüme takıldı.

İnce askılı göğüs dekolteli elbiseyi elime aldım. Dizlerimin neredeyse bir karış yukarısında biten kısa elbisenin, üstü siyah ve önünde fermuar detayı vardı. Etek kısmı ise beyaz ve kabarık olan elbiseyi belindeki kemer kısmı tamamlıyordu. Elbiseyi üzerime geçirdim ve hafif bir makyaj yaptım.

(Elbise multide)

Aynada kendime bakarak gülümsedim. Neden bu elbiseyi giydim bilmiyorum. Sonuçta düşman sularına gidecektim ama bunu bilmek bile fikrimi değiştirmedi. Elime siyah çantamı ve kıyafetimi tamamlayan siyah topuklularımı alıp aşağıya indim. 

"Ben hazırım baba." Diye biraz bağırdım sesimi duyurmak için. Mutfaktan elinde bir bardak suyla çıkan babama gülümsedim. Beni görünce sırıtan babama bakıp etrafımda döndüm. "Nasıl olmuşum?"

"Bence harika görünüyorsun ama biraz abartılı olmamış mı?"

Sesin geldiği yöne doğru dönünce beni izleyen Demirle bakışlarımız karşılaşınca kalp atışım biraz hızlandı.

Şaşkınlıkla babama döndüğümde gülümseyerek mutfağa girdi. Ne yapacağımı kestiremezken beni kendine çeviren Demir, düşünmemi tamamen unutmama neden oldu. Lacivert spor kesim ceketi, siyah kotu ve içindeki beyaz gömleğiyle beni süzerken fazla yakışıklı görünüyordu.

Nefesimi tuttuğumu fark ettiğimde ellerinden kurtulup tuttuğum nefesimi bıraktım. Aynı anda da yönümü salona çevirip oraya ilerledim.

"Senin burada ne işin var?"

Gülümseyerek beni kendine çevirip kollarını belime sardı. "Sevgilimle bir aile yemeğine katılacağım. Sanırım benden isteyeceği şey buydu?"

Cevap vermeye fırsatım kalmadan babamın öksürmesiyle Demir'in kollarından çıktım. Babam somurturken "Gidelim." Diyerek kapıya yöneldi.

Babam kendi arabasıyla biz de Demir'in arabasıyla kısa bir yolculuğun ardından babaannemin evine geldik. Kapıyı heyecanlı bir şekilde açan Yağız, belime kolunu dolamış Demir'i görünce somurtmadan edemedi. Ağzında gevelediği "Hoş geldiniz." Lafından sonra kenara çekilip geçmemize izin verdi.

Kuzenime ters ters bakıp beni iyice kendine çeken Demir beni biraz tedirgin etse de umarım bahsettiğim kişinin Yağız olduğunu anlamamıştır.

Babaannemle tanışan Demir, Yeliz'e de kısa bir selam verdikten sonra yanıma geri geldi. Babaannem damadından pek memnun kalmamış gibi baksa da fazla bir şey söylemedi. Yemek yerken masadaki herkes gerginliği hissetmiş olacak ki, fazla konuşulmadı. Demir'e yöneltilen birkaç soru haricinde neredeyse konuşulmadı.

Herkes için kısa olan yemek bitince oturma odasına geçtik. Ne kadar gitmek istesem de babam müsaade etmedi. Babaannem bana dönüp, "Hadi bakalım Ela, bize birer türk kahvesi yap da içelim." dedi.

Demir bıyık altından gülerken ben bakakaldım. 'Ben ne anlarım türk kahvesi yapmaktan.'

Babam beni bildiği için tam konuşacağı sırada Yeliz ayağa kalkıp bana eliyle 'gel' işareti yapıp mutfağa yöneldi.

"Nasıl bir oyun oynuyorsunuz bilmiyorum ama umarım ne yaptığını biliyorsundur Elisa. Yoksa bu evlilik işi çok sıkıntı olabilir. Özellikle şirkete ilk geldiğin zaman ya da Emir Bey ile ilk tanıştığınız zaman sana nasıl baktığını gördüm. Söylediklerimden bir şey anlamayabilirsin ama dikkat et."

Şaşkınlıkla Yeliz'e bakakaldım. Ağzım açık bir vaziyette kuzenime bakarken kahveleri fincanlara dağıtıyordu. Bu içi bu kadar çabuk nasıl yaptığını merak etsem de az önce söylediklerini tekrar düşünmeye başladım.

"Ben Demir'i seviyorum ve verdiğim karardan pişman olmayacağım. Ne söylediğin hakkında en ufak bir fikrin olmadığına eminim."

Cümlemi bitirdiğimde sinirlendiğimi fark ettim. Yeliz gülerek bana iyice yaklaştı. "Tüm bu evlilik oyununu biliyorum Elisa. Hatırlarsan kendin anlatmıştın."

Lanet olsun.

"Oyun mu?"

Lanet olsun. Yine.

Arkamı döndüğümde gözlerinin içinde mutluluk parıltıları gördüğüm bir adet Yağız vardı.

"Hayır tamamen gerçek bu." Yeliz'e söylediğim bu cümlenin üzerine Yağız'a dönüp, "Sen de duyduğun şeyi unut." diyerek sinirle kahve tepsisini elime alıp mutfaktan çıktım.

Kahveler yudumlanırken babaannem beklediğim atağı sonunda yaptı. "Demir misin pas mısın nesin? Nasıl tanıştınız siz? Hem niye bu kadar acele ediyor sunuz? Yoksa..."
Ben yaşlı kadına bakarken odayı birden panik sardı. "Hayır efendim öyle birşey değil. Yanlış anladınız. Biz birbirimizi seviyoruz ve daha fazla beklemeye gerek olduğunu düşünmüyoruz. Bu işi resmilestirmek düşüncemiz sadece. Başka bir düşünce gelmesin lütfen aklınıza."
Demir konuşurken onu izledim. Yüzündeki endişesi belliydi ama niye olduğunu anlamadım. Konuşmayı bitirip bana bakınca gözlerimiz buluştu. Bana bakıp gulumsediginde bende karşılık verdim. Farkında olmadan elimi uzatıp yüzüne dokundum. Gülüşü şaşkınlığa donusurken bir öksürük sesi ile elimi indirip başımı önüme egdim.
Babaannem tatmin olma noktasinda ilerlerken hala bizi vazgeçirmeye çalışıyordu. Beklemediğim atak babamdan geldi. "Daha fazla neden sorguluyorsun anne? Onlar kararlarını vermiş ve bende kızımı destekliyorum."
Baba anneme ağzının payını veren babam, yemek için teşekkür edip kalkınca biz de arkasından kalktım. Rutin teşekkür ve iyi dileklerin ardından arabalara gittik.
"Demir?"
Arabada sessizce otururken aklıma gelen soruyla Ona döndüm.
"Efendim sevgilim."
Kurduğu cümleye kizsam da bu oyun gerçek olmalıydı. Yoksa benim için kötü sonuçlar ortaya çıkabilir.
"Babaannemin sorduğu şu soru neydi? Yani ben tam ne demek istediğini anlamadım."
Sorumun cevabını beklerken araba yavaslamaya başladı. Araba yavaşlarken Demir'in kahkahası arttı. Ben kızgınlıkla bakarken uzanıp elimi avucunun içine yerleştirdi. Gülüşü yavaşlarken bakışları gobegime kaydı. "Hamilesin zannetti."
Ben duyduğum cümlenin şokunu yaşarken Demir elimi iyice sıktı. "Sadece birbirimizi sevdiğimiz için evleneceğiz sevgilim. Değil mi?"
Ellerimi kurtarıp önüme döndüm. "Beni eve götür lütfen."
Eve geldiğimizde hiç konuşmadan arabadan çıkıp eve girdim. Hiç bir şey düşünmeden kendimi banyoya attim. Kıyafetlerimden kurtulup suyun altında bu aksam olanları unutmaya çalıştım.

EVLİLİK OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin