Bu ne tür bi iğrençlikti böyle. Aynı cinsten olan bir kaç kuş aralarına aldıkları başka bir kuşu yiyolardı. Kanatları kana bulanmış olan kuşlar izlendiklerini fark etmişlerdi. Zaten izleme olayıda kısa sürmüştü. Gördüğü manzaranın ne olduğunu anlamaz kısa bi çığlık atıp evin kapısına doğru koşmaya başlamıştı. Çığlık sesini duyup kapıya çıkan annesi telaşla sormuştu " Noluyor?". Kendine gelip "Hiç anne, hiç bir şey. Bi kedi sadece. Biraz korkuttu. " demişti. "Hadi o zaman içeriye" diyerek kapıdan içeriyi gösterdi annesi. "Biraz hava alıp gelicem. Sen geç anne" demişti. Annesi omuz silkip içeri girmişti. Ellerindeki kuşu orda düşürdüğünü farkedince durup biraz düşündü. "Kuşlar et yemez, onlar otçuldur." Diyip kendi kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. "Şuan saçmalıyosu. Gördüğün şeyler gerçek olamaz. Sakinleş. Şimdi gidip tekrar bakıcaksın." Diye konuşuyordu kendi kendine. Sesli düşündüğünü far edince sustu. Kendine söylediği bir kaç sözle iyice gaza gelmiş olsa gerek ki ağaca doğru koşmaya başlamıştı. Tam ağacın altına gelecekken ani bi "u" dönüşü yapıp koşmaya devam etmişti. Hem biraz tıklıyor hemde yaptığı harekete gülüyordu sadece. Sonra aniden durdu " Sen korkak bi kız değilsin." dedi ve kararlı adımlarla ağaca ilerledi. Tam altına gelince durdu ve derin bir nefes alıp ağacın dallarına baktı. Az önce kuşların olduğu yerde şimdi ise hiç bir şey yoktu. Kısa bi süre kaşları çatılı halde o dala bakmaya devam etmişti. Bir kaç dakika önce kendisinin bu olaydan dolayı ne kadar korktuğun düşündükten sonra kendine olan sinirini ağacın gövdesine sert bir yumruk sallayarak geçiştirmeye çalışmıştı. Hızlı adımlarla eve geçip, odasına çıktı. Sinirleri çok bozulmuştum kendine hakim olamayıp ağlamaya başlamıştı. Odanın önünden geçerken sesi duyan annesi kapıyı tıklayarak içeri girmişti. Annesinin geldiğini görür görmez aceleyle göz yaşlarını silmeye çalıştı. Annesinin nzik ısrarlarına dayanamayıp anlatmıştı herşeyi. Daha önceddn bir kaç şeyden dolayı psikoloğa gidiyordu. Ama şimdi tamamen delirdiğini düşünmeye başlamıştı. Anneside babasıyla bu olayları konuştuktan sonra ertesi sabah tekrar bir psikoloğa gitmeye karar vermişlerdi.
Sabah her zamankinden biraz daha erken kalkmıştı, psikoloğa gideceği için. Sıcak bi duş için banyoya girdi. Sudan çkktıktan sonra aynanjn karşısında vücudunu kurulamaya başlamıştı. Her zamanki vücut kreminide sürmeyi ihmal etmedi. Kremi sırtına sürmeye başladığında sırtında bir acı hissetmişti. Ani bir lefleksle elini sırtından çekerek aynaya doğru iyice yaklaştı. Damlayan suları yavaşça kaymasına neden olan saçlarını nazikçe boynunun yanına aldı. Aynanın karşısında biraz yana dönerek sırtında acı hissetmesinin nedenini anlamaya çalışmıştı. "Bu da ne şimdi?" dedi şaşkınlıkla. Sırtında yaklaşık iki karış uzunluğunda, kesiği andıran bir iz vardı. Hemen sırtının öbür tarafına da dönüp baktı ve gördüğü şeyin aynısından orda da bir tane duruyordu. Yara gibi görünüyordu. İyileşmeye yaklaşmış bir yara gibi. Önce bunu kendisinin yapmıi olabileceği aklına geldi. Geceleri çoğu zaman sırtı kaşınır uykusunu çok bölmeden kaşır tekrar uyurdu. Tırnakları da baya uzundu aslında ama bu bir tırnağın neden olamayacağı kadar derin bir yarayı andırıyordu. "Sanırım fazla kaşımışım. Yoksa nasıl olacal ki bu." diyerek omuz silkti. Hızlıca kıyafetlerini giyip kahvaltı için aşağı indi.
Annesiyle birlikte annesinin arabasıyla gideceklerdi. Yol boyunca doktora olan bitemleri nasıl anlatacağını düşünmüştü. Hastaneye varır varmaz aceleyle arabadan inip derin bi nefes aldı. Randevu saatinden biraz erken geldikleri için 5-10 dakika kadar beklemişlerdir. İsminin söylenmesinin ardından anne-kız birlikte içeri girdiler. Doktor, annesine dönerek " Hastamla yalnız görüşmem daha iyi olacaktır." demişti. Annesi kafasını olumlu anlamında sallayarak çıkmıştı odadan. Doktor dirseklerini üserine koymuş olduğu masanın önündeki tekli koltuklardan birini işaret ederek "Otur lütfen." demişti gülümseyen bir yüzle. Karşısındaki kızın ondan çekinmiş olduğunu anlayarak el sıkışmak için elini uzatıp "Çekinmene hiç gerek yok gerçekten. Ben Savaş." dedi. El sıkıştıktan sonra konuşmasına devam etmişti.
"Senin yaşlarında çok fazla hasta geliyor buraya. Onlar bana sadece "Doktor" derler. Sanırım daha çok seviyorlar öyle demeyi. Sende "Doktor" dersen işimiz daha kolay olur. Ama tabi kendini rahat hissedeceksen eğer "Kanka" bile diyebilirsin. "
Bu ikisininde yüzünden hoş bir gülümseme oluşmasına neden olmuştu. Doktorun yüzünde insana güven veren bir ifade vardı nedense. Bu ifadenin verdiği rahatlıkla herşeyi bir bir anlatmıştı doktora. Anlatılanlar bittiğinde doktorun dudaklarında hafif ama anlamlı bir gülüş vardı. Sorunu çözmüş gibi görünüyordu. "Sorunu çözebiliriz. Emin ol sandığın kadar kötü bir durum yok ortada. Korkmamız gereken tek şey bayılmaların. Bence bayılmalarının nedeni bu yaşadığın ve gördüğün şeyler değil." demişti bir süre sonra.
"Ne peki? "
Doktor, gözleri bir süre masaya daldıktan sonra " Labaratuar bölümünde çalışan bir arkadaşım var. Şimdi sen ona gideceksin ve kan tahlili yaptıracaksın. Bayılmanın nedeni neymiş anlamış olacağız sanırım."demişti. "Kan tahlillerinde belli olur mu ki?" diye sorunca "Öyle umuyorum." dedi doktor. Küçük bir bloknota bir şeyler yazıp kıza verdi. "Sonuç yarına çıkar, yarın tekrar görüşürüz." dedikten sonra kız odadan çıkana kadar masanın başında ayakta bekledi. Odada yalnız kaldığında ne kadar da başarılı bir yalancı olduğunu düşünerek sinsi sinsi güldü. Tahlil sonuçları bir kaç saat sonra çıkmış olurdu. Oturduğu sandalyede ellerini kafasının arkasına koyup rahatla arkasına yaslandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZAZEL
Teen Fiction13'ünde derinlerden gelen bir çığlık duyarsanız eğer, bu onun dönüşünü tamamlaması, gücünü kanıtlaması ve savaş çığlığından başka bir şey değildir. "Azazel." "Azazel ?" "Evet ama Azel demen yeterli.Bana herkes öyle der." Yaptıkları kanınızı ısıtac...