Saldırı

170 9 14
                                    

Her zamanki masasına arkadaşlarının yanına oturmuştu. Konuşmaya ilk başlayan Doruk olmuştu.
"O nasıl cezaydı öyle? Bir dahakine Azazel'le kavga etme işini bana bıraksana. Belki aynı cezayı bende alabilirim. Sen pek memnun değilsin galiba. Ama benim işime gelir."
Kain hiç cevap verme gereği duymamıştı bile. Kain'in sessiz kaldığını gören Batu "Sen fazla mı yavaş vurdun?" diye sormuştu.
"Evet, kız olduğu için." diyerek yalan söylemişti Kain. Azazel'in dayanıklı olduğunun bilinmesinin kendisine bir yararı olmayacağını biliyordu. Bir kaç dakika sonra Azazel gelmişti onların oturmuş olduğu masaya. Eve gitmesi gerektiğini tam söyleyecekti ki Kain o söylemeden anlamıştı ne diyeceğini.
"Anladım. Gidelim." diyip yerinden kalkmıştı. Kain önde Azel arkasında arabaya kadar yürüdüler. Arabada yolun yaklaşık yarısına kadar sessiz sedasız gelmelerinin ardından sessizliği Kain bozmuştu. Aklına Doktor'un "Sadece onu tanımaya çalış." lafı gelip "Evet acil gitmen gerekmiyor dimi?" demişti Azazel'e. Yüzündeki şaşkınlığı hemen bozup "Hayır, acil şifalar bir durum yok. Neden?" dedi Azel.
"Arabayı sahile çekiyorum o halde." Bir kaç dakika sonra Bebek sahilde durdurmuştu arabayı. Motoru kapatıp kapatmaz arabadan inip sahile bakan bankalardan birine geçip oturdu. Azazel'de yanına oturmuştu.
"Neden geldik?" dedi Azazel. Cevap gelmeyince tekrar sordu.
"Cevap yok mu?"
Kain boğazı odaklanmıştı adeta tamamen. Kendini dış dünyaya kapatmış gibiydi. Kain'in cevap vermeyeceğine emin olduğunda Azazel "Nasıl birisi olduğunu anlamak çok zor. İyi misin, kötü mü seçemiyorum. Sustuğun zamanlar iyisin ama ağzını her açtığında birisinin aşağlamaktan başka bir şey yapamıyorsun." demişti. Susma konusunda kararlı olan Kain'i Azazel'in bu dediği laflar kararında caydırmıştı. Kafasını yana çevirip Azazel'e baktı.
"Aslında bende susmayı tercih ediyorum. Ama sustuğum zamanlar o kadar çok konuşuyorsun ki bende cevap verip seni aşağılamak zorunda kalıyorum. Çünkü sadece o zaman kapatıyorsun çeneni. Rezil olduğun için."
"Beni aşağılaman hiç bir şeyi değiştirmiyor ama. Rezil olmuyorum ben."
"İşte sen öyle sanıyorsun." dedi Kain gülümseyip.
"Ya biz hepimiz aynıyız. Farkı yok kimsenin. Üstünlüğüde. Herkes eşit şartlarda. Sende kendini üstün görme bence."
"Bak işte hâlâ salakça düşünüyorsun." diyip dirseğini bankın arka kısmının dayadıktan sonra cümlesine devam etti.
"Biz diyorsun hâlâ. Gerçekten anlamıyorsun. Herkes eşit şartlarda değil. Biz diyede bir şey yok. Çıkar şunu aklından. O köşkte ki tüm aptallar ve sen, yani siz ve ben varım. Siz ve ben. Biz değil.
" Tabi ya sen. Bizi böyle ezmeye çalışmanı anlamıyorum. Evet gerçekten anlamıyorum.
Kain yine gülmüştü. Gülümseyerek cevap verdi.
" Lütfen haksızlık etme bana, sizi ezmeye çalışmıyorum. Sizi ediyorum ben. "
" Şu uçsuz bucaksız egonun kaynağını bulduğum zaman artık bu kadar özgüvenli davranıyor olmayacaksın. " dediğinde Azel. Kain yine manzaraya dalıp susmuştu.
" Tabi gizemli bayımız yine sessizliğe büründü. Altta kalmayacağıma bildiğin için susuyorsun işte böyle. "
Kain, Azazel'in olduğu taraftan gelen arabaların olduğu yola bakılıyordu odaklanmış.
" Cevapda vermiyorsun artık. " Demişti Azel susmama konusunda direnip.
" Bir dakika. " diyip onu susturmaya çalıştı Kain yola tutulmuş halde bakarken.
"Ne? Ne var yine ya? Hep susayım zaten ben dimi ? Hiç konuşmayayım?"
"Sus bi sus."
"Neden ya?"
Kain bir anda olduğu yerden kalkıp Azazel'e "Çabuk, çabuk arabaya." demişti. Onun yavaş hareket edeceğinden emin olduğu için bileğinden tutup kızı arabaya doğru çekti.
"Ne? Ne oluyor yine? Dedi Azel arabaya telaşla binerken. Kain'de hızla arabaya binmişti. Biner binmez motoru çalıştırıp gaza basmıştı. Ardından arabanın üstünü kapattı hemen. Gözleri yol ve dikiz aynası arasında git gel yapıyordu adeta. Kain'in telaşlandığını görünce anlamıştı Azel'de bir terslik olduğunu. Kafasını çok fazla dışarı çıkarmadan camdan arkaya bakmıştı. Siyah bir Jeep hızla geliyordu arkalarından Azazel'in camdan dışarı baktığını Kain görür görmez kıyafetin arkasından tutup çekmişti onu içeriye. Sonrasında camı kapatmıştı. Kain'e dönüp "Ne oluyor?" dedi Azazel. Henüz Kain cevap vermeden arabanın arkasından gelen silah sesi Azazel'in çığlığının duyulmasına neden olmuştu.
" İşte bu. Olan şey bu." diye bağırdı Kain Azazel'e dönüp daha sonra kafasına öbür tarafa çevirip sessiz bir lanet okumuştu. Azazel'in iyice korktuğunu görünce "Tamam. Sakin ol. Anlatacağım her şeyi. Ama önce şunlardan kurtulmamız lazım. Durumu daha da zorlaştırma benim için. Şimdi hafifce. Kalk o oturduğun yerden." demişti oldukça kibar bir dille.
"Nasıl kalkacağım ya? Zaten küçücük alan."
"Bir dene sen. Hafiften götünü kaldıracaksın sadece. O kadar. Çok zor değil."
"Of tamam." demişti Azazel'e ağlamaklı ses tonuyla.
Kain'in dediğini biraz yapmaya çalışıp kalkmıştı biraz oturduğu yerden "Orda kırmızı bir kol var. Onu çekip koltuğu ittir arkaya doğru. " dedi koltuğun altını eliyle gösterip Kain. Eliyle koltuğun altını tarayıp kolu bulunca çekip Kain'in dediğini yapmıştı. Ön koltuk arka tarafa kaymıştı.
"Şimdi aynı kolu yine çek ve koltuğu arkaya doğru çevirmeye çalış." diyerek emirlerine devam edereken onların arabasına isabet edilerek atılamaya çalışan mermilerin sesi giderek artıyordu. Kain'in dediği gibi koltuğu devirmişti Azazel arkaya. Koltuğun altından zemine sabitleştirilmiş. Ufak, metal ve kilitli bir kutu çıkmıştı. Kain cebinden çıkardığı anahtarı Azazel'e uzatıp "Çabuk aç şunu." dedi. Aceleyle açtıktan sonra Azazel kutunun kapağını gördükleri karşısında şaşırıp kalmıştı bir kaç saniye. O metal kutu tekli ufak silahlarla doluydu. Azazel'in donup kaldığını görünce Kain "Alsana onları. Ne duruyorsun?" diye bağırdı kıza. Silahları alıp koltuğu eski haline getirdikten sonra oturmuştu yine yerine. Kain'e dönüp "Eeee. Şimdi ne yapacağız?" demişti endişeyle.
"Arabay kullanmayı biliyor musun?"
"Yok. Hayır. Neden?"
"Tamam o halde yer değiştiriyoruz şimdi?"
"Ama bilmiyorum dedi
" Bilmemen çok sorun değil. Dediğimi yap yeter. "derken Kain çok yakınlarına isabet eden bir merminin sesi çok net duyulmuştu. Azazel" Hayır "anlamında kafasını iki yana sallamıştı ki Kain bağırmaya başladı yine.
" Öldürmeye mi çalışıyorsun bizi. Sana yaparmısın demiyorum. Yap diyorum. Bir boka da itiraz etme lan. "
" Tamam. Bağırma tamam. Nasıl yer değiştireceğiz şimdi? "
" Gazdan çekersem ayağımı yavaşlarız. Ben ayağımı gazdan henüz çekmeden sen biraz bu tarafa geçip gaza basacaksın. Bende senin yerine geçeceğim. "demişti Kain uzun uzun açıklayarak.
" Tamam. "diyip elindeki silahları yere bırakıp Kain'in olduğu tarafa doğru hamle yaptı.
Sol bacağını kaldırıp Kain'in olduğu yere basmıştı ayağını. Sağ eliyle direksiyonun kararını tutup destek alarak vücudunu kaldırmıştı. Kain, Azazel'in vücudunu biraz havaya kaldırmış olduğunu görünce kızın belinden tutup kendi tarafına kucağına doğru almıştı. Hâlâ bir yere oturmamış olmasına rağmen "Hani? Gaz pedalı ne tarafta?" diye sormaya başlamıştı.
"Ayağımın nerde olduğuna baksana."
Azel gaza basınca Kain çekmişti doğal olarak ayağını ordan. Kafasını sağ omzunun üzerinden hafif arkaya çevirerek ensesinin dibinde duruyor olan Kain'e dönüp "Artık geçsen de yan tarafa, otursam bende diyorum." demişti. Yan tarafa geçip yerdeki silahları almıştı hemen kucağına Kain. Azazel'e ne yapması gerektiğini anlatmaya çalışıyordu.
"Sakın panik yapma. Vitesle falan uğraşmanlada gerek yok zaten. Sadece gaza basacaksın. Tek yapman gereken bu. Yol baş zaten yoldan çıkmazsın umarım . Ha bir de sakın arabayı sarsma. Anladın mı? Hızlı sürmeni bile geçtim , sakın arabayı sarsma. "
" Tamam. Arabayı sarsmak yok. "
Kendi oturduğu yerin camını açmıştı tamamen Kain. Silahlardan birini alıp tam vücudunu camdan çıkaracakken Azel tişörtünden tutup çekti içeriye.
" Kızım ne yapıyorsun ya? Bıraksana. "diye kızmıştı iri çocuk.
" Bu çok tehlikeli değil mi? Ya düşersen. "
" Düşürmemeye çalış o zaman. "diyip cama yönelmişti tekrar. Açmış olduğu camın üzerine oturup belden yukarısını dışarı çıkarmıştı tamamen. Arkada ki adamların silahlarına silahla karşılık veriyordu. Neyse ki adamlar çok iyi nişancı değillerdi. Şoförün yanında duran adamı vurmayı başarmıştı Kain. Arabanın hareketinden dolayı epeyce sarılmıştı hemen ardından da.
"Sarsma şu arabayı."
Kain'in dediğini yapmaya çalışırken farketmeden de olsa yavaşlamıştı Azazel arabayı. Adamlar hızla gelip vurmuşlardı arkadan. Kain'de kendini içeri attı bunun üzerine.
"Adamlar götümüzdeler bassana biraz şu gaza."
" Ya of kızma bana. Bu kadar oluyor işte." diyip çok azıcık daha basmıştı Azel gaza
"Bir dakika için korkak davranmayı kes lütfen."
" korkak değilim ben." dediğinde Azazel iyice hırslanıp gaza basmıştı sonuna kadar. Arkadaki mesafe açılında Kain tekrar camda yerini almıştı. Arka tarafta ateş etmeye çalışanı da vurunca adamın gövdesi camdan aşağı sarkmıştı.
"Lastikleri vur, lastikleri." diye taktik vermeye çalışıyordu Azel bir yandan da araba kullanırken .
"Vay be. Şahane fikir. Nasıl aklına geldi ki? Bak ben hiç düşünmemiştim bunu."
"Dalga geçmesen olmazdı zaten dimi?"
" Azel ileride bir viraj var. Sivri bir dönüş yaparsan atlatırız. Viraja girmeden önce yavaşla, çıkar çıkmazda gaza kökle. Anladın değil mi? "
" Tamam, anladım. Halledebilirim sanırım. Dikkat et ama sen. " dedi Azel gözlerini yoldan hiç ayırmadan.
Tam viraja gidecekken yavaşlamıştı Azel. Çıkmak üzere ateş etmişti Kain şoföre nişan alıp. Şoför vurulunca araba hızla dümdüz gidip gidip yoldan çıkmıştı. Büyük bir ağaca çarpmışlardı. Virajı çıkarkende Azel basmıştı gaza. Adamların çarptığını görünce girmişti Kain içeri. Azazel'e dönüp gülümsedi.
"Ne? Ne oldu? Atlattık mı?" demişti kız ne olduğunu anlamaya çalışırken.
"Atlattık." dedi Kain ve devam etti "Tahmin ettiğim kadar kötü değildin. Afferin. "

AZAZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin