13.

4K 238 38
                                    

Not; Şu yazdığım notları okuyor musunuz bilmiyorum ama elbet okuyan birileri vardır:) Zaten fazla uzatmayacağım çünkü hemen gidip uyumak istiyorum. Sizden istediğim uyandığımda görüp sevineceğim uzun yorumlar yapmanız. Bölüm kısa oldu ama bunu telafi edeceğim. Bu arada eğer hikaye hakkında falan sorularınız varsa da yorumda sorun:D Belki gelecek bölümlerden tüyo falan veririm, bugün uyumak dışında yapacak bir işim yok malum:)

İyi okumalar. Hepiniziçok seviyorum:)

Birbirimizden daha kopmadığımız zamanlarda yani yıllar önce hep birlikte bir film izlemiştik. Filmde başroldeki kız bir kaza sonucu komaya giriyordu. Ablası ne kadar umut etsede kardeşinin kurtulamayacağını biliyordu. Bu yüzdendi her halde onun fişinin çekilmesine razı olması. Ama ablası ondan vazgeçtiği zaman o geliyordu. Filmin esas oğlanı. Bir öpücük bırakıyordu kızın dudaklarına. Kıza hayat veren bir öpücük. Sonra uyanıyordu kız.

Kavuşuyorlardı sonunda birbirlerine. Ne kadar ben mutlu sonu yakalayamasamda onlar yakalıyordu. Ama yine de ister istemez kendimi bu kıza benzetiyordum. Ben de umudumu kaybetmiştim. Benden de vazgeçenler olmuştu. Ama ben de Kerem'in dudaklarından almıştım o hayat öpücüğünü. Belki filmdeki gibi olmamıştı. O beni bile isteye öpmemişti. Ben onu o sarhoşken öpmüştüm. Ama yine de bana hayat vermişti. Zaten o filmdeki gibi olamayacağımı biliyordum. Belki bana hayat vermişti ama yine Eylül'ün yanına gidecekti. Bir defalığına sarhoşken verdiği hayatı, ayıkken defalarca kez elimden alacaktı. Ama o Kerem'di işte. Tek sözüyle bütün güçlüyüm safsatalarımı bana yutturan adam. Bunu birine anlatsam eleştirirdi beni biliyorum. Bu kadar güçsüz olmama kızardı insanlar. Bir erkek için intihar mı edilirmiş, derlerdi. Her sözüne kanıyor aptal, derlerdi. Ya da onun için ağladığım için bana güçsüz damgasını yapıştırırlardı. Ama beni anlamazlardı. Belki benim yerimde olsalar onlarda koşa koşa giderlerdi Kerem'in yanına. Ama onlar bu ihtimali yok sayarlardı. Çünkü biz kendimizi güçlü olduğumuza o kadar inandırıyoruz ki. Ama değiliz işte. Sadece kendimizi kandırıyoruz.

Güçlüyüm diyorsun mesela. Güçlüsün evet. Ama ne kadar? Düştüğünde kendin kalkabiliyor musun? Kimseye muhtaç olmadan, yastığına sarılıp ağlayabiliyor musun? Sevdiğin kişinin seni sevmemesini kabullenebiliyor musun?

Ben bunları yapamıyorum. Sözde güçlüyüm ben. Kimse yıkamaz ya beni, aslında öyle değil işte. Ben düştüğüm zaman kendim kalktığımı sanıyorum ama öyle değilmiş. Beni Yağmur kaldırıyormuş. Emre kaldırıyormuş. Yastığıma sarılıp ağlamayı ise ben seçmemiştim zaten. Ve Kerem. Onun Eylül'ü sevdiğini hiç kabullenemeyecektim. 4 aydır ilk kez kendi başıma bir karar vermiştim ve şimdiden o kararın doğruluğundan şüphe ediyordum. Ki düşündükçe de pişman olmaya devam edecektim. Arabanın kapısını açıp aşağı indiğimde en azından bu gecelik bu konuda düşünmemek üzere kendime söz verdim. Kendime verdiğim sözleri çoğunlukla tutamadığımı yok sayarak.

***

Gözlerini kırpmadan camdan bakan Emre, arabadan hala inmeyen Zeynep'i izliyordu. Onun yanına gitmek gibi birşey yapmayacaktı. Tabi Yağmur'a da izin vermeyecekti aşağı inmesi için. Zeynep'in kendi başına karar almasına izin verecekti. En azından bu gecelik.

"Emre bırak ineyim aşağı. Belli bir şey olmuş işte. Gecenin bu saatinde nereye gittiğini de bilmiyoruz." Diyen Yağmur'a bakmamıştı bile Emre. Çünkü o Zeynep'in nereye gitmiş olabileceğini gayet iyi biliyordu. Zeynep'i sadece bir kişi yaralayabilirdi. Ama nedenini hala bulamamıştı. Zeynep neden Kerem'e gitmişti? Ne konuşmuş olabilirlerdi? Kafasında bu sorular dönüp duruyordu. Gece Yağmur ona Zeynep'in yatağında olmadığını söylediğinde nasıl korktuğunu düşündü. Polise gitmeyi bile düşünmüştü. Ama sonra Zeynep'in son günlerde ki halini düşündü. Her zaman birlikteydiler ve belki de bu yüzden kız yalnız kalmak istemişti. Zeynep'in artık kendine birşey yapacağını sanmıyordu. Belki hala mutsuzdu ama bir daha o kadar ileriye gitmezdi. Gitse de Emre buna izin vermeyecekti.

Cennet GibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin