"Birşey mi dedin Asya" ona yüzsüzsün desem kesin beni arabadan fırlatırdı o yüzden " demedim" deyip kısa kestim,biraz atar yapcakdım, o soğuk davranınca iyi ben atar yapınca kötü mü oluyordum. Hahaha yaşasın kötülük. Poyraz'a birşey demiyordum sonucunda hiç umursamayıp Canı da yollamaya bilirdi bu yüzden ona kızgın olmama gerek yoktu.
Ama atar yapmak istiyordum,ne zamandır milletin nazını çekmekten bıkmıştım, biraz da benim nazımı çeksinler.
Kafamı cama yasladım ve bir an önce eve varmayı bekledim,uzun bi duş almak istiyordum, başıma gelmeyen bela kalmamıştı şuraya geldiğimden beri. Talihsiz serüveni yaşıyordum resmen.
Eve geldiğimizde direk banyoya daldım ve tüm duş jellerini,şampuanları, kısacası elime gelen herşeyi küvete boşaltıp mis kokulu suyun içine daldım. Olanları düşünmek istemiyordum,artık düşünmekden beyin damarlarım yanmıştı çünkü,oluşuna da bırakamıyordum o zamanda tüm ipler birer birer elimden kayıyordu, yani iki arada bi derede kalmış vaziyetteydim.
Ellerimin buruştuğunu hissedince,saçlarımı yıkadım ve banyodan çıktım,acıktığımı hissetmiştim,merdivenleri uçarak mutfağa indim ve direk buz dolabını açtım,görevliler her ne kadar bana sinir olsa da hiçbiri çaktırmıyordu,hemen çemkiriyordum.
Ben ayak üstü elime gelenleri ağzıma tıkarken "hanımefendi sofra hazır" diyen görevlinin alnından öpme isteğimi bastırıp salona koştum ve masaya oturdum. Kırmızı mercimek çorbası koydular ilk önce. Büyük bi iştahla yerken " Sen yemek yeme " diyen Poyraz'a isyan bayrağımı çektim. " Poyraz neden her yaptığıma laf vuruyorsun al yemiyom al" dedim ve zar zor elimden kaşığı bırakarak koşar adımlarla odama çıktım ve kapıyı kilitledim.
Böyle bi tepki beklemediği açıktı,zaten ciddi söylemediğinin farkındaydım ama işi atara vuruyordum,uğraşsın benim inadımla kerata.
"Asya aç kapıyı" diye bağıran Poyraz'ı taklit ederek " sen kapıyı aç diye bağırma" dedim kesin şu an gözü sinirden atıyordu.
" Asya başlatma şimdi,aç şu kapıyı lan" bak bak bi de lan diyor. Aha nasıl sinir edeceğimi buldum,kendisi ile canımlı cicimli konuşulmasından nefret ediyordu ama ben daha beterini yapacaktım. "Asyacığım şu kapıyı açarmısın lütfen dersen açarım" diye tatlı tatlı bağırdım anında cevap verdi. "Bence bu kelimeyi gece yatarken söyliyim ne dersin?" dediğinde ilk başta anlamasamda altındaki iğrenç imayı anladığımda yüzüm kızardı
" sapık yürü git başımdan lanet abaza" diye haykırdım ama hala sinirimi alamamıştım" ergenlikten çıkamamış orangutan" hiç ergenliğe giren orangutan olur mu demeyin Poyraz var çünkü." Lan ben mafyayım eğer konuşmaya devam edersen şu kapıyı kırar senin ağzına çakarım" büyük bi yutkunma yaşadım,yeter bu kadar atar,yok canım ne korkması nerden çıkardın.Kapıya doğru adımladım ve besmele çekip kilidi açtım. Karşımda kırmızı görmüş boğa gibi bakan Poyraz'a şirin şirin gülümsedim,kafayı mı yedin tabiki de işlemedi,masum kedi bakışları onda işlemiyordu,zalımın oğlu.
Bileklerimden sıkıca kavradı ve duvarda izinmi çıkarmak istercesine fırlattı. Bileklerimi tekrar tuttu ve "daha yeni söylediklerini tekrar söylesene" dedi. Ben yavaş yavaş Yusuf Yusuf olurken o hala beni öldürecek derecede korkutan bakışları ile bakıyordu,sakin ol şampiyon.
" Tamam da niye kızdın ki" diye masum masum konuştum,tabiki de etkilenmedi. O Poyraz Demir, tam da soyadının hakkını veren bi tip. " Ne oldu süt dökmüş kediye döndün" dediğinde saçmalamanın dibine vurdum" vallaha dökmedim" dediğimde elini alnıma bastırdı daha sonra ateşi de yok diye mırıldandı,tabi benim tipim çokdan ateş almıştı, birisi üzerime gelince her zaman saçmalardım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancı Aşk
Teen FictionO araf kelimesinin tanımıydı,bazen bana cenneti bazen ise cehennemi yaşatıyordu, herşey onda kusursuzdu