25.

3.3K 188 51
                                    

Not; Cennet Gibi'de sona ilerliyoruz sanki. Olaylar yavaş yavaş çözülüyor. Serim, düğüm kısımlarını geçtiğimizin farkındasınızdır. Artık çözüme geçiyoruz. Bunun için sizden bir şey isteyeceğim. İçinizde kalan bir sahne olmaması için herkes finale kadar görmek istediği olayları yazabilir mi? Çok sevinirim. Hepinizin yorumlarını bekliyorum. İyi geceler😊😊

Kerem'in yaralı olduğunu öğrendiğim an bu oyunu bitirmeyi düşündüm. Eminim ki annem de böyle düşündü. Ne olursa olsun oğlunun mutluluğundan önemli bir şey varsa o da oğlunun canıydı. Benimle birlikte babam ve annem de İstanbul'a dönmek istemişlerdi ama izin vermemiştim buna. Onlar orada Yağmur'un ve Can'ın çöpçatanlığını yapsalar yeterdi. Barış aradığı ilk an Kerem'e bir şey olduğu aklımdan dahi geçmemişti. Nedense kötü şeyler hep Zeynep'i bulurdu ve bu da onlardan biriydi, diye düşündüm. Kardeşimin vurulduğunu duyunca ise beklemeden kendime bir bilet alıp verdikleri bu adrese gelmiştim. Kerem'in yanında ona bakan birilerini bıraktıklarını söylemişlerdi. Onların burada olmaması bana tuhaf gelmişti. Söz de kaç yıllık arkadaşlardı ama Kerem'i bu halde yabancı birine teslim etmişlerdi. Arabadan indikten sonra yorgunluktan ağrıyan bacaklarımla kapıya doğru yürüdüm.  Kapıda bekleyen adam da bana doğru geliyordu. "Emre Sayer siz misiniz?" Kafamı sallayıp peşinden yürüdüm. Anahtarla kapıyı açıp içeri girmişti. Odayı bulmak için beni uğraştırmadığı için bu adamı sevmiştim. Üst kata çıkıp bir kapının önünde durduğumuzda adam eliyle kapıyı gösterip aşağı inmişti yeniden. O gittikten hemen sonra kapıyı açmıştım ben de. İçeriye doğru bir iki adım attıktan sonra gördüğüm görüntüyle yerimde kalakalmıştım. Kerem yatakta tek değildi ve yanında Zeynep'de vardı. Yorgunluktan gördüğüm bir halisülasyon sanıp gözlerimi ovaladım ama Zeynep hala oradaydı. Kahkaha atmamam için kendimi zor tuttum. Kerem'de Behlül tipi vardı ama Zeynep'in, Bihter'in izinden gideceğini düşünmemiştim. Yanlarına biraz daha yaklaşırken birbirlerine sarılmış kollarına baktım. İkisi de birbirlerine sımsıkı sarılmışlardı ama sorsan birbirlerinden nefret ediyorlardı. Yerdeki camlara basmamaya dikkat ederken onların yan tarafındaki dolaba yaslanıp durdum. Vur demiştim ama bunlar direk öldürmüşlerdi. Kerem için hissettiğim endişe kaybolurken cebimden telefonumu çıkartıp ikisinin fotoğrafını çektim. Eminim annem de bunu görmek isterdi. Beklemeden anneme resmi atarken Zeynep'in açılmayan telefonlarının nedenini şimdi anlıyordum. Ya Kerem beni aramasına izin vermemişti ya da Zeynep onun yanında hepimizi unutmuştu.

Bir süre orada bekledikten sonra Kerem gözlerini açmıştı. Başta beni fark etmesede sonradan kafasını benim olduğum yöne çevirmişti. Beni gördüğü ilk an ne kadar özlediğini ise kaşlarını çatarak göstermişti. Sözde sevgilimle kardeşimi yatakta basan bendim ama onların uyanmasını bekliyordum. Kardeşimse uyanır uyanmaz kaşlarını çatıyordu. "Senin ne işin var benim evimde?" Umursamazlığı arşa çıkmış Kerem'e gözlerimi devirdim. Yanlış anladın, açıklayabiliriz demek yok muydu?

"Yaralandığını duydum ama anlaşılan formun gayet yerinde senin." Beni umursamadan kolunu Zeynep'e iyice sardı. Benim adım Emre ise Zeynep'e hesabını sorardım bunun. Tabi Kerem'i de unutmamak lazımdı.

"Bak ne diyeceğim Emre. Siktir git şu evden. Bende uykuma devam edeyim." Onu sinirlendirmek için gülümsedim. Ben Zeynep'i onun yanından aldığımda da bu kadar sakin kalabilecek miydi acaba?

"Sevgilimi aldıktan sonra gideceğim, merak etme kardeşim."  Kaşları iyice çatılmış, elleri yumruk şeklini almıştı. Zeynep'e sevgilim dediğimde ciddi anlamda öfkeleniyordu. Bunun hoşuma gittiğini söylersem kötü bir kardeş sayılmazdım bence. Sonuçta ben onu zamanında uyarmıştım.

"Sendeki bu genişlik konya ovasında yok biliyorsun değil mi Emre? Zeynep şu an benim yanımda ve senin tek yaptığın gülümsemek mi?" Kerem'in hafif yükselen sesiyle Zeynep de gözlerini aralamıştı. Kerem gibi o da burada olduğumu hemen fark etmemişti. Yaptığı ilk şey Kerem'den uzaklaşmak olduğunda gülümsemem büyüdü. Anlaşılan fırsattan istifade eden Kerem'di. Bu beni pek de şaşırtmamıştı. Kerem'in istemem yan cebime koy mantığına alışkın biri olarak insanlara anormal gelen hareketleri bana gayet normal geliyordu.  Zeynep'in bakışları beni bulduğunda ona evde görüşeceğiz bakışı attım. Beni bu kadar kolay satmayacağını düşünürken kuzuyu kurdun koynunda bulmuştum. "Emre?" Yataktan kalkması için elini uzattığımda elime baktı. Hala Kerem'in elleri arasında olan elini çekip elimi tutacağı an da Kerem ona engel olmuştu. "Onunla gitmek zorunda değilsin." Zeynep elini Kerem'den kurtarıp yataktan kalktığında Kerem'in gözlerindeki hayal kırıklığı yüzüne yansıdı. "Zorunda olduğum için değil, istediğim için." Böyle olmasını ben de istemezdim ama bir şeylerden emin olmamız gerekiyordu. Yataktan kalkan Zeynep'i kendime çektiğimde o da kollarını bana sardı. İşte bu oyun değildi. Kardeşimden farksız olan bu kızı gerçekten de özlemiştim. Saçlarını öpüp onu bıraktıktan sonra çıkması için ona kapıyı gösterdim. Yüzünde hala mahcubiyet ifadesi vardı. Kendini kötü hissettiğini de az çok tahmin edebiliyordum. Yatakta yatan Kerem'e son bir kez baktıktan sonra beni dinlemiş ve odadan çıkmıştı. Onun sözümü dinleyen tavrı beni keyiflendirirken Kerem'in sinirden kırmızıya dönmesine neden olmuştu. "Kerem seni bir daha uyarmayacağım. Zeynep'in yakınında olmayacaksın anladın mı? Onu takip etmeyeceksin. Onunla konuşmaya çalışmayacaksın. Onun soluduğu havayı sen solumayacaksın! Eylül'den boşanmış olman beni ilgilendirmiyor. Sevgilimin aklını karıştırmaya çalışırsan bunun bedelini sana ağır ödeterim." Söylediklerime kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Aslında tam olarak yapma dediğim her şeyi yapmasını istiyordum.  Zeynep'i takip etmesini, onunla konuşmaya çalışmasını, Zeynep'siz nefes dahi almamasını istiyordum. Onun aklını karıştırmasına ise gerek yoktu. Zeynep'in gözleri Kerem'den başkasına zaten bakmazdı. Gerçek düşüncelerimi söylediğim şeylerden ibaret sanan Kerem deyim yerindeyse Hulk gibi görünüyordu. Ayağı bu halde olmasaydı da üstüme atlayacağıma emindim. Odadan çıkmak için kapıya yöneldiğimde eve gider gitmez annemi aramayı aklımdan geçiriyordum. Kaç aydır başımın etini yediği planı gerçekleşiyordu belki de ve kadının haberi dahi yoktu. "Pes etmeyeceğimi biliyorsun değil mi Emre?" Ona cevap vermeden odadan çıktım ve kapıyı üzerine kapattım. Pes etmeyeceğini elbette biliyordum ve istediğim şey de tam olarak buydu.

Cennet GibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin