Tamam bu gün mutlu bir tatil sabahı olabilir. Hava açık olabilir. Saat 12.48 olabilir ama neden Hale bağıra bağıra şarkı söyler bana bunu açıklayın !
"Haleeeeğaaeeee !" diye Totomu yırtarken Hale odamın kapısından löp diye hayır hayır pat ya da çat değil tam olarak löp diye dalıp "hıh?" dedi.
Âmin Allah'm âmin.
"Allah aşkına neden sabah sabah şarkı söylersin ? Ve neden bu İsmail YK ? Ve neden beni uyandırıyorsun?" diye soru sorduğumda bana sadece baktı.
Hem sabah sabah beni uyandırıyor hem İsmail YK'dan 'dokuz mevsim' şarkısını söylüyor hemde sorularıma cevap vermiyor.
Peki.
Yataktan kendimi atıp odamdaki banyoya ilerledim. Tam böyle içimdeki suyu özgür bırakıcam nalet telefonum çalmaya başladı.
"Cem bey arıyor. Açabilir istersen" diye bağıran Hale'ye "aç!" diye bağırıp işlerimi hallettikten sonra banyodan çıktım.
Ha düştü düşecek gibi duran tokayı saçlarımdan büyük bir operasyon sonucu kurtarıp tekrardan saçlarıma geri bağışladım.
Yok zaten ben uyurken saçlarım 7893 dünya savaşına giriyorlar. O yüzden bu şekli alıyorlar canım yoksa ne alaka.
Paytak Paytak dar ama geniş -o nasıl oluyorsa- kolidordan geçip mutfağa ulaştığımda masa hazırdı.
Acaba kaç aylık ömrüm var ? Ya da kıyamet felan mı kopacak ? Töbe bis bis.
"Hale ?" diyip sandalyeyi çektim ve oturdum. "Neye borçluyuz bu masayı ?" diye sorduğumda başını eğip elleriyle oynamaya başladı. Hadi hayırlısı.
"I-ımmm şey ya...ney ? Şey şey..... Ya.." Diye bişey bulmaya çalışırken "söyle lan tavuk tipli orangutan!" diye çıkıştığımda "Burak gelicek. Teşekkür etmek için çağırdım." dedi.
Burak ? Hale ? Hale ? Burak ? Teşekkür ? Beraber ?
Yok yok ben şizofrenim o yüzden böyle oluyor. Kesin bak.
"Ha bide Cem aradı. Ananesi mi babaannesi mi biri gelmiş hazırlayıp kapının önüne çıksın dedi. " diyen Hale'ye araba farı görmüş tavşan gibi baktım. Ne demek anane geldi ? Ne demek hazırlan ?
Saniyeler sonra yanan hayali ampul ile odama ışınlanırken Cem'e giydiriyordum. Ve giydirdiklerim çuuk diye üzerine oturuyordu.
Bende diyorum ki Ramis dedeye gittikten sonraki 3 haftamız neden bu kadar sorunsuz geçti ? Bu üç hafta nasıl geçti ?
^*^*^*^*^*^*^*^*^
"Eee benim güzel gelinim görmeyeli nasılmış ?" diye bana soru yönelten ananeye "iyiyim ananem sen nasılsın?" diye soru yönelttim.
Karıda katır inadı var hala adını söylemedi. Yok inat etti söylemiyor. Cem'de bilmiyor. Ananen lan o senin nasıl adını bilmezsin ?! Onada söylememiş inat karı.
"Bende iyiyim çocum. Gelmişken senide göreyim bi dedimdi. Sonra İdil'len Mehmet hastaneye götürecekler beni." dediğinde şoka uğramadım değil.
"Ne oldu ki ? Niye hastaneye gideceksin ?"
"Yok yavrum aylık kontürollermidir nedir ondan varmış. " dediğinde rahatladım.
^*^*^*^*^*^*^*^*^
"Yaaa hile yaptın banane dikkatimi dağıttın sevgilim ! Avukatımı istiyorum ben! Oynamiycam işte !" diye oyun kolunu yere bırakıp kalkmaya yönelirken Cem belimden tutup geri oturttu. İdil teyzeler gittikten sonra çalışanların masayı toplamasına yardım ettikten sonra salonda geçip Playstation oynamaya karar verdik. Aslında Cem verdi. Ben emir kuluyum.
Yere oturup beni kollarının arasına - multimedya- aldığında oyuna başladık. Vee hain Cem Çınar DERİN'in bana yaptığı daha doğrusu kurduğu suikast ile olay buralara kadar geldi.
Gelmiştim ne güzel kalenin önüne gol atıp yenicektim onu boynumu öptü. Hak mı bu ?! Avukatımı istiyorum ben !
Tekrar boynumu öptüğünde boynumu kıstım sakladım kısacası öpmemesi için herşeyi denedim.
"Bişey var sende. Yaklaştırmıyorsun bile kendine. İlk zamanlar daha çok öpüyordum seni ne değişti şimdi Duru ?" dediğinde böğrüme sığır oturdu.
Ona dönüp dizlerimin üzerine oturdum. Yüzünü avuçlarım arasına alıp burnuna tüy kadar hafif bi öpücük kondurdum.
"Farkında bile değilim. Özür dilerim." dediğimde "neyse gel sana bişey göstericem" diyip beni omzuna attı.
Az önce gel dememiş miydi ? Ozaman beni neden omzuna atıp merdivenlere doğru ilerler ki ?
Bingoo ! Kız kaçırıyor. Bide odasına atabilir.
Yalnız sorun şu ki o kız ben oluyor. Ama benim sev- erkek milleti bu her an herşey olabilir.
"Cem'cim. Canımcım. Balımcım. Biz nereye gidiyoruz ?"
"Bişey göstericem dedim ya. " diye atar yaptığında susmayı tercih ettim. En iyi susmak çünkünüm.
Odasına geldiğimizde aklımdaki fesat düşünceleri kovaladım. Öyle bişey olmaz ! Olamaz !
Dolabına yöneldiğinde içim bi nebze olsun rahatladı. Odasının şekli mi değişmişti ? Ama bizim fotoğraflarımız hala yerindeydi. Kocaman bir duvar bizim daha doğrusu benim ile kaplıydı. Her fırsatta çekip çıkarttırdığımız fotoğraflarımızı ekliyorduk duvarlarımıza.
"Pişt" diye sırıtmamı bölen hödüğe döndüm. Hödük dediğime bakmayın. Seviyorum.
"Annemi AVM'ye bıraktığımda görmüştüm. Dayanamadım aldım. Eğer bi gün evlenirsek ki evlenicez. Bunu giyer misiniz ?" diye elindeki kutuyu bana uzattığında merak eşliğinde kutuyu alıp açtım.
İçinde iki tane elbise vardı. Biri büyük biri bebek elbisesi. Yeşil kendinden desenli elbisenin sütkahvesi kemeri vardı. Kalın askılıydı. Ne çok kısa ne de çok uzundu.
Kutuyu yere bırakıp kollarımı Cem'in boynuna doladığımda salonda yapamadığını yaptı. Boynumu öptü. Hemde defalarca.
"Çok yaramazsın!" diyip geri çekildiğimde belimde olan ellerini çekmedi. Başını hafif öne eğip bana yaklaşırken kapı çaldı.
Neden ?!
Cem'den uzaklaşıp kutuyu yerden aldığımda odaya çalışanlardan biri girdi.
"Efendim biri sizi görmek istiyor." dediğinde biraz tetirgindi.
Cem "Kim?" sorusunu yönelttiğimde kadın bariz bir şekilde yutkundu.
"Pelin..Pelin ŞEKERCİ"
*****************
Hu hu hu. Heyecan ve aksiyon şimdi başlıyor gençler. Elimden geldiğince hergün bölüm yayınlamayı düşünüyorum. Benden daha doğruyu hikâyemden oy ve yorumlarınızı esirgemeyin. Iyi okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOL YANIM 2
Romance"Ceeem! Gel gel tanıtım yapıyoruz." diyerek Cem'i çağırdığımda Neşe'nin elinden tutmuş Selçuk Çağrı'yıda kucağına almış yanıma geliyordu. Allah'm ne kadar şanslı bir kulunum. Cem, "Biz geldiik!" diyip yanağımı sulu sulu öptüğünde Neşe kıkırdadı. Ç...