Jack'in gelişinden kısa süre önce George'un uğrayarak bina çevresini ilaçladığını öğrendiğinde programın istediği gibi ilerlediğine emin oldu. Gece olmadan akla gelen tüm mekanların güvenliği sağlanmış olacaktı. Sonrasında neler olacağını o da kestiremiyordu. Ancak yaralı iblisin ortaya çıkmasını beklemek yerine, güçsüz vücudunu toparlamak için insan etine ihtiyaç duyacağını bildiğinden gece boyunca en azından birkaç mekana uğrayıp aramaya devam edebilirdi.
Bu arada Kardinali hala aramadığını hatırladı. Ama aramak ve konuşmak istemiyordu. Çünkü kendilerine göre bir bahane ile onu izlettirdiklerini söyleyecek ve Jack'in konuşmasına bile fırsat vermeyecekti. Öngörülerinde pek yanılmazdı ve Kardinal Bastina tahmin edilemez birisi değildi. O yüzden konuşmayı ertelemeyi ve şu an için acil olan duruma konsantre olmayı tercih etti. Ayrıca şu an onu rahatsız eden takip ettirilmesi değil, artan iblis vakalarına rağmen Kilisenin ona bu konuda bilgi vermemesiydi.
George ve Rahip Scarillo ayrı ayrı bir çok binaya giderek gün sonuna kadar ilaçlamaya devam ettiler. Akşam olduğunda kilisenin önünde bir araya geldiklerinde hepsi de yorulmuş ve ellerindeki ilaçları tüketmişlerdi. Kiliseye ilerlerken Jack'in telefonu çaldı. Arayan Rahip Antuan'dı. Rahip Vargas'ın tedavisi ile ilgili bilgi vermek için aramıştı. Doktor kopan kulağın yerini dikmiş, diğer yaraları da temizleyip pansumanını yapmıştı. Yaralar iyileştikten sonra eğer Rahip Vargas isterse protez kulak takılabilirdi. Önemli olan duyma kaybının olmaması ve yaraların iyileşmesiydi. Bütün gün ilaçladıkları binaları ve mekanları liste haline getirip birleştirdiler. Şehrin en savunmasız ve açıkça tehdit altındaki insanlarının yaşadığı yerlerin büyük bir kısmını güvence altına almışlardı. Güneş yeni batmıştı bu da asıl tehlikeli saatlerin geldiğini işaret ediyordu. Ancak Rahip Scarillo için yoğun gün bitmişti. Çünkü onu yaralı bir iblisin peşinden göndermek ölümüyle sonuçlanacak bir kumar olurdu. Arabalardaki malzemelere bakıp gece avına çıkmak üzere kiliseden ayrıldılar. Kulüplerin açılış saatine kadar bir şeyler atıştırıp dinlenebilirdi en azından.
New York'un hareketli gece hayatı birkaç katmandan oluşuyordu. En üstte yer alan mekanlar, kaymak tabakanın sürekli gittiği, kapısında paparazzilerin beklediği, ünlülerin gittiği ve bu yüzden göz önünde olan kulüplerdi. İblis hizmetkarları, para sahibi olsalar da böyle bir mekandan efendilerini beslemek için birilerini çıkartmayı düşünemezlerdi. Çünkü seçecekleri kişi ya ünlü ya da geniş çevresi olan birisi olacağından, kayboluşu da kısa sürede fark edilebilir, sonrasında başlarına büyük bela açılabilirdi. Bu tarz kulüplerin bir altında yer alan yerler ise statü olarak hizmetkarlara hitap etseler de gelen kişilerin profiline bakıldığında oralardan da işlerine yarayacak birilerini bulmaları şansa kalıyordu.
Jack bu gece nokta atışı yapması gerektiğini bildiğinden, gecenin en karanlık mekanlarını gezmeye karar verdi. Hizmetkarların zorlanmadan girip, istediklerini alarak çıkmalarına uygun, çoğunlukla tek gecelik ilişki arayanların takıldığı mekanlardı bunlar. Grup halinde gelmediklerinden ve genel olarak yalnız yaşayan insanların oluşturduğu bir kitle içinden birilerini bulup çıkartmak hizmetkarlar için kolaydı.
Gittiği ilk mekanda, kapıdaki adamın avucuna elli dolar sıkıştırıp içeri girdi. Kulüp, tavanda sıralanmış lazer ve nokta aydınlatma yapan spotlarla bir hayli karanlık ve boğucuydu. İnsanlar ellerindeki içkiler dökülmesin diye bardaklarını neredeyse başlarının üzerinde taşıyor, kulübün girişinde dağıtılan renkli ışıklar saçan plastik boruları sallayarak dans ediyorlardı. Bu kalabalığın arasında hizmetkarlar olsa bile görüp göremeyeceğinden emin olamadı ancak şu an yapabileceği tek şey buydu. Ayrıca kendisi göremese de hizmetkarların onun varlığını hissedeceklerini biliyordu. Jack ve George daha onlarca metre mesafedeyken diğerleri tarafından hissedilebiliyordu. Bu aslında bir dezavantaj olsa da yıllar içinde alıştıkları için eğlenmeye bile başlamışlardı. Onları hissedip kaçmaya başlayan iblis ve hizmetkarlar yüzünden bir çok mekanda ve sokakta istemedikleri halde çete üyesi gibi saygıyla karşılanıyorlardı. Kimse kaçanların kim olduğuna bakmıyordu. Önemli olan kimden kaçtıklarıydı ve bu da onların güçlü olduklarını herkese gösteren bir etiket gibiydi. Mekanın içinde bir tur atarak çıkışa yöneldi. Kulübün içinde aradığını bulamamıştı ancak belki arka kapının olduğu ara sokak ve otoparkta birilerine rastlayabileceğini düşünmüştü.
Bütün geceyi ayakta geçirdi ancak ortalıkta hizmetkar ya da iblis göremedi. Son günlerde iki tarafın da ortada çok fazla dolaşması, belki de kulaktan kulağa bir uyarı olarak yayılmıştı. Ortalığın durulmasını beklemek bu arada henüz gidip ilaçlayamadıkları diğer mekanları da kontrol edip güvence altına almaya devam edebilirlerdi.
Eve girdiğinde saat sabahın beşiydi. Birkaç saat uyuyup plan yapması gerekiyordu. George ile konuşup bir şeyler bulup bulmadığını sordu ancak onun da eli boştu. Kardinal Bastina'yı arayıp aramamak konusunda hala kararsızdı. Şimdi ararsa tam öğlen yemeğinin ortasında aramış olacağı için vazgeçti. Uyanında aramaya karar verip duşunu aldıktan sonra yattı. Daisy mırıldanarak odaya girdiğinde tam uyumak üzereydi. Bir çırpıda yatağa zıplayan kedi, küçük ve hafif adımlarla gelip sahibinin göğsüne yaslanarak yattı. Nefes alış verişleri aynı anda uykuya geçtiklerini gösteriyordu.
19.09.2016
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EON SONSUZLUK PİRAMİDİ
FantasyYıllar boyu, dünyanın değişik coğrafyalarında farklı büyüler, öğretiler, iblisler ve cadılarla karşılaştı. Kadim dünyanın gizemlerine hakim olurken, sadece insan, hayvan ve bitkilerin yaşadığı zannedilen dünyada, iblislerin, dokunulmazların ve Tanrı...