24.

3.1K 187 28
                                    

Not; Uyumak için kısa kesilecek notlardan bir tane daha:) Bölüm kısa veya geç geldi yorumları gelmeden önce ufacık bir hatırlatma; sınır hala dolmamıştı. Yine de bu bölüme daha fazla bir şey eklemek içimden gelmedi ve elimde tutmamın da bir anlamı yoktu. Yeni bölüm pazartesiye kadar gelecek.

Eğer yorumlar iyi olursa cumartesi bile gelebilir😄

Herkesin çok istediği bir şeyi olmuştur hayatta. Yaşlandığımız zaman bile onu düşleriz, onu isteriz. İstemeye devam ederiz ama bazen olmaması gerektiğini de biliriz. Yıllarca beklediğim bir anı yaşıyorum belki de. Kerem bana aşık olduğunu söyledi. İmkanı var mı bunun? Olabilir mi böyle bir şey? Hayır, yok. Ne dediği gerçek olabilir ne de hisleri. Bir anlık buhrana kapıldı belki de. Benim boşluğumu Eylül'le doldurmaya çalıştığını söylemesi saçmalıktı. Gerçek olan Eylül'ün boşluğunu benimle doldurmaya çalışıyor oluşuydu. Hala kapıda olan elimi çektim oradan. Yüzümü Kerem'e döndüm. Bir şey dememi beklediğini biliyordum. Ona söylemem gerekenleri bildiğim gibi. Bu hikayenin Eylül'e aşık olmasıyla başladığını sanıyordu ama yanılıyordu.

"En baştan alayım dediysen en baştan almalıydın Kerem. Benim uykusuz gecelerimi, senin için döktüğüm göz yaşlarını da anlatmalıydın. Gerçek ne biliyor musun? Benim canımın yanmasına neden olan Eylül değil, sensin. Ben seni öylesine sevdim ki beni kırman umurumda bile olmadı. Her seferinde toparlanabilirim sandım. Israrla seni affetmeye devam ettim. Oysaki sen af dilemeye tenezzül bile etmemişsin. Rezil ettin. Eylül'ün önünde beni defalarca kez aşağıladın. Arkadaşlarımı benden aldın. Sen benim canımı bile isteye yaktın. Şimdi karşıma geçip nasıl bana aşık olduğunu söyleyebilirsin? Aşk bu kadar ucuz değil Kerem. Sen ya beni kandırabileceğini sanıyorsun, ya da kendini kandırıyorsun." Onun bir şey demesine fırsat vermeden kapıyı açarak çıktım oradan. Kalbimin teklemesine engel olmak zordu. Elimi göğsüme bastırdım sanki içimde oluşan bu kıpırtıyı engelleyebilirmiş gibi. Umut edilecek bir şey değildi ki bu, laftan anlamaz kalbim niye çıkarcasına atıyordu? Adımlarımı nereye attığımı bile bilmezken, Kerem'in sesi kulaklarımda çınlıyordu. Merdivenlerin önüne çömelip oturdum. Ne onsuz oluyordu. Ne de yanında kalabiliyordum. Çocukluğumdan beri hayalini kurduğum itiraf böyle olmamalıydı. Her şey imkansızken, ben tükenmişken Kerem bana bir parça şey hissetse ne yazardı? Keşkeler yakıyordu içimi. Keşke oradan çıkmak yerine ona sarılabilseydim. Keşke bu kadar acı çekmeden önce Kerem beni sevebilseydi. Keşke ben kendimi ona sevdirebilseydim. Ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırıp duvara sırtımı yasladım. Gözlerimi kapayıp az önce olanları unutmayı denedim. Umut yok Zeynep. O sana aşık değil Zeynep. Kendini kandırma Zeynep. Aynı kelimeleri defalarca kez tekrarladım ama kendimi dahi inandıramıyordum.

Kerem bana aşık değildi buna emindim zaten. Beni umutlandıran şey onun bunu düşünme ihtimaliydi. Dile gelen kalbe de gelebilirdi. İçimde bir şey bu ihtimale öyle bir sarılmıştı ki, ayıramıyordum onu bundan. Eylül'den bahsederken gözünün içi gülmemişti. Gözlerinde gördüğüm parıltılar uzun zaman sonra yoktu da.

Elimi saçlarımda dolaştırırken gülümsememe engel olamadım. Aşk nasıl aptalca bir şeydi? İmkansız olduğunu bildiğim halde gülümseyebiliyordum. Az önce çıktığım odadan kırılma sesleri geldiğinde yerimde irkildim. Yerimden hızla kalkıp odaya koştuğumda bugünün daha olaylı olamayacağını düşünüyordum. Kapıyı açıp içeri girdiğimde ilk baktığım yer Kerem'in olduğu yataktı. Ona bir şey olmadığını görünce tuttuğum nefesimi bıraktım. Kırılan şeyin ne olduğunu anlamaya çalışırken yatağın yanında parçalanmış sürahiyi fark ettim. Fark ettiğim tek şey de bu değildi. Yatağın yanına damla damla düşmüş olan kan bacaklarımın titremesine neden oldu. Yatağa doğru bir adım atarken içim korkuyla doluydu. Kerem'in kanla kaplı eli görüş alanıma girdiğinde elim istemsizce dudaklarıma gitti. Bir şey yapmam gerekiyordu ama bacaklarım yerinden güçlükle hareket ediyordu. Ona doğru yaklaşırken kesilenin avucu olmasını diledim. Titreyen bacaklarımla yatağın yanına oturduğumda Kerem'in sımsıkı kapattığı elini kendime çektim. Öylesine kan vardı ki. Gözümden akan yaşlar elinden akan kana karışmıştı. Avucunu açması için parmaklarına dokundum ama bana bakmadı bile.  Yatağın yanındaki sargı bezini elime aldım. Avucunu açması için parmaklarını oynatmaya çalıştım ama yaptığı tek şey elini geri çekmek olmuştu. "Kerem elini aç!" Gözlerini bana çevirdiğinde yüzündeki kırgınlık içime işledi. O üzülürken benim mutlu olduğumu mu sanıyordu? Ben onu bir hatadan kurtarıyordum sadece. Bunu anlamak zor muydu? "Kerem lütfen." Sol eli hala kanarken sağ elini kaldırıp yanağıma dokundurdu. Eli öylesine hafif değmişti ki, sanki incitmek istemiyor gibiydi. Gözyaşları arasında dudaklarımda bir gülümseme belirdi. Bakışlarının dudaklarıma kaydığını fark etmiştim ama aldırmadan elini açmak için uğraşmaya devam ettim. "İnanılmamak acıtıyormuş. Sen bunca zaman buna nasıl dayandın?" Kanlanmış elimin tersiyle gözlerimi sildim.

Cennet GibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin