28.

3.2K 188 92
                                    

Not; Hikayeye geçmeden önce bahsetmek istediğim bir şey var. Bu konuda buraya satırlar dizebilirim ama ne kendimi yormak ne de kimseyi sıkmak istemiyorum. Dilediğim tek şey biraz empati. Bölüm olmadığı zaman bana dilediğini söyleyebileceğini düşünenler, bölüm geldiğinde Casper'dan daha şeffaf oluyor. Anlayışsız bir insan olduğumu kesinlikle düşünmüyorum. Yorum yapan herkesin her kelimesi önemlidir benim için çünkü kimse burada bunu yapmak zorunda değil. Sadece mutlu olmak için yaptığımız şeyler bence hep öyle kalmalı. Kimseyi germeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Umarım demek istediğim şeyi doğru bir şekilde anlatabilmişimdir ☺Geçen bölüme oy veren ve yorum yapan herkese çok teşekkür ederim. Desteğinizi hissetmek bana mutluluk veriyor.

Herkese iyi okumalar☺

Ameliyattan çıkan doktorla yaptığımız konuşmadan sonra herkes hem rahatlamış hem de korkuya kapılmıştı. Hayati tehlikeyi atlatmıştı ki bu harika bir haberdi. Kötü olan kısım, bacaklarında zedelenme olma ihtimaliydi. Söylediğine göre bacağı geçen haftaki kazadan sonra tam anlamıyla iyileşmemişti. Üstüne bu olanlar sinirlerini yıpratmış olmalıydı. Emre ve Can bu haberi duyduklarında -yakalandıklarını daha yeni öğrendiğim- o adamların yanına gideceklerini söyleyerek hastaneden ayrılmışlardı. Adamlara ne için gittikleri ise fazlasıyla ortadaydı. İlginç olan kısım Can ve Emre'nin birlikte çalışabilmesiydi.

Onlar gittikten sonra ise bir şey olmamıştı. Ben yorgunluktan ve ağlamaktan dolayı güçlükle açık tuttuğum gözlerimle etrafı izliyordum. Melis yanımdaki sandalyede oturuyordu. Barış ile Aksel ise hemen karşımızda ayakta duruyorlardı. Eylül'ün yanından geldiğimden beri bununla ilgili hiçbir şey sormamışlardı. Sormalarını da beklemiyordum zaten. Günün diğer olayı ise Sevim teyze ve Ahmet amca Türkiye'ye dönüyordu. Oğulları bu haldeyken geleceklerine de emindim. Ben Eylül'ün yanındayken Emre onları aramış ve olanları anlatmıştı. Eylül ise tahminimce televizyondan öğrenmişti. Az önce kantinde gördüğüm televizyonda bu haber sürekli olarak ekranda dönüyordu çünkü.

Kerem'in uyanmasını beklerken üzerime çöken ağırlıkla gözlerimi kapatmıştım. Etraftan gelen sesler bile kulağıma sadece uğultu olarak geliyordu. Bir anlık dalgınlıkla başım Melis'in omuzuna düştü. Kendimi geri çekecekken kolumdan tuttuğunda direnmeye mecalim yoktu. Bacaklarımı kendime çekerek rahat etmek istiyordum sadece.

***

Yüzümde hissettiğim bir el ile uykumdan sıyrıldığımda kulağıma hoş sesler geliyordu. Eskiye ait sesler. Sıcağın etkisiyle yüzüme yapışan saçlarımı aynı el geriye attığında gözlerimi hafifçe araladım. Gördüğüm tanıdık sima ile gözlerimi bir iki kez kırparak kendime gelmeye çalıştım. Melis'in omzu uyuşmuş olmalıydı. Kafamı ondan çekip boynumu geriye attıktan sonra uykum tamamen gitmişti ve Sevim teyzeye gülümsemeye çalışmıştım. "Uzun zaman sonra kızımı görüyorum ama geliş nedenime de bakın." Onun anaç ve ağlamaklı sesi, bana annelik yapan bu kadını ne kadar da özlediğimi hatırlatıyordu. Kollarını açtığında bir saniye bile düşünmeden yerimden kalkıp ona sarıldım. Saçlarımda gezinen elleri bana özlediğim huzuru bahşediyordu. "Seni çok özlemişim Sevim teyze." Kendini biraz çekip gözlerime baktı. Onun da gözleri benimkiler gibi şişmişti. "Bu yüzden mi sırayla kendinize zarar veriyorsunuz?" Hissettiğim utançla kafamı eğecekken, Sevim teyze çenemden tutarak bana engel oldu.

"Siz ikiniz hep çocuk kalacaksınız değil mi? İstediğiniz olmadığı zaman savaşmayı öğretmedim mi ben size? Neden pes etmek kolayınıza geliyor? Hadi bizi düşünmedi bu eşek sıpası. Senin yanında bunu nasıl yapar aklım almıyor. Bu zamana kadar istediğini yaptı ama bitti o günler. Buradan çıksın bir, evlendiğinizi görmeden gitmeyeceğim. Bak buraya yazıyorum." Bizi izleyenler Sevim teyzenin dediklerine gülerken, ben onun ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Kerem'e gerçekleri anlatacaktım ama evlilik bu kadar hızlı olabilecek bir şey miydi? Üstelik gerçekleri öğrendiğinde Kerem'in ne tepki vereceğini bile bilmiyorduk.

Cennet GibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin