27. Bölüm

394 15 2
                                    

Bana şaşkınlıkla bakan Savaş bir açıklama bekliyordu. Haklıydı da sonuçta. "Bak Savaş, annemden kalma bir şirketin hisselerini evlendiğim zaman alabileceğim. Annem böyle bir şart koymuş. Demir'i seviyorum ama evlilik için erken olduğunu düşünüyorum. Ama bu hisseleri almak zorundayım."
Şaşkınlıkla beni dinleyen bu gence yalan söylerken saçmalamıyordum. Aslında yalan söylerken saçmalamam. Demem şu ki; ben bir yalancı değilim. Yakalansaydım eğer yalancı olurdum ama şimdiye kadar hiç yakalanmadım.

Savaş beni eve bırakacağı için ayağa kalktık. Saat biri geçiyordu. Çalan telefonuma bakınca olduğum yerde kaldım. "Efendim Demir?" diye telefonu açınca kapının önündeki Savaş bağırdı. "Hadi Elisa."

Yüzümü buruştururken karşıdan gelen kızgın sesi dinledim. "Nerdesin sen ve o yanındaki kim?" Yalan söyleyebilirdim ama gerek duymadım. Sonuçta buna alışması gerekirdi. Biz gerçek bir çift olmayacaktık. "Savaşla birlikteyiz ve beni eve bırakacak." "Senin o p.çle ne işin var?" diye bağırırken telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.

Sinirle telefonu kapatıp arabaya ilerledim. Cevap vermedim çünkü bana bağırmıştı. Evimin onunde duran beyaz Jip tarzı arabayı ve arabaya yağlanmış Demir'i görünce kaşlırım çatıldı. "Bunun burada ne işi var?" kendime sorduğum soruya yanımdan bir gülme sesi geldi.

Arabadan inince arka kapıyı açıp gelinliğin ve ayakkabının olduğu kutuyu aldım. Demir'in yüzündeki kızgınlık yerini şaşkınlığa bırakırken Savaş iyi geceler dileyip sokakta kayboldu.

Elimde hissettiğim acı ile önümde duran Demir'e baktım. O sinirle elimdeki kutuya vurup yere düşürmüştü. Şaşkınlıkla ben ona, O ise kapağı açılan gelinliğe bakıyordu. Kendine küfrederek yerdeki kutuyu düzeltip aldı. Sesimi sakin ve kırılmış çıkarmaya özen göstererek konuştum. "Sürprizimi beğendin mi? Ayrıca teşekkür ederim."

İmamı anlayarak utanan Demir'e kızarak baktım. Cevap vermesini beklemeden elindeki kutuları almaya çalıştım. Ama sadece çalıştım. Elindeki kutuları arabasının kaputuna koyup yanıma geri geldi. "Özür dilerim. Bu evlilik oyununa kendimi kaptırıyorum sanırım. Ayrıca o çocuktan hoşlanmıyorum. Neden gelecekteki eşine itimat edip ondan uzak durmuyorsun?" Sesinden çaresizlik akmasına rağmen umursamadım. "Oyun olduğunun farkındaysan öyle davran. Arkadaşlarıma karışamazsın ve evlendikten sonra bazı arkadaşlarım evli olduğumu bilmeyecek."

Bana mutsuz bakmasına aldırış etmemeye çalışarak kutuları alıp eve gittim. Buna alışması gerekiyordu.

Kendimi yatağa atınca yaşadığım günü düşündüm. En çok şaşırdığım ise, Savaş'ın evinde olanlardı. "Ne gündü ama." diyerek kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Sabah çalan telefonuma küfrederek yataktan çıktım. "Efendim Pınar?" Kızgınlığım saati görmemle yok oldu. Neredeyse bire gelen saate şaşırdım. "Ne zamandır görüşmüyoruz. İşin yoksa bugün birlikte zaman geçirelim mi?" Gayet mantıklı gelen isteği kafamda tarttım. Olabilir ama yarın düğünüm var ve benim kuaföre gitmem gerek. "Aslında olabilir ama benim kuaföre gitmem gerek. Bana önerebileceğin biryer var mı?"

Iki saat sonra görüşmek üzere anlaştık. Bana adresi mesaj atınca hazırlanmaya başladım. Çalan telefonla işim bölününce arayan kişiye kızarak telefona cevap verdim. "Ne var Demir?" Sinirimi ondan çıkarabilirdim. Sonuç olarak eşim olacak kişinin biraz anlayışlı olması gerekir.

Düşüncelerime gülümserken cevap geldi. "Birlikte akşam yemeği yiyelim mi? Hem eksik birşey olup olmadığını konuşuruz." Mantıklı gelen cümleye kafa sallarken sesli bir şekilde onayladım. "Tamam olur. Ben şimdi arkadaşımla buluşacağım ve biraz işimiz var. İşimin geç yada erken bitmesine göre seni ararım." "Tamam." Konuşma bitince hazırlanmaya geri döndüm.

EVLİLİK OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin