Yalan söylemek o kadar basit ki, bir insanı kandırmak ondan daha da basit. Doğruları söylemek peki ? Bu kadar mı zor da her insan son çareyi yalana , hiyleye baş vurmakta görür.Kandırırsın birini hiç düşünmeden plan yapmadan o anda. Peki vicdanın rahat eder mi ki? Ediyormuş....
Kimide vicdan diye bir duygu yokmuş belki de...
Peki yalana ortak olanlar. Bunu bildiği halde o yalana yalan katanlar. Destekleyenler. İşte benim gözümde en dibe batmışlar, en acımasız, vicdan yoksunu olan insanlar...O günün üzerinden tamı tamına 3 ay geçmişti. Bu süre içerisinde ben hamile kalamamıştım. Buğra bir şey söylemesede kendi içinde bir şeyler sorguladığını biliyordum. 3 ay içerisinde her hamile değilim dediğimde moralini bozmamaya çalışsada o gün evden gider ve gelmezdi. Bunun sebebi öfkesini benden çıkarmak istememesiydi.
Artık haraketlerinden ne düşündüğünü zaman zaman anlıyordum. Ama öyle bir vakit geliyorduki sanki bakışlarının ne anlam ifade ettiğini görememem için özen gösteriyor ve bunu da gayet iyi başarıyordu.
Yerimden bir az kımıldanmak istemiş ama iki çift kol buna müsade etmemişti. Sıkıntılı bir şekilde nefesimi dışarı verdiğimde .
- Zaten dün gece uyumadım sen de böyle yapınca hiç uyuyamıyorum. Seni de uyutmadığımı düşünüyorum. Haliyle sende uyusan iyi olur.
Utançla yanaklarım kızardığında ellerimle yüzümü kapatmıştım. Ne kadar vakit geçerse geçsin galiba utanmadan edemiyecektim.
Bir de edepsiz edepsiz konuşursa zaten bu durum hiçbir zaman değişmez.Ellerimin yüzümden çekildiğini hissettiğimde gözlerimi açmamıştım. Duyduklarımın utancından yanaklarımın kızardığını biliyordum. Buğra'nın da yine bu durum hoşuna gitmiş olacak ki
- Benim karımın yanakları yine kızarmış mı?
Daha ne kadar utanacağımı bilemediğim bir duruma yine düşürmüştü beni. 3 ay içinde her baş başa kaldığımızda benimle o kadar nazik o kadar içten konuşuyordu ki yaşadığımız anın hiç bitmesini istemiyordum. Zaten her onu gördüğümde kalbimin ritmi bir başka atmaya başlıyor, gözlerim onu gördüğünde pırlanta gibi parlıyor, bedenim değişik durumu düşüyordu. Her ne kadar kabul etmek istemesemde ona aşık olmaya başladığımı biliyordum.
Ya o ? Benim için bir şey hissetmiyorsa? Bu durumun canımı ne kadar yakacağını kestiremiyordum. Öyle bir an geliyor ki evet evet o da benim için bir şeyler hissediyor diyorum, öyle bir anda geliyor ki bu düşüncelerim enkaza dönüşüyordu.
Zaten bu durum annesi olduğu zamanlar oluyordu. O kadar soğuk o kadar düşüncesiz oluyordu ki niye bunu yaptığını sorgulamadan duramıyordum. Her ne kadar bunun olacağından bahsetsede kalbime söz geçirmemiş bir daha yaşanmaması için içimde her defa dualar ediyordum.
- Sende utandırma.
- İnan bana senin bu durumun benim o kadar hoşuma gidiyor ki. Anlatamam.
Demiş o dolgun dudaklarını dudaklarıma değdirmişti. Şaşkınlıktan bir iki saniye karşılık vermesemde bu hemen toparlanmış ve öpüşüne karşılık vermiştim. Öpüşmemizin derinleştiğini farkettiğimde geri çekilmek istemiş ama buna izin vermemişti.
Yaşadığımız o sıcak anılar sonra zar zor Buğra'nın yanından kaçmıştım. Eğer bir anını yakalayıp sıcacık kollarından sıyrılmasaydım beni bırakacağını zannetmiyordum. Bırakmasını isteyende yoktu ama Gül hanım beni bu saatte onun odasından çıkan görse yaygarayı koparırdı.
Basamakları ağır ağır indiğimde biran önce Gül hanıma yakalanmadan odama gitmeyi düşünüyordum. Merdivenlerin son basamaklarına basıp salonun önünden geçtiğimde duyduğum sesler yüzünden duraksadım ve her ne kadar yanlış olduğunu bilmeme rağmen içimdeki şeytana uyup gelen seslere doğru kulak kabartmıştım. Belkide konuşanların Gül hanım ve Canan olduğunu bilmem dinleme isteğime söz geçirememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni de sever misin?
Fiksi UmumSizden bir bebek isteniyor... Hem de 12 yaş sizden büyük bir adamdan... Cevabınız her ne olursa olsun hayatınız yokuşa hızlı adımlarla düşmeğe başlayacak... Soru basit... Yanıtlaması.... ZOR... Ya kendi hayatınızdan vazgeçecek.... Ya da canınızdan...