Şuan tam karşımda oturuyorsun uğurböceği.
Bacaklarım kucağında, öğle arası bitinceye kadar acilen yetiştirmemiz gereken ödevler ise hemen yanımızda duruyor.
Hafif bir rüzgar saçlarını karıştırırken yüzünün aldığı hali görüyor musun uğurböceği?
Kaşların çatılı, arada kıkırdıyorsun. Kalemle ellerine bir şeyler çizerken ne yaptığımı görmüyorsun, görmene izin vermeyeceğim.
Bu an o kadar huzurlu ki senin bile bozmana müsade etmeyeceğim.
Bu sabah ellerimi tuttuğunda "ne kadar soğuklar" diye bana takılmıştın.
Ellerim soğuk, bir buzdan bile daha soğuklar.
Kalbim ise ellerimi çok andırır.
İkiside soğuk, dokunanı dondurur.
Ve ikisininde içinde
S a n a k a r ş ı h i ç b i r ş e y y o k.
Sadece kendini kandırmana izin veriyorum uğurböceği.
Seni sevmiyorum, sevmeyeceğim, sevemeyeceğim.
Çünkü biliyorum,
Ne sen beni sevebilirsin ne ben seni.
Biz sevemeyiz uğurböceği.
Ne zaman fark edeceksin?
Yinede,
Biraz daha böyle kalamaz mıyız?
Benim ayaklarım senin kucağında, senin ellerin saçlarında.
Üzerimizde yalancı güneş parlarken lütfen biraz daha böyle kalalım.
Bir kez olsun,
H u z u r u t a d a l ı m.