⚓Thirteen

3.5K 481 108
                                    

"Soo," Luhan beni dürtüklerken hala bir tepki vermemiştim. Canım kıpırdamak, hatta nefes bile almak istemiyordu. Aklım durmadan kaptanın bana söylediği şeylere takılıyordu fakat takılmasına gerek var mıydı? O kötüydü, nokta. Neden bunu bu kadar çok düşünüyordum? 

"Soo," koluma batırılan parmakla daha fazla dayanamayıp ayaklandım. Ne yazık ki bulunduğum zindanın bulunan dört köşesi dışında düşünebileceğim 'farklı' bir mekan yoktu. Luhan'a dönüp bakışlarımı yorgunlukla çökmüş gözlerine çevirdim. "Neden bu kadar kötü gözüküyorsun?"

Luhan sabır dilercesine gözlerini kapatıp konuştu. "Çünkü kutlamadan sonra gemiyi temizleyen esirler oldu." onu onaylarken devam etti "Peki sen? Kaptan seni neden çağırmış? Bir şey mi oldu?"

Gözlerimi demir parmaklıklara çevirdim. Ona ne diyebilirdim? 'Aslında pek bir şey yapmadık, sadece kaptan beni birazcık öptü sonrada uyuduk.'

Luhan bunun büyük bir günah olduğunu ve ben bu günahtan arınana kadar yanıma yaklaşmayacağını söylerdi. Eh, şuan en son istediğim şeylerde bile bulunmayan bir şey varsa o da Luhan'ı kaybetmekti.

"Hiç, sadece sana anlattığım şu mühür meselesi. Öğrendin mi diye sordu sonra da orada uyumama izin verdi." dediğimde Luhan'ın gözleri büyüdü "Sen akşam zindanda değil de orada mı kaldın?" 

Luhan'ın suratına bir süre boş ve anlamsız bakışlarımı attım. "Evet? Sen burada değil miydin?" oldukça şüpheli bir şekilde sordum. Luhan'ın benden bir şeyler sakladığını biliyordum, bu her ne kadar hoşuma gitmese de o söylemediği müddetçe ne olduğunu öğrenemezdim. "H-hayır," gözlerini kaçırdı "buradaydım sadece yorgun olduğumdan dikkat etmedim." fazla diretmedim. Bu son derece sinirimi bozuyordu çünkü biz çok iyi bir dosttuk. Her şeyimizi birbirimize anlatırdık, şuan ise bunun tam zıttıydı. 

Bir süre önce açtığım deliğin yanına gittim. Sol gözümü kapatıp sağ gözümü deliğe yaklaştırdım ve, işte. Deniz ve gökyüzü buradaydı. Ufuk, deniz ile gökyüzünü birbirinden ayırırken, bir anda oradan yükselen bir siyahlık gördüm. "Bu ne?" Gözümü kısıp daha dikkatli bakmaya çalıştığımda bunun bir gemi olduğunu gördüm. "Luhan, bir gemi, bak." kenara kayıp Luhan'ın bakması için ona yer açtım. "Voahh, bu bizim gemilerimize benziyor." dudaklarında ufak bir tebessüm oluşurken bir süre sonra ağzı hayretle açıldı. "Ve arkasında bir sürü gemi daha var."

Luhan bakmam için gözünü delikten çektikten sonra hızla yerine ben geçtim. Siyah gemiler ve, "Luhan!" heyecanla bağırdığımda korsanların duymamış olması için dua ettim. "B-bu gemiler bizim. Kralın gemisi, önünde kartal var."

Gözlerimi oradan çekip Luhan'a yönelttim. "Kurtuluyor muyuz yani?" kalbim tekrar ve tekrar heyecanla teklerken ufakta olsa hissettiğim burukluğu görmezden geldim. Eğer ki görmezden gelmeseydim, bu benim için çok fazla olurdu. Düşünürsem aklımı yitirmekten korkuyordum. Çünkü düşünürsem kendimi durduramazdım.

Luhan bana tebessüm ederken gözlerindeki parıltılar sönmüş gibiydi. Ne olduğunu sormak istiyordum ancak yine bir 'bir şeyim yok' cümlesini kaldıramazdım. "Sanırım hala bir umut var." gülümsemem genişlerken konuştum. İlk esir olduğum zamanlar buradan kaçmak imkansız gibi geliyordu. Umudumun yavaş yavaş kaybolduğunu söylemiştim fakat şöyle bir bakınca, denizin dibinde saklı bir çok mücevher vardı ve onları bulmakta 'imkansız gibiydi', imkansız değildi. Sanırım umudum tamamiyle kaybolmuş değildi, imkansız olmadığı sürece, hala bir umut vardı.

Ve düşününce, annemi görecek olma düşüncesi kendimi bir yerlere atıp kahkahalarla gülme isteğimi arttırıyordu. Sanırım, mutlu hissediyordum. Esir olduğum zaman boyunca mutlu olduğum bir zaman hatırlamıyordum. Üzgün müydüm? Belki. Alıştığım için bir zaman sonra ne hissettiğimi anlayamaz duruma gelmiştim. Uzun süredir sesli söyleyemediğim 'evim' ve 'anne' kelimelerini rahatlıkla telaffuz edebilecektim. Kırk yıl düşünmeyeceğim bir şey varsa da bu babamı da özleyebilecek olmamdı. Onu bile özlemiştim.

4TEEN ⚓KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin