Ben, Luhan ve birkaç 'esir' daha ellerimiz iple bağlı arka arkaya dizilmiş bir şekilde yürüyorduk. Gideceğimiz yer ise deniz tarafıydı. Korkuyordum, eğer o gemiye birkez bindirilirsem bir daha çıkamazdım, kaybolurdum.
Kötü hissediyordum ve kötü hissetmemin sebebi birkaç dakika sonra o gemiye bindirilip işkence göreceğim değildi. Ailem için endişeliydim. Belki ölü olsaydım onlar için daha iyi olurdu. En azından yerimi bilecek ve arada ziyaretime gelebileceklerdi. Ancak şimdi kaybolacaktım. Neredeyim? İyi miyim? Canım acıyor mu? Geri dönecek miyim? Hep böyle düşüneceklerdi, durumumdan asla haberleri olmayacaktı ve bu onları daha çok üzecekti.
Belki de infazı izlemeye gelmemeliydik. Hayır, kesinlikle gelmemeliydik. Babam bana bir daha ki infazı seyretmemi, bu seferkinin tehlikeli olabileceğini söylediğinde onu dinlemeliydim, karşı çıkmamalıydım. Suçlu hissediyordum ve gitmeden önce onlardan özür dileyemiyordum. Bu, çok ağırdı.
"Hızlan dedim sana!" bağırış sesinin hemen ardından gelen acı dolu inleme benim ve birkaç kişininde kafasını arka tarafa çevirmesine neden oldu. En arkadaki genci büyük ihtimalle yavaş yürüdüğü için korsanlardan biri itmişti ve genç yere düşmüştü. Dikkatli baktığımda ayağını çok kötü burktuğunu fark ettim, hatta belki kırılmış bile olabilirdi.
Luhan'ın da ayağı burkulmuştu ve topallayarak yürüyordu. Buna rağmen hiç ses çıkartmamıştı. Büyük ihtimalle yakalandığımız için kendini suçluyordu fakat ben öyle düşünmüyordum. Hatta tam tersiydi, ayağının burkulmasına ben sebep olmuştum ve yakalanmamızın en büyük etkeni bendim. Suçlu hissetmem için çok fazla sebep vardı ve yakalanmamız da bunlardan biriydi. Belki gemideyken suçluluk duygusundan hastalanıp ölürdüm.
"Ö-özür d-dilerim c-canım a-acıyor a-ama k-kalkacağım." genç kendisini zorlamaya devam ederken ben kötü bakışlarımı korsana çevirmiştim. Hah, sanki ben korsana kötü baksam korkup yaptığı şeyden özür dileyecekti. Bazen gerçekten aptal olduğumu düşünüyordum ancak konumuz bu değildi. Eminim ki bundan sonra düşünecek bolca vaktim olacaktı ve bu konuyu da o zamanlarda düşünebilirdim. Belki delirirdim ve beni serbest bırakırlardı. Aslında, serbest bırakacaklarından da emin değildim. Masallarda genellikle denize atıyorlardı fakat olsun, bu da bir kurtuluş yoluydu.
Sanırım bu gemiden kurtulmanın tek çözümü ölümdü. Hani benim çok korktuğum ölüm.
"Ayağını çok kötü burkmuş, biraz daha zorlarsa daha kötü olabilir."
Pekala, bu cesaretin nereden geldiğini ve böyle bir şey düşünmemiş olmama rağmen nasıl ağzımdan çıktığını bilmiyordum. Sanırım beynimin benden ayrı çalışan bir tarafı vardı.
Luhan'ın bana korku ve endişeyle baktığını hissedebiliyordum. Hatta içinden aptal olduğumu düşündüğünü de biliyordum fakat sorun değildi. Bende aptal olduğumu düşünüyordum. Genci iten korsan bana bakıp iğrenç bir şekilde gülümsedi. Gülümsediğinden de emin değildim, başka bir şey yapmaya çalışmış da olabilirdi çünkü 19 yıllık hayatımda hiç bu kadar berbat bir gülümseme görmemiştim. Dişleri ciddi anlamda sapsarıydı, dikkatle bakınca köpek dişlerinin altın kaplama olduğunu görebiliyordunuz ancak gerçekten de çok dikkatli bakmak gerekiyordu. O kadar sarı diş arasında altın olanları seçmek cidden zordu.
Korsan üç veya dört adım ötemde durduktan sonra beni incelemeye başladığında ister istemez bacaklarımı birbirine bastırdım. Bu çok rahatsız ediciydi, sanki gözleriyle tecavüze uğruyormuş gibi hissediyordum. İçimden bir ses önümüzdeki zamanlarda tecavüze uğrayacağımı söylüyordu ancak sonradan bu düşüncemi elimden geldiğince uzak bir yere fırlattım. Erkek erkeğe? Bu iğrençti. Ayrıca onlar korsandı, gizli eğlence yerleri vardı ve gizli eğlence yerlerinde de dolusuyla kadın vardı. Tabii benim bildiğim öyleydi, içinde elflerin olduğu masalların doğruluğu ve gerçekliği konusunda kararsızdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4TEEN ⚓KaiSoo
Fanfiction"Ben de bir korsanım ve korsanlar sadece 'yalnız' bir masal kahramanı değildirler. " dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı "Onlar kendi masallarını kendileri yazarlar..." arkasını dönüp ilerlerken mırıldandı "...Buna iyi veya kötü olmaya karar vermekte...