Vote ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen♡Hatalarım olmuş olabilir lütfen affedin... İyi okumalar~
*medya ile okunması tavsiye ediliir*
***
İlk korsanın gözümün önünde yanışını henüz atlatamamışken dakikalar önce başka bir korsanı daha yanarken görmüştüm. Bu işkenceye daha ne kadar katlanabilirdim bilmiyordum ancak bunları görüyor olmak canımı çok acıtıyordu. Titreyen ellerime baktım bir süre, korktuğumda böyle oluyordu. Daha önce dikkat etmiş miydim bilmiyorum fakat şuan baktığımda fazlasıyla titrediğini görebiliyordum. Belki titremesi az da olsa geçer diye iki elimi de yumruk yapıp sıktım ancak hiçbir şey değişmemişti.
Açık renkte ki ellerimin üzerinde esmer bir el durduğunda kafamı kaldırıp Kai'ye baktım. Bana bakmıyor, önündeki korsanın yanışını seyrediyordu. Bu yaptığı canilik miydi? Bu korkutucuydu, karşısında yanan ikinci kişiydi fakat hiçbir tepki vermiyordu. Kalbi taştan mıydı yoksa bir kalbi yok muydu?
İkinci korsanında ateşi söndükten sonra iki kişi nefeslerini tutarak cesedini mağaranın köşesindeki derin kuyuya attı. "O-onlar nasıl bir anda yanıyor ve ateşleri sönüyor?" Kafamı dağıtmak için sorduğum soru hiçte kafa dağıtıcı değildi. "Mağarada büyü olmadığını ancak adada büyü olduğunu söylemiştim."
Dediklerinden bir cevap çıkartmaya çalıştım. "Yani bunları adanın büyüsü mü yapıyor?" Kai başıyla beni onayladı. Konuşurken hiç yüzüme bakmayışı beni biraz rahatsız etse de, dert etmedim. Zaten şuan pek rahat olduğum söylenemezdi.
Konuşmanın ardından korsanların yanarken ki çığlıkları kulağımda yankılanmaya başladığında başımı sesleri yok etmek istercesine sallayıp tekrar mağarayı incelemeye başladım.
Ve bir şey dikkatimi çekmişti.
Mağaraya ilk girdiğimiz zamanlarda gördüğüm o topluluk çizimi yine burada da vardı ve ortadaki büyük karenin hemen altında duruyordu. Topluluğun baktığı yer ise sağdaki büyük kareydi. Gördüğüm o büyük insan çizimini hatırlamaya çalıştım. Sol elinde ateş, sağ elinde ise mücevherler (?) vardı. Ve aynı bu topluluğun baktığı yönde duruyordu.
Derin düşüncelere dalmışken gözüm yukarıdaki yazıya takıldı. "Bir şey sorabilir miyim?" Kai'ye fısıldadığımda bana kısaca "Sor." dedi. "O yukarıdaki yazıda ne diyor?"
Kai tekrar yazıya doğru bakıp iç çekti. "İstiyorsan, acılarını da kabul etmelisin." dedikten sonra başını onaylamaz bir şekilde salladı.
Topluluğun baktığı yer ve yazı... Parçaları birleştirmeye çalışırken kaşlarımı çattım. Düşüncelerimi sesli bir şekilde dile getirdim. "İstediğimiz şeyi acıları ile kabul etmeliyiz... Çizilen resimde bir elinde ateş, diğer elinde hazine vardı. Hazineyi almak istiyorsak, onun için acıya da katlanmamız gerekiyor." Kai'nin bakışları bana döndüğünde heyecanla vücudumu tamamiyle ona doğru çevirdim. "B-ben sanırım buldum!" Mutlulukla konuştuğumda diğer korsanlarında bakışlarını üzerimde hissettim. Arkada Luhan'dan gelen "Voah!" Sesini duyduğumda gülümsememek için alt dudağımı ısırdım. Hayatımda ilk defa bir şeyi kendim yapabilirmişim gibi hissediyordum. "Oraya gidebilir miyim?"
Kai'nin yüzü ifadesiz olsa bile bunun hakkında düşündüğünü anlamıştım. "Hayır." Yanına bir korsan çağırdı. "Bulduğun cevabın doğruluğundan ben pek emin değilim fakat sen yanarak ölmek istiyorsan gidebilirsin." Korkuyla kalbim teklerken bir an için gerçekten salak olduğumu düşündüm. Ölümden deli gibi korkuyordum ama az önce hiç düşünmeden kendimi ona teslim ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4TEEN ⚓KaiSoo
Fanfiction"Ben de bir korsanım ve korsanlar sadece 'yalnız' bir masal kahramanı değildirler. " dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı "Onlar kendi masallarını kendileri yazarlar..." arkasını dönüp ilerlerken mırıldandı "...Buna iyi veya kötü olmaya karar vermekte...