Bu Denizdi. Kenanın oğlu, yani ofisine gidip belgelerini çaldığım adamın oğlu, en son beni okuldan kaçırmaya çalışmıştı ama Can son anda yetişmişti. Dehşet içerisinde bakarken o da onunla iletişim kurmaya çalışan insanlara bakmadan sadece bana bakıyordu.
Ne yapacağımı bilmez vaziyetteydim, kimbilir bana neler yapacaktı. Korku ile etrafıma bakarken, ağır adımlarla benim çaprazında bulunan sıraya oturdu. En son Can, adamları ile Denizi paketlemişti.
Hala bana bakıyordu, bende arada ona kaçamak bakışlar atıyordum. Kesin burdan ölüm çıkacaktı. Allahım sen yardım et. Amin.
Hocanın sınıfa girmesi ile Denizin başında bulunanlar yerlerine geçti, ayağa kalktım ve hocanın oturun demesi ile tekrar oturdum. Hoca matematik problemlerini çözerken bende kendi problemlerimi çözüyordum. Tek fark bi cevaba ulaşamıyordum. Gözüm sağ çaprazıma kayınca Denizin hâlâ bana baktığını farkettim.
Ne var der gibi kafamı iki yana salladım. Ama hiçbir tepki vermeden sadece bakıyordu. İyice telaşlanmaya başlamıştım.
Tenefüs zili çaldığında dehşetle başımı çaprazıma çevirdim, Deniz de kalktı tek fark hiçbirşey demeden dışarı çıktı. İçim biraz olsun rahatlarken daha herşey için erkendi bu manyağın ne yapacağı belli olmazdı.
***
Ben şok ben wefad. (Fizik dersinden çıktığım doğrudur) Deniz bana hiçbirşey yapmamış ve şu an sağ salim Poyraz'ın arabasına binmiştim,ve eve gidiyorduk, ağlamak istiyorum.
Eve geldiğimizde direk odama çıktım, bu Deniz olayı bugün beni çok yıpratmıştı. Gözlerim günün ağırlığı ile kapandı.
Saat gecenin ikisinde midemden gelen alarm ile ayaklarım mutfağın yolunu tuttu. Dolabın kapağını açtım ve elime gelen her şeyi masaya koydum. Birden arkamı dönmem ile çığlığı bastım, anlaşılan tek acıkan ben değildim. Poyraz'a korkuyla baktım ve kendimi topladım "Anlaşılan tek acıkan ben değilim." dediğinde Poyraz başımla onayladım, birlikte masaya oturduk.
Hangi ayda olduğumuzdan dahi haberim yoktu. "Poyraz hangi aydayız" dediğimde "Temmuz" demesi ile boğazıma bir yumru oturdu "bugün ayın kaçı" dediğinde dokuz ve sonrası olmasın diye dua etmeye başladım"dokuzu" dediğine o boğazımda ki yumru kalbimede oturmuştu. Gözlerim ne ara yaşarmıştı haberim dahi yoktu. Direk sofradan kalkıp, dış kapıya koştum, bir yandanda hüngür hüngür ağlıyordum. Bi korumanın beni tutması ile tüm gücümü kullanarak, elinden kurtulmaya çalıştım
Poyrazda peşimden çıkmış kapının eşiğinde bana ve ellerinde çırpındığım korumaya bakıyordu, "bırak beni " diye bağırıyordum, sürekli tekrar ediyordum aynı şeyi "gitmem lazım"
Bi anda yanağıma hissettiğim ağır darbe ile yere savruldum. Hala hıçkırarak ağlıyordum kendimde kalkacak kuvveti bulamıyordum. " Sen kimisinde ona el kaldırırsın lan" diyen Poyraz korumayı mahvetmişti. Şu an hiçbirşey umrumda değildi, sadece gitmek istiyordum.
Poyraz yanıma geldi ve yüzümü avuçlarının arasına aldı "Yemin ederim kaçmayacağım sadece bana bir saat müsaade et, yalvarırım" diye Poyraz'a yalvarıyordum. "Asya nereye gideceksin" dediğinde sicim gibi gözyaşlarım ile kekeleyerek konuşmaya başladım "Ba-bama" dedim zar zor.
Babamın ölüm yıldönümüydü. Her zaman mezarına gider ve saatlerce ağlardım, bir kere bile aksatmamıştım. Poyraz'a yalvaran gözlerle baktım. Beni kollarımdan tuttu ve arabaya doğru götürdü, umutla Poyraz'a bakarken direksiyona geçti ve arabayı çalıştırdı
Mezarlığı görünce hemen arabadan indim. Poyrazda inince "Lütfen müsaade et" diyip yürümeye başladım.
YAZARDAN...
Asya, hızlı ve sarsak adımlarla, mezarlığa doğru ilerliyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ediyordu. Ayakkabılarını bile giymemiş ev terlikleri vardı hala ayağında, üzerinde kısa kollu vardı ve gecenin soğuğuna rağmen içi yana yana ilerliyordu. Ayağına batan dikenli otlara aldırmıyordu,çünkü onlardan daha sivri ve keskin olan bu gün vardı. Babasının ölüm günü. Gözlerindeki yaşları sildi ve görüş alanını netleştirdi. İlerde Mehmet Deniz yazan mezar taşını gördüğünde, artık ayakları bedenini taşıyamaz hale geldi ve zar zor birkaç adım atıp mezarın önünde diz çöktü. "Ben geldim baba, ben geldim"
Genç adam arabadan kızı izliyordu, üzülüyordu bu haline, birkaç adım atıp yere düşen kıza baktı, içinin yandığını biliyordu,çünkü o acıyı genç adamda çok iyi biliyordu. Yanına gitse hiçbirşey yapamazdı, sadece bakıyordu. Kızın sürünerek mezar taşına sırtını yaslayıp, saçlarını çekiştirmesine baktı. Bazende tırnakları ile yüzünü çiziyordu. Ufak çapta bi sinir krizi geçiriyordu. Adam ise sadece acıyan gözlerle bakıyordu.
***
Genç kız titreyen ellerine aldırmadan saçlarını çekiyor, yüzünü çiziyor, canını yakıyordu, ama bedeninde ki acı, ruhunundaki acının yanında hiçti. Hıçkırarak konuşmaya başladı. "Baba... çok yanlızım, kimsem yok, canım bile güvende değil, kendimi koruyamıyorum artık" daha fazlasına hıçkırıkları müsaade etmedi. Kafasını soğuk mezar taşına koydu ve gözlerini kapattı. Ellerine mezardaki kumarı doldurdu ve tüm gücüyle sıktı, babasının toprağını tekrar tekrar avuçladı, kimi zaman isyan etti kimi zaman dua. Artık sadece gözleri kapalı bir vaziyetteydi. Düşünemiyordu bile, ama çok huzurluydu, çünkü yıllar sonra ilk defa babası ile uyuyordu.
**
Genç adam ağıran havaya baktı beş saattir buradalardı. Daha fazla dayanamadı ve arabadan inip kızın yanına gitti. Gözlerini kapatmış masum masum uyuyan bu manzarayı beklemiyordu, kızın üstü başı toz olmuş, üzerine dikenler batmıştı. Eğilerek kollarını kıza doladı ve arabaya taşımaya başladı. Direksiyona geçti ve gaza yüklendi.
Son bir sağ yapıp arabayı park etti. Diğer tarafa geçip kızı tekrar kucağına aldı. Ağzı hafif açılmış, gözleri hala ıslaklığını koruyordu,saçı başı dağılmış ve yüzünü çizmişti, üzerinde hala bazı saç telleri duruyordu, toprak kokuyordu kız, mis gibi toprak kokuyordu, genç adamın en sevdiği koku. Burnunu boynuna yaklaştırdı ve derin bir nefes alıp tekrar geri çekildi, daha sonra kendine ufak bi küfür mırıldanıp, bir daha tekrarlamamasını söyleyip içeri girdi.
Kızı odasına bıraktı ve kendiside odasına gidip duş aldı, bu kızla ne yapması gerektiğini bilmiyordu, herşeyi ile ölen kardeşini hatırlatıyordu, kardeşi gibi koruyup kolluyordu kızı ama kardeşi gibi yaklaşamıyordu, bazı duygular buna engel oluyordu. Onun aç halleri, şaşkın hele ki uyandıktan sonra saçmalayan halleri bu sert ifadeli adamın yüzünde gülücükler açtırıyodu, bu aralar üzerine gitmeyecekti.
Ve yaralarını sarmak isteyecekti. Çünkü onun yaralarınıda genç kız sarıyordu. Tek fark saçma teslliler ile değil saçma hareketler ile. Mavi gözlerini şaşırdığı zaman açışı, üzüldüğü zaman kısışı, herşeyi adama bağlıyordu adam bu duyguyu kardeşine benzemesine bağlıyordu. Peki gerçekten tek neden bu muydu? Diğer duyguları ise kıza duyduğu semaptiye bağlıyordu belki de aşk kavramı aklının ucundan bile geçmiyordu, böyle birşeye asla müsaade etmezdi ama Asya onun için farklıydı çünkü Asya farklıydı. O Poyraz Demirin embesiliydi. O Poyrazın şaşkın embesiliydi.
Yatağa uzandı genç adam, günün yorgunluğu vardı üzerinde, gözlerini kapattığında Asyanın mezarlıkta uyuyan masum yüzü betimlendi. Bu olayın etkisinden kolay kolay çıkamayacağını biliyordu kızın ama kendisine söz verdi, 'eğer ben Poyraz Demirsem bu kızı asla yanlız bırakmayacağım'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancı Aşk
Teen FictionO araf kelimesinin tanımıydı,bazen bana cenneti bazen ise cehennemi yaşatıyordu, herşey onda kusursuzdu