Güneşin batışıyla birlikte maviden laciverde dönen gökyüzünün altında trafikte dura kalka ilerleyen binlerce aracın stop lambalarının oluşturduğu kırmızı bir nehir gibiydi Manhattan'daki ana caddeler. Dünya devi şirketlerin merkezlerinin bulunduğu gökdelenlerin arasında ilerlerken aslında ne kadar da yabancısı olduğu bir dünyanın içinde yer aldığını düşünüyordu yine. Bulvar boyunca kaldırımlarda, iş yerlerinden biraz önce çıkmış olan takım elbiseli adamlar, döpiyesli kadınlar ve yeni çağın serbest giyimli çalışanları karıncalar gibi hızlı adımlarla yürüyorlardı. Devasa binaların giriş katlarında yer alan lüks restoranların önüne yanaşan arabaları karşılayarak kapılarını açmak için koşar adım gelen valeler ve araçtan ünlü birisi inecek mi diye bekleyen meraklıların oluşturduğu fazladan bir kalabalık vardı. Sıkışık trafik yüzünden birkaç blokluk mesafeyi neredeyse yarım saatte aldığı için, çevresiyle ilgilenmek istemese de binaların ışıltısına, neredeyse otobüs büyüklüğünde led ekranlı reklam panolarına gözleri takılıyordu.
Adresi aramasına gerek yoktu. Bu binanın önünden daha önce de defalarca geçmişti. Garaj girişine ilerlerken, caddede yol alan o telaşlı kalabalığa duygusuz gözlerle bakarak yavaşladı. Girişte yer alan bariyere yanaşırken yan koltukta duran yaka kartı benzeri manyetik kartı alıp onay cihazına uzattı. Bariyer kalkarken derin bir nefes alıp aracını içeri sürdü. Giriş katında yer olup olmadığına bakmaksızın bir alt kata ilerledi. Asansör ve merdivenlere en yakın park yerine girip aracından indi. Hareketlerinde kendine güvenin yanı sıra biraz da bıkkınlık var gibiydi. Uzun yıllar aynı iş yerinde çalışan insanların her sabah işe gidişlerinde araçlarını park edip indiklerinde yaptıkları, artık refleks haline gelmiş hareketler, yüzlerinde görülen o sıkılmışlık hissi gibi.
Bagajı açıp küçüklü büyüklü alüminyum çantalara baktı. Önce paltosunu çıkarttı, düzgünce katlayıp çantaların yanındaki boşluğa yerleştirdi, ardından ceketi, sonra da gömleğini, ayakkabılarını ve pantolonunu. Garajın orta yerinde soyunup giysilerini katlayarak o kadar sakin bir şekilde yerleştiriyordu ki onu seyreden birisi olsa, evinin yatak odasında olduğunu düşünebilirdi. Üzerinde sadece boxeriyle kalınca bagajın gerisine yerleştirilmiş poşeti açarak içinden neredeyse her yanında metal fermuarlı cepler bulunan mavi bir tulum çıkarttı. Tulumu ve ardından metal destekli burunları olan işçi botlarını alıp giydi ve bağcıklarını sıkı sıkıya bağladı. Birkaç dakika önce arabadan inen takım elbiseli ve şık adamın yerinde binanın asansörlerinin bakımından sorumlu teknikerlerden ayırt edilemeyecek birisi vardı artık.
Yeniden bagaja eğilerek küçük alüminyum kutuyu açtı. İçinde yine metal bir kapak vardı ve üzerinde ki el izi şeklindeki çukur kısma sağ elini bastırdı. Hafif bir tıklama sesiyle metal kapak aralandı. Kesilmiş sünger yatak üzerine yerleştirilmiş, ceviz büyüklüğünde, kırmızı, mavi, gri ve bej renkli cam kürelerden birer tane alarak tulumun yan ceplerine koydu. Diğer kutuyu açıp onun da el iziyle çalışan kilit sistemini geçtikten sonra, çantadaki biri kısa biri uzun, kilit mekanizmaları olan iki gümüş çubuğu sağ göğüs cebine, bir karış büyüklüğünde, orta çağ şövalyelerinin kullandığı kalkanların minyatürüne benzeyen bir armayı da tulumun sol göğüs kısmında, tam kalbinin üzerine denk gelen yerdeki cebe yerleştirdi ve fermuarını kapattı. Küçük bir ilaç kutusundan balık yağı tabletlerine benzeyen sarımsı jel ile kaplanmış bir hap alıp yuttu. Ardından da kenardaki plastik alet çantasını alarak bagajı kapattı ve asansörler ile merdivenin olduğu girişe ilerledi.
Asansör geldiğinde aynı sakinlikle binip altıncı katın düşmesine bastı. Asansörün arka paneline yerleştirilmiş aynada kendisiyle göz göze geldi bir an. Otuzlu yaşlarında, 1.88 boyunda, kısa kesilmiş kumral saçları, güçlü çenesi ile yüzü herkese tanıdık gelebilecek kadar sıradandı. Geniş omuzları ve güçlü kolları ise hayatının ilk yıllarında yaşadığı ağır şartlarda gelişmiş ve sonrasında bir hayli işine yaramıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EON SONSUZLUK PİRAMİDİ
FantasíaYıllar boyu, dünyanın değişik coğrafyalarında farklı büyüler, öğretiler, iblisler ve cadılarla karşılaştı. Kadim dünyanın gizemlerine hakim olurken, sadece insan, hayvan ve bitkilerin yaşadığı zannedilen dünyada, iblislerin, dokunulmazların ve Tanrı...