"Kaptan, tersanede bir sorun çıkmış. Korsanlar büyük bir karışıklık içinde." Kai gözlerini uzun süredir baktığı, kendisini adanın yeni sahibi seçen haritadan ayırdı. Kaşları çatılmaya başlarken sordu. "Ne sorunu?"
Sehun -sanırım Kai'nin sağ kolu falandı- bakışlarını önüne eğdi. "Biri yeni yapılan gemilere delikler açıyor. Ve sanırım bu kriz bir aydır var, korsanlar çok öfkeli."
Kai düşünceli gözüküyordu. Aslında, buraya haritayı getirmemi söylediğinde oldukça zorluk yaşamıştım. Mesela haritanın geçen gün gittiğimiz o gizemli yerde olduğunu düşünüp titreyen ellerim ile birlikte oraya gitmiştim. Tabii odada haritayı bulamayınca büyük bir hayal kırıklığı yaşamış ve Kai'ye karşı kullandığım cesaret kırıntılarımı kapılarda bekleyen bekçilere karşı kullanmıştım. Onlarda haritanın Kai'ye hizmet eden kişinin odasında bulunduğunu söylemişti.
Bilin bakalım haritayı nerede bulmuştum?
Odamda. Dolabımın gizli bir bölmesi vardı ve harita oradaydı.
Haritayı ona getirdiğimden beri düşünceli bir şekilde onu seyrediyordu. Onu cidden anlayamıyordum. Sürekli bir şeylere bakıp düşünüyordu. Ne düşündüğünü delicesine merak ediyordum.
"Tersanedekiler, beni tanıyorlar mı?" Kai'nin dakikalar sonra söylediği şey bu olmuştu. Oturup gülecektim, şuan tanınıp tanınmadığını mı merak ediyordu?
"Hayır efendim, bildiğiniz üzere sizi sadece belli yerlerdeki insanlar tanıyor." Kai yavaşça kafasını salladı. "O halde bana birkaç eskimiş kıyafet getir, bir süre orada olacağım."
Sehun ona "Evet, Kaptan!" dedikten sonra arkasını dönüp yürüdü. "Sehun, bir de.." Kai onu durdurdu "Kyungsoo içinde kıyafet almayı unutma."
Ben gözlerimi her zaman olduğu gibi büyütmüş şaşkınlıkla ona bakarken, Sehun onu tekrar onaylayıp odadan çıktı. Bu arada, Kai'nin odası gerçekten de çok büyük ve güzeldi. Kapının tam karşısında oldukça büyük siyah örtülü bir yatak, dolap, köşede bir küvet ve daha bir çok şey vardı. Açıkçası, buranın bir kraliyet yeri olduğundan şüphelenmeye başlamıştım.
"Neden öyle bakıyorsun?" Kai kaşlarını alayla kaldırmış, yarım ağız sırıtarak bana bakıyordu. Hayır, hayır. Heyecanlanmamıştım, sadece sanırım biraz korkmuştum.
"Nasıl bakıyorum?"
Kai ayaklanıp bana yaklaştı "Öldürecekmiş gibi?"
Kaşlarım istemsiz havalandı "Ben mi öldürecekmiş gibi bakıyorum?"
"Hmm.."
"Yok, öyle bakmamışımdır." Korkuyla mırıldandım. Ona gerçekten de öldürecekmiş gibi baktıysam, bu kötüydü. Bazen annem bakışlarımın korkutucu gözüktüğünü söylerdi. O bakışları istemsiz atıyordum, yoksa neden Kai'ye öyle bakayım? Öldürecekmiş gibi bakması gereken biri varsa o da Kai'ydi.
Demek istediğim, ben esirdim. Fakat bakmasa daha iyi olurdu.
"Gemilere suikast düzenleyeni bulana kadar orada benimle çalışacaksın. Eğer ki bana seslenecek olursan sakın Kaptan Kai veya Kaptan diye seslenme."
Gözlerimi hızlı bir şekilde suratında gezdirdim. Kaşları çatılmış ve yüz hatları gerilmişti. Bakışları ise hiç değişmemişti, hala soğuktu. "Ne demeliyim?"
Kai bir süre bana cevap vermedi, arkasını dönüp masanın üstündeki haritayı katlamaya başladı. "Jongin."
Kapı açıldığında ikimizin de kafası o yöne döndü. Sehun elinde bir çift kıyafetle gelmişti. Kai kıyafetlerden birini bana verdikten sonra diğerini yatağının üstüne attı. Gömleğinin düğmelerini yavaşça çözmeye başladığında gözlerimi kaçırdım. Benim yanımda mı giyinecekti? Orada olduğumu belirtmek için boğazımı temizlediğimde Kai bana 'ne oldu?' dercesine baktı. "Çabuk hazırlan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4TEEN ⚓KaiSoo
Fanfiction"Ben de bir korsanım ve korsanlar sadece 'yalnız' bir masal kahramanı değildirler. " dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı "Onlar kendi masallarını kendileri yazarlar..." arkasını dönüp ilerlerken mırıldandı "...Buna iyi veya kötü olmaya karar vermekte...