30.

2.3K 103 19
                                    

Not: Bölüm hafta sonu gelecek demiştim ve unutmuşum. Yazmam gereken bir essayi bitirdikten sonra ajandamdan onu işaretlerken bunu da not aldığımı fark ettim ve yatmadan öncesi için yetiştirmeye çalıştım. O yüzden uzun bir bölüm olamadı ne yazık ki ama dediğim gibi bundan sonra bölüm araları çok açılmayacak inşallah. Son olarak eklemek istediğim bir şey var. Bir çoğunuz biliyordur, hikayenin ilk bölümlerini 2014'de yazmıştım. Yani unuttuğum şeyler olabiliyor. Genelde her bölümü yazmadan önce bir çakışma veya anlam hatası olmaması için kontrol ederim ama şu an acele ettiğim için gözümden bir şey kaçmış olabilir. Fark ederseniz uyarabilirsiniz.

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar😍😍

Kerem'in oturduğu tekerlekli sandalyeyi itekleyen Emre ile birlikte arabaya doğru ilerliyorduk. Bugün hastanede geçirdiğimiz dördüncü gündü ve nihayet sonunda çıkabilmiştik. Kerem'e kalsa bu kadar kalmazdı belki ama kimse onu dinlememişti. Eğer ortada bir aptallık varsa sonucuna razı gelinmesi konusunda sanırım hepimiz hemfikirdik. Dört gün boyunca bir çok şey yapmaya vaktimiz olmuştu. Hep birlikte eskisi gibi saatlerce konuşabilmiştik mesela. Tamam, belki de tamamen eskisi gibi değildi. Kimi zaman Yağmur da ben de sohbetten kopuyorduk. Biri seslenmese öylece onları dinliyorduk. Yağmur'u bilemezdim ama bu, benim istemli yaptığım bir şey değildi. Sadece bir anda oluyordu. Kendimi soyutlanmış hissediyordum onlardan. Bu anlarda Kerem hissetmiş gibi bana bakıyor, eğer yanımdaysa elimi tutuyordu. Melis içtenlikle gülümsüyor, Can dikkatimizi çekecek bir konu açmaya çalışıyordu. Yine de iyiye giden şeylerin olmadığını da söyleyemezdim. Mesela Yağmur, artık Can'ı gördüğünde yüzünü buruşturmuyordu. Hatta ona bakmadığı zamanlarda gülümsüyordu. İnanıyordum ki, yakında onlar için de her şey yoluna girecekti.

"Siz şu mafya komşu işine inandınız mı? Çok saçma değil mi? Eski Türk filmlerinden fırlamış gibi." Ah, evet bir de bu konu vardı. Kerem'in bacağına gelen kurşunun nedeninin bir yanlış anlaşılma olduğu söylenmişti. Yanlış adres sonucu yapılan bir hataydı.

"Karanlık işler yapan insanlar değiliz Emre. İhale için topuğumuza sıkma derdinde olan kimse yok yani. Başka neden biri bize saldırsın ki?" Emre bana dönerek göz kırptı. Karşılık olarak ona gülümsedim.

"Bilmem. Belki senin nasıl biri olduğunu hissetmişlerdir." Gözlerimi devirip gülerken Kerem kafasını çevirip bana baktı.

"Gülmeni sevmediğimden değil ama şunun dediklerine gülme Zeynep. Sonra şımarıyor." Emre çok da hızlı sayılmayacak şekilde Kerem'in kafasına vurduğunda bende hafifçe onun koluna vurdum.

"Emre dikişli bir yerine gelecek!" Kerem Emre'ye alayla baktı. "Sevgilimin sinirini bozmamanı öneriyorum kardeşim." Daha sonra gülümseyerek bana baktı. "Zeynep, Can falan yok muydu? Beni neden bu götürüyor?"

"Abine 'bu' mu diyorsun?" Tek kaşını kaldırdı. "Benim tarafımda olduğunu zannediyordum." Yanımda duran Emre'nin koluna girdim.

"Kimin tarafında olduğumu biliyorsun, tabi eğer bir taraf olacaksa." Emre gülerken Kerem homurdanarak arkasına yaslandı.

"Bunu iyi idrak ettiğini umuyorum kardeşim. Bundan sonra konuşurken dikkate alarak konuşursun." Sonunda arabanın önüne geldiğimizde Emre sandalyeyi itmeyi kesmişti.

Ahmet amca arabadan inip yanımıza geldiğinde bize gülümsedi. Daha sonra o Kerem'in koluna girerek onu arabaya bindirirken Emre'de Kerem'in kalktığı sandalyeyi bagaja götürmüştü. Ben ise bir şey yapmadan onları bekliyordum.

Sonunda Kerem arabaya yerleştiğinde ben de diğer tarafa dolanıp oradaki kapıdan bindim. Emre de öne oturduktan sonra Ahmet amca arabayı çalıştırmıştı.

Cennet GibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin