Kitap okumayı hiç sevmezdim, annem sürekli bana 'hediye' olarak aldığı kitapları okutmaya çalışırdı. Ancak ben okumayı değil, dinlemeyi tercih ederdim.
Aldığı kitapların bazıları bilgi dolu, bazıları macera ve aşk doluydu. İçlerinden bir tanesi rüyalar hakkındaydı, annem zorla eline rastgele gelen o kitabı bana okuturken bir cümlesinde iki kişinin aynı rüyayı paylaşabileceğini okumuştum.
Pekala, sizinle açık konuşacağım; Luhan ile aynı rüyayı gördüğümü düşünüyorum.
"Soo," Luhan uzun süreli bir koşturmacanın ardından duvarın bir köşesinde nefes nefese soluklanıyordu. "Ne var?"
"Sen neden salaksın ki?" sözleri karşısında abartılı bir şekilde göz devirdim. "Yine ne yaptım?"
"Ne mi yaptın?" hiddetle ayaklandı "Korsanlardan kaçtık, kaç tane korsan biliyor musun peki?" gözlerini pörtletip ayaklarını birkaç kez yere vurdu. Bu haliyle tam anlamıyla ufak bir çocuğu anımsatıyordu. "Neredeyse 400 insan. Hatta insanda değil, onlar korkunç derecede korkunç olan korsanlar!"
"Abartma lütfen." Abartmıyordu. Her kelimesi doğruydu fakat daha fazla konuşsun istemiyordum. Bu sadece beni olduğundan kat kat fazla korkutuyordu.
İşaret parmağını göğsüne bastırdığında kaşları şaşkınlıkla havalandı. "Ben mi abartıyorum?"
"Böyle çocuk gibi mızmızlanacağını bilseydim seni yanıma hiç almazdım!"
"Oh, o halde özür dilerim! Seni yalnız bırakmamak istemem benim hatam!" Ortam bir anda sessizleştiğinde ikimizde bakışlarımızı başka yönlere çekiyorduk . Yani, onun da öyle yaptığını düşünüyordum, baktığımdan değil. Ayrıca bu tartışmanın nereden çıktığını da tam olarak anlayamamıştım. İkimizde gergindik, korkuyorduk ve sanırım bunun üstünü kapatmak için birbirimizle tartışıyorduk.
"Üzgünüm"
"Üzgünüm"
Aynı anda gelen bir 'üzgünüm' kelimesinin ardından birbirimize boş bakışlar attık. Luhan'ın boş olan yüz ifadesi yavaşça bozulduktan sonra kahkaha atmaya başladı. Bende kendimi fazla sıkmayıp birkaç kıkırtı bırakmıştım.
Bazen böyle olabiliyorduk ancak bu arkadaşlığımızın en güzel şeylerinden biriydi."Neden peşimizden gelmediler? Bu korkutucu." Onu sessizce onayladım. Gözlerimle yavaşça etrafı taradıktan sonra konuşmaya başladım. "Korkutucu olan şeylerden bir diğeri de bu kasabanın çok ıssız olması."
"Artık gidip bize yardım edebilecek birilerini bulmalıyız." Bir şey söylemeden yavaşça önden yürümeye başladım. Luhan ise bir-iki adım arkamdaydı. Yabancı bir kasabada, yol bilmeden, kimin iyi kimin kötü olduğunu bilmeden yardım isteyecektik. Hayatımın en macera dolu zamanlarını yaşıyordum.
Biraz ileriden gelen sesler ile gözlerim heyecanla büyüdü. Eğlence yeri gibi bir yerdi, içeriden kahkaha ve müzik sesleri geliyordu. Tekrar heyecanla Luhan'a döndüm. "Burası kalabalık olduğu için bizi bulmaları daha zor olur. Ayrıca içeride bize yardım edebilecek birilerini bulabiliriz."
Luhan parıldayan gözleriyle beni onayladıktan sonra birlikte kalabalık olan mekana girdik. Girişin ortası yuvarlak bir şekilde açılmıştı ve alt katı gösteriyordu. Alt katta da bir sürü kişi vardı, çoğu içiyor, azınlığı ise kadınlarla oldukça 'yakın' bir şekilde muhabbet ediyordu. "Burası pek iyi bir yer gibi durmuyor, Soo. Başka bir yere gidelim." Luhan yavaşça kulağıma eğilip fısıldadığında kaşlarımı çattım. Gidemezdik, yollar oldukça ıssızdı ve bizi bulma olanakları daha yüksekti.
"Hayır, gitmeyeceğiz. Hadi gel aşağı inelim." Dairenin ortasında olan merdivenden inerken etrafı inceliyordum. Gemide olan kirli gaz lambalarından bu mekanda çok daha iyileri vardı ve daireye dizilmişti. Duvarlara asılan bir çok çizilmiş resim vardı ve geneli çıplak resimlerdi. "Buradaki insanlar sapıtmış olmalı." Kendi kendime mırıldandıktan sonra dikkatlice yardım isteyebileceğim bir insan aradım. Köşede yalnız oturmuş içkisini yudumlayan adamı gördüğümde heyecanla alt dudağımı ısırdım. Göründüğü gibi iyi biri çıkarsa iyi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4TEEN ⚓KaiSoo
Fanfiction"Ben de bir korsanım ve korsanlar sadece 'yalnız' bir masal kahramanı değildirler. " dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı "Onlar kendi masallarını kendileri yazarlar..." arkasını dönüp ilerlerken mırıldandı "...Buna iyi veya kötü olmaya karar vermekte...