Dix-sept

76 21 0
                                    

[Tık, tık, tık.
Hayır bu doğru cümle değil.
Sil ve tekrar yaz.
Hayır, bunun da ahengini beğenmedim.
Kuzum sen hiç anlamaz mısın estetikten?]

Biliyor musun uğur böceği? Artık bıraktım mektupları sıralandırmayı. Sonuçta bir anlamı yok, kalmadı.

Her şey birbirine karışalı, uzun zaman oldu.

Geride bıraktığımız günler, gençlik adı verilen ahmaklığımızdan duyduğumuz pişmanlıktan eser.

Pişmanım, çünkü sana öyle bağırmamalıydım.
Pişmanım, çünkü sana vurmamalıydım.

Aslında sana vurmak istememiştim o gün uğur böceği. Sadece seni uzaklaştırmaya çalışıyordum, canımı yakmaya başlamıştı kelimelerin.

Beni kızdırmana izin verdiğim için özür dilerim uğur böceği, böceğim.

...

Ama...

Hatırlıyor musun?

Hani o yaz günlerini?

Sonsuz gençlikle sarhoş olduğumuz değil sadece bir avuç ahmak çocuktan ibaret olduğumuz zamanları?

Anlamıyorsun, onları hatırlaman lazım.

Çünkü eğer hatırlamazsan, aldandığın hayal seni ve beni öyle bir yıpratacak ki asla aynı kişiler olamayacağız.

Sana istediğini verebilirim, bunu biliyorsun. Öyleki yarın bile yerine getirebilirim bunu. Beni hiç mi hiç zorlamaz, gücendirmez ve rahatsız etmez.

Asla uslu bir kız olmadım ve olmayacağım.
Kurallar benim için yazılmamış, o halde neden onlara ayak uyduracağım?

Fakat uğur böceği, böceğim, eğer bunu yaparsam;

Ertesi sabah uyandığında

Bir daha asla bulamazsın beni.

İstediğin gerçekten bu mu? O gün söylediğin gibi yok olmam mı?

Üzgünüm hayatım,

Lakin bu oyundaki tek yalancı ben değilim.

[B İ Z İ Z]

Bu yüzden uğur böceği, lütfen, lütfen hatırla o günleri.

Kardelen çiçeğini hatırla.
O deli çocuk, asla uslanmayan.
Hatırla onu.

Ve daha sonra, ne hale geldiğimize ne olur bir kez olsun dön bak.

[P A R A M P A R Ç A Y I Z]

LucioleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin