Kolumun dürtülmesiyle başımı sıradan kaldırıp Burak'a baktım. Yine ne vardı acaba ?Bir haftadır sürekli ama sürekli peşimde dolanıyordu. Tamam Burak'tan rahatsız değildim ama Hale'ye yönelik sorular sordukça köşeye sıkışıyordum. Buda beni sinir ediyor ve ağzımdan bir şey kaçıracağım diye korkutuyordu.
"öğle yemeğine çıktık. Cem geldi kapının önünde bekliyor." Dediğinde şaşırmadım değil ama soru sormasına fırsat vermeden sağımdaki askılıktan montumu alıp "saol, sarı çiyan" dedim ve yanından hızla uzaklaştım.
Burak, sarı çiyan dememe fazlasıyla kızarken evde Hale'ye de Kara kedi demeyi ihmal etmiyordum. Ki şu bir hafta içinde Hale'yle daha çok kaynaştık. Cem tamda düşündüğüm gibi davranıp Mehmet amcayla arasını düzeltip olarla kalmaya devam etti. Burak hiç tanımadığım biri olarak yanımdan hiç ayrılmamaya ve sürekli Hale hakkında sorular sormaya başlaıştı. Cem'le ilişkimizi arka plana bırakığımı fark ettiğimde önce babam daha sonra okulumuzun biricik(!) müdürü Vedat beyden öğleden sonrası için izin alıp Cem'le vakit geçirmeye karar vermiştim.
Arabanın kapısını açıp yolcu koltuğu ile totomu buluşturduğumda Cem her zamanki gibi beni öpmek yerine "niçin okulunu aksatıyorsun ki ? başka zamanda vakit geçirebilirdik." Dediğinde şu son iki gündür devam eden soğukluğuna verdim. Haklıydı şimdi vakit ayıramıyordum oda farkındaydı ve aklınca beni cezalandırıyordu.
Amaa yemezler cici çocuk.
Çantamı arka koltuğa attıktan sonra yanağına küçük ama sulu bir öpücük kondurup "Sevgilimi özledim. Okulda çook ama çook sıkıcı seninle olmak istedim. Kötü mü ettim ?" diyip dudak büzdüm.
Cem'de ve babamda her zaman işe yarıyordu bu taktik. Belki bi kaç istisnalar dışında ama genelde yarıyordu.
Duru topa vurduuuu ! Gool geliyoooor !
Veeee
"Ya tamam tamam bişey demedim. Yemek yiyelim mi güzelim ?"
Goooooooooooool !
"hı-hı." Diyip ayakkabılarımı çıkarttım. Çünkü yolumuz çook ama çoook uzunduuu.
***************.
"Rasim dedeeeee!" diyip küçük kafeye girdiğimde üç beş kişi bana bakıp mal mal baktılar.Rasim dede şehrin biraz uzağında kendi halinde olan çook ama çook tatlı bir dede. İki oğlu varmıştı ama parayı bulunca terk etmişler Rasim dedeyi. Onları hiç tanımadım ama ciddi anlamda öfkeliydim. Hatta bazen Cem,İdil teyzeyle-annesi- tartıştığında Cem'e kızıyordum. Annesinin değerini bilmediğini düşünüyordum ama beni yanıltıp küçük çocuklar gibi gidip bahçeden çicek kopartıp 'özür dilerim' diyodu. Onun bu hellerini gülerek izliyordum.
"ooooo Duru kızım. Gelirmiydiniz siz benim fakirhaneye ?" diye benimle uğraştığına koşup sarıldım. Cem bulmuştu burayı. Ozaman bu zaman ayda birde olsa gelip yemek yerdik burada. Çoook ama çook lezzetli yemekleri var.
"Aşk olsun Ramis dede yaa. Okul var ev var bide senin şu koca oğlan var." Dediğimde Cem "ha bana laf söyleyeceğine söyleseydin gelelim diye!" atar gider yaptı.
Tatlım senin yaptığın atar gider benim anca hoşuma gider.
Iyy ben iyi değilim açlıktan olsa gerek.
"hadi hadi birbirinizle uğraşmayında geçin şöyle oturun bende size patatezli pide getireyim." Diyip bizi yönlendirmek için hafif ittirip mutfağa doğru ilerledi Ramis dede.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOL YANIM 2
Romance"Ceeem! Gel gel tanıtım yapıyoruz." diyerek Cem'i çağırdığımda Neşe'nin elinden tutmuş Selçuk Çağrı'yıda kucağına almış yanıma geliyordu. Allah'm ne kadar şanslı bir kulunum. Cem, "Biz geldiik!" diyip yanağımı sulu sulu öptüğünde Neşe kıkırdadı. Ç...