18.

4.3K 243 50
                                    

Not: Oruçluyken yazmakta zorlandığım için bölüm biraz geceye kaldı maruz görün lütfen. Bir de kontrol ettim ama gözümden kaçan yazım hataları olabilir, biraz uykulu yazdım çünkü. Ve son olarak; 16. ve 17. Bölümü birlikte paylaştığım için mi yorum ve oylar bu kadar düşük anlam veremiyorum. Lütfen oy vermeyenler varsa, bir yıldıza basmayı çok görmesinler.

Hayırlı sahurlar ve iyi okumalar:) Yorumlarınızı bekliyorum.

Ne yaptığımı bile bilemeyecek duruma ne zaman gelmiştim bilmiyorum. Şimdi evimin kapısında zile basıp basmamak arasında kalmışken, dengemi dahi sağlayamayacak durumdaydım. Bütün bunlar normal miydi? Belki öyleydi. Belki de değildi ve olaya gereksiz bir açıdan bakıyordum. O bardan çıkmadan önce arkamdan fısıldaşan adamlar da haklı olabilirlerdi. Ne demişti o adam? Benim uzun zamandır unuttuğum bir kavramı hatırlatmıştı bana.

İlahi adalet.

O adamın hakkımda hiçbir şey bilmediğinden emindim. Kimi insanlar bizi gazetelerde ve ya haberlerde gördükleri kadarıyla tanıdıklarını zannediyorlardı. Yine de bu, o adama hak verdiğim gerçeğini değiştirmiyordu. Zeynep'e umurumda değilsin demiştim değil mi? İşte şimdi ben de kimsenin umurunda değildim. Kaç saat önce ayrılmıştım onların yanından? Beş? Altı? Eğer değer verdiğin bir kişi ise merak etmek için yeterli değil miydi bu vakit? Umursamadığınız zaman yeterli olmuyordu demek ki. Sadece sorun bu değildi. Ben de değişmiştim artık. Eskiden bütün sevdiklerim yanımdaydı ve ben bencildim. Şimdi ise onların sevgisi, benim ise bencilliğim sınanıyordu. Dozunu ayarlayamamıştım bir çok şeyin. Öyle ki, şu an bencillik yapan ben değildim. İnsanlar kendini benden kurtararak en büyük bencilliği ve kendilerine yapabilecekleri en büyük iyiliği yapmışlardı. Ailem bile bana sırt çevirmişti ve yalnız olmadığımı söyleyebilecek durumda değildim ben. Bu geceden önce aklıma dahi gelmeyen bu can sıkıcı gerçekler hakkında saatlerce daha düşünebilirim burada. Kimler yanımda diye iç hesaplar yapabilirim. Ama neye yarar? Ben bu kadar basit bir olayda bile zil zurna sarhoş olup evime geliyorsam, yanımdaki insanla aramızda çok güçlü bir bağ olduğuna kim inanırdı?

Elim zile gittiğinde ben daha zili çalmadan kapı açılmıştı. Belli ki burada olduğumun farkındaydı karım. Ben zili çalıp çalmamak arasında gidip gelirken, o da kapıyı açıp açmamak arasında mı gidip gelmişti? Ikimiz de aynıydık işte. Gerçeklerle yüzleşmek istemeyecek kadar korkak ve suçlu olduğunu kabul edemeyecek kadar bencil. Bir süre kapıya bakmayıp zile uzanan elimi izlemeye devam etmiştim. Sarhoşluğun verdiği mahmurlukla elim yanıma düştüğünde ise gözlerim istemsizce ona dönmüştü. Hiç konuşmadan kaldık bir süre. Konuşacak bir şey olmadığından değildi ama yine de konuşmadık. Evin içine geçmek için bir adım attığımda ise Eylül kolunu kapıya yaslayarak geçmemi engellemişti. Gülmeme engel olamamıştım. Gerçekten de istesem geçemeyeceğimi falan mı düşünüyordu? Kolaylıkla onu kenara çekip içeri girebilirdim. Bunun yerine ne diyeceğini bekledim yine de. Bana bu kadar zamandır huzur veren ve aşık olduğum kadın hiç değilse bunu hakediyordu.

"Uzun zaman sonra dedim ki kocamla güzel zaman geçirebileceğiz. Birlikte eğlenebileceğiz. Ne zaman istediğim bir şey güzel bitti ki zaten? Bu kadar kolay mı ya senin için? Beni orada öylece bırakıp gittin arkana bile bakmadan. Şimdi de özür bile dilemeden bu kapıdan öylece giremezsin Kerem. Eski haline mi döneceksin yine? O kıza arkadaşım deyip peşinden ayrılamadığın zamana mı döneceksin? Sen en fazla bu kadar tepki koyabilirsin işte. Kaç ay oldu? Dört ay mı? Eh, fazla bile dayanmışsın sen zaten. Tamam diyelim ki bebeğimize zarar veren o değildi. Peki ya ben Kerem? O kız orada benim de canımı tehlikeye attı. Bunun hiç mi önemi yok senin için? Söylesene bu olanları neden daha önce değil de bugün anlattı sana? Senden yüz bulamayınca Emre'ye yamadı ya kendini, özgüven geldi o aptala farkında değil misin? Kim bilir Emre'nin aklına nasıl girdi? Sana da aynısını yapmasına izin verme Kerem.." Bir an durdum ve sadece yüzüne baktım Eylül'ün. Dediklerini tam olarak idrak edince ise kendimi tutamayıp gülmeye başlamıştım. İçkinin etkisiyle zaten az kalan mantığım Eylül'ün dedikleriyle uçup gitmişti sanki. Sahi kendi inanıyor muydu söylediklerine çok sevgili karım? Yoksa suçluluk psikolojisi miydi onu bu saçma konuşmayı yapmaya iten? Sarhoşken söyleyeceklerim için belki pişman olacaktım ama yine de bu içimden geleni söyleyeceğim gerçeğini değiştirmeyecekti. Düşünerek yaptığım bir çok şeyden de hayır gelmediğine göre, düşünmeden hareket edersem çok da garip davranmış olmazdım.

Cennet GibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin