Sept

222 38 1
                                    

Bugün ziyarete geldiğinde,

Seni karşılayan kim olduğumun hayaletiydi.

Gözleri altmış yedi buçuk saat boyunca uyumuş olmaktan şiş, saçları karman çormandı hayaletin. Geçen geldiğin seferden daha b e r b a t bir kılıktı bu.

Algılayamıyordu, zihninin her şeye karşı uyuşturmuştu.

Ne hatırlayabiliyor, ne de mantıklı cevaplar verebiliyordu sana.

O an karşında dikilen kişi,

B i r ö l ü y d ü.

Bana ne olduğunu sordun.

İki gün boyunca okula gitmemiş, hiç bir aramana cevap vermemiş olman seni endişelendirmişti.

Oysa uğurböceği, hatırlayamıyorum hiç bir şeyi.

Bugün günlerden ne? Hangi yıl, hangi aydayız?

Sayılar hiç bir şey ifade edemiyor.

Bütün hayati orgnalarım gibi durmuş zaman benim içinde fark edememişim.

Bana "n e d e n"i sordun.

Ve ben, sana "n e d e n" i anlatmak istedim.

Gerçekten.

Sana her şeyi anlatmak istedim.

Bedenimdeki morluğun nedenini sana anlatmak istedim, altmış yedi buçuk saat süren uykumu ve bütün kabileyitini yitirmiş bu bedenin hikayesini sana anlatabilirdim. Zihnimde içine kısılıp kaldığım hapishaneyi, zincirlendiğim boşluğu ve daha nicesini.

Ama anlatmadım.

Sadece omuz silktim

"Merdivenden düştüm." Diyerek.

Çünkü düşünme yetisini kaybeden aklım bir şey anımsamıştı senle ilgili.

Umursamayacaktın.

Umursamayacağını biliyordum uğurböceği.

Beni affet, lakin insanları iyice tanımadan kendimi bırakamıyorum onlara karşı. Her bir mimiğini biliyorum uğurböceği, hepsini tanıyorum. Sen daha düşüncelerini aklında şekillendirirken nereye varabilecekleri tahmin edebiliyorum.

Seni çok iyi tanıyorum uğurböceği.

Ama beni tanımana izin veremem henüz.

Bu gördüğün kişilik, sadece minik bir parçam benim. Yap-boz parçaları gibi ayırdığım ruhumu ve herkese birer tane verdim. O parçaları toplayıp birleştirmeden de bulamazsın benim kim olduğumu.

Sonuçta, herkes farklı bir isim altına tıkıştırıveriyor beni.

Beni kedi, kurt veya anne, abla diyerek seviyor.

Onlar arkamda f a h i ş e diyerek konuşuyor. Orospu, bozuk, değersiz, beceriksiz, uğursuz, sürtük, ç ü r ü k.

Bana y ı l a n diyorlar.

Beni, bana t a n r ı ç a diyerek ilahlaştırıyorlar.

Ama uğurböceği, ben bunların hiç biri d e ğ i l i m.

Kim olduğumun yıkıntıları arasında yatarken sadece küçücük bir kız çocuğuyum ben. Ürkmüş ve yorulmuş, çevresinde ne olduğunu anlamdıramıyor.

Kendisi için çizilen yolda yürürken tökezleyerek düşmüş küçücük bir kız çocuğuyum ben, birilerinin ona yardım etmesini umarken onu arkasından ittirip deviren eller karşısında şaşırmış; bileğinden tutup sertçe ayağa kaldıranlsr karşısında korkmuş.

Küçük bir kız çocuğuyum ben.

Düşüncelerim ve hayatım saçlarımdan daha yamuk ve düzensiz.

Hiç bir şeyi düzene koyamıyorum, her şey elimden kaçıp bir başka köşeye dağılıyor.

Köşeleri olmayan bir küpün içine sıkışmış gibiyim uğurböceği. İçinde koşup duruyorum, köşelerden birine ulaşmaya çabalıyorum.

Lakin ne zaman köşeye vardığımı düşünsem, kendimi diğer yüze geçmiş halde buluyorum.

Vaadedilen geleceği görneye çalışıyorum uğurböceği, fakat hiç bir şey göremiyorum. Bir boşluk, benim için bir gelecek bile yok.

Sakın beni yardım istememekle suçlamaya kalkma uğurböceği. Gururumu ayaklar altına alarak dilendin yardımı ben. Fark etmeleri için elimden geleni yaptım.

Ama insanlar, onlara söylediklerimi ciddiye almadılar. Bunu bir şaka sandılar, bir alay. Bazıları ise hiç bir zaman fark edemedi kelimelerin ardında taşınan anlamları. Yüzeysel yaklaşımları ile daha çok suçlamama neden oldular kendimi, daha çok içime kapanmaya ittiler beni.

İnsanlar, hiç bir zaman bir harfin bile kılıçtan keskin kestiğini anlayanadılar ya zaten uğurböceği?

Dedikleri şeylerin beni etkilemeyeceklerini düşündüler. Sonuçta her zaman gülümsüyorum uğurböceği, her zaman neşeliyim onların gözünde. Bazen kötü olduğum günler olur ama hemen ardından tekrar neşeli halime dönerim. O yüzden, onlar açısından hiç bir sorun yok dediklerinde.

Nihayetinde, hiç biri beni ağlarken göremez.

Sen bile.

Biliyor musun uğurböceği?

Benim tarafımdan sevilmeyi talep ederken bile hiç bir şeyi bilmiyorsun benle ilgili.

Senin istediğin dramatik bir aşk hikayesi, kulaktan kulağa fısıldanıp destanlaşacak.

Ama sana verebileceğim tek şey, nefretim. Çünkü biliyorum, seninde onlardan bir farkın yok.

Çoktan kırılmış ruhum daha da parçalara ayrılıp tamamen yok olurken, onların yanında durup sadece seyredersin beni. Dudaklarında bir gülümseme, günden güne yok olmanın ne demek olduğunu tahmin bile edemezsin.

Herkesin her şey için suçlabilecekleri birisi (B E N) var.

Ama, ben her şey için kimi suçlabilirim uğurböceği?

[Ve oh, oyunlar için teşekkürler.
Hepsini yarım saatte bitirsem,
Bir kaç saat daha zihimin uyanık kalmasını sağladılar.]

LucioleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin