♧20♧

3.9K 353 47
                                    


Öğrendikleri bir takım gerçeklerin üzerinden günler geçmiş ama ikisi de sanki öyle bir gerçek yokmuşçasına ilgisiz davranıyordu. Yer değiştirmenin lafı geçmiyordu artık aralarında. Beden eğitimi dersleri için de KyungSoo sınıf öğretmenleri ile görüşmüş üniversiteye giriş için ulusal sınavın yaklaştığını ve sakatlanırsa ders çalışamayacağı bahanesini sunmuştu. Haksız da sayılmazdı. Okul yönetimi onun bu bahanesini göz önüne almış ve son sınıf öğrenciler için fiziksel aktiviteler içeren bu derse katılma zorunluluğunu kaldırmıştı.
Bu da Jongin'le yer değişikliği ihtiyacını ortadan kaldırıyordu.

İki dünyanın birleşmesi ve denge ile lanetin bozulması ikisinin de kalbini yoklamasına neden olmuştu. Ama kalplerinde henüz somutlaşmamış duygular onları tedirginliğe itiyordu. Jongin biliyordu ki artık KyungSoo'yu beş dakika görmese o beş dakikayı bile dövesi geliyordu. Ayrı sınıflarda olmaları da asabını bozuyordu.
Çalıştığı kitapçıya onunla gidebiliyordu. Ama evde yine ayrı odalara çekiliyorlardı.
Ama Jongin artık ders çalıştığı için KyungSoo'ya sürekli soru sorması gerekiyordu. Ve bu yüzden de sık sık onun odasına gidiyordu.
Sabahları KyungSoo'dan önce uyanıyor, onu uyandırıyordu. Onu uyurken izlemek için değil de okula geç kalmamaları içindi tabiki.
KyungSoo Jongin'in etrafında bir şeyler için dolanıyor olmasına o kadar alışmıştı ki , yokluğunda bir şeyleri unutmuş gibi bulunduğu yerde dolanıyordu. Eskisi gibi ciddi bir yüz ifadesi ile gezmesine gerek yoktu. Jongin sayesinde artık sapık zorbalıklar görmüyordu. Okulda onlar hakkında çıkan bir takım dedikoduları umursamıyordu. Kimisini gülerek dinliyordu. Sahi Jongin'le iken çok fazla güler olmuştu. Ona soru sormak için geldiği zamanlar eline dokunmak için gizli bir arzuya kapılıyordu. Soruların cevaplarını anlatırken göz temasları farkında olmadan uzuyordu. Ne anlattığını unutup yeniden anlattığı dahi oluyordu.
Sabahları kendisini şirinlikler yaparak uyandırması için uykusunu uzatıyor , bir türlü uyanamıyordu.
İşte yine sesleniyordu. Gülüşünün sesine verdiği yumuşaklık yastığına sarılmasına neden oluyordu.

"Jongin beş dakika daha, lütfen. "

" Hadi yawrucak. İşe gitmemiz lazım. Büyükanne bizi basmadan kalkmalısın."

" Ama artık karışmıyor ki."

" Deneyelim mi? Mesela şimdi seni gıdığından öpsem kesin yakar bizi."

" Ihmm..Bir deneyelim bakim. "

Jongin, KyungSoo'yu gıdığından öptü. KyungSoo huylanarak onu kendinden uzaklaştırmaya çalıştı .

"Hani , yakalanmadık. "

" Ama sana böyle sarılsam yatağında yuvarlansak kesin yakalar."

"Bu biraz riskli."

" Ama daha heyecanlı. "

" Deneyelim o zaman."

Jongin, KyungSoo'ya battaniyesi birlikte sarıldı. Bacakları ile onu sıkıştırtırdı. Ve geniş yatakta yuvalandılar. Kahkahaları sade odada yankılanıyordu.
Koridordan büyükannenin sesi duyulunca birlikte yataktan düştüler. Büyükanne onları kahvaltıya çağırıyordu. Neyse ki odaya gelmemişti.
Jongin kollarının arasında battaniye ile dürüm gibi sarılı KyungSoo'ya bakıyordu. Saçları iyice dağılmıştı. Bir kolu KyungSoo'yu sarmışken diğer eli ile saçlarını geriye itti. Geniş alnı , sık saçları. . Çok güzeldi.
Düştükleri yerden kalkıp battaniyesinin içinde sıkışan KyungSoo'yu o haliyle omzuna aldı. KyungSoo omzunda tırtıl gibi dalgalanarak çırpınıyordu.

" Yaah.. Jongin , indir beni."

" Sen artık benim tırtıl böcüğümsün."

" Jongin işe geç kalacağım. İndir beni."

"İlerde kelebeğe dönüşeceğine söz verirsen bırakırım."

" Ama kelebeklerin ömrü kısa olur. İyisi mi kaplumbağa olalım."

" Bana uyar. Seninle olacaksam, benim
olacaksan sen ne istersen onu olurum."

KyungSoo, Jongin'in bu sözü ile battaniyesine gömüldü.

Birlikte kahvaltılarını yapıp KyungSoo'nun çalıştığı kitapçıya gittiler. Haftasonu olduğu için işler yoğun oluyordu.
Bütün gün dolanmaktan ayaklarını hissedemez olmuştu. İnsanları memnun etmek gerçekten zordu. Bütün gün müşterilere alacakları bir kaç kitap için dil dökmekten çenesi dahi sızlıyordu.
Ama Jongin'i ders çalışırken görünce rahatlıyordu. Göz göze gelip gülümsediklerinde ise tüm yorgunluğunu unutuyordu.
Mağazayı kapatmalari yakındı. KyungSoo çöpleri atmak üzere dışarı çıkmıştı. Bugün aylığını da almış keyfi iyice yerine gelmişti. Jongin ve büyükanneye hediye alabilirdi. Mağazaya tekrar gireceği sırada kendisine bağıran sesle olduğu yerde dondu. Bu zamana kadar kendisini bulamamış olması onu unutmasını kolaylaştırmıştı.
Arkasını döndüğünde ayakta duramayacak kadar sarhoş olan adama acıyarak baktı.
Bok gibi yaşayan bu adam , asıl aptal olan oydu Jongin değildi.

"KyungSoo. Seni küçük or.pu. Benden kaçabileceğini mi sandın? Sen benim p.çimsin. Sen de paran da benimsiniz.
Çabuk benimle çöplüğüne geliyorsun. Gel lan buraya. Ne aval aval suratıma bakıyorsun. İki ay görmeyince unuttun mu lan beni? Sana kim olduğumu hatırlatayım istersen. O gece bana attığın tekmeni de unutmadım. Ama bu defa elimden kurtulamayacaksın. Baba dayağı ye de az aklın başına gelsin."

KyungSoo, yalpalayarak kendisine doğru gelen adama iğrenerek baktı. Onu kendisine baba yapan tüm gerçeklerden nefret ediyordu. Kendisini ona evlat yapan tüm bağları koparıp atmak istiyordu. İki aylık mutluluğuna s.çmak için gelen bu adamdan bugün kurtulmak istiyordu.
Eline dolanan sıcak ellerle içi titredi.
Jongin yine yanındaydı.
Beyaz eller, esmer yanakları kavradığında Jongin de titremişti. KyungSoo dolan gözleriyle ona doğru yaklaştı.

Dudakları biribirine ufak dokunuşlar sunuyordu.

"Sana ihtiyacım var , Jongin. Son kez."

Titreyen dudaklarıyla Jongin'i öptü.
Yer değiştirmeleri ile Jongin, KyungSoo'nun yanaklarındaki yaşları hissediyordu.

"Beni affet , Jongin. "

~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~

Switch BodyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin