Yapacakların bazen seni bile korkutur. Oysaki buna sebeb yaşanmışlıklardır. Seni buna mecbur bırakanlardır suçlu. Ama kendi yaptıkları değilde senin yaptıkların göze batar, sorgulamaz hiç kimse niye yaptın? Neden yaptın? Bu sorular es geçilir. O an sadece senin yaptıklarındır önemli olan.Bağışlanmayacak hatalara düşdüğünü söylerler. Affetmezler. Yargılarlar seni. Bazen sözlerle değilde bakışlarla yaparlar bunu. İnsanı en parçalayan da bu olur.
Birgün sen o bakışları unutup affedersin... Ama seni affetmemek için yer açmazlar kalplerinde kendilerince. Söz yarası geçmez diye kendilerini önceden binevi korumuş olurlar.
Peki ben onun hiç affetmem dediği şeyi yaparsam. Gerçekten affetmezmi beni zamanla?
Peki ya merakıma yenilip her şeyi öğrenebilirmiyim? Onu kaybedeceğimi göze alarak? Karmakarışık duygularla nereye yöneleceğimi, beynimde oluşan soruları gidereceğimi bilemeden bu zamana kadar yol almıştım. Ama artık son vermeliydim. Dur demenin zamanı geldide geçiyordu. Kimi kaybedersem edeğim bunu yapacaktım. Beni düşünmeyenleri ben hiç düşünmeyecektim.Buğra'yı kaybetmekmi? Ben onu ne zaman kazandım ki? Kaybedeyimde... Girdiğim bu yolda hiç kimseyi kaybetmeyecektim. Kazanacaktım dahada.Bilmediklerimi, kafamın içinde günü günden çoğalan soruların yanıtını kazanacaktım. Artık ben değil onlar düşünecekti, çünkü yaptıkları oyunsa bu oyuna bugünden itibaren bende dahil oluyordum.
Oyunun kurallarını bu sefer ben koyacaktım. Gizli ne varsa ben ortaya dökecektim, oyunun kim tarafından başlandığını bilmesemde son noktayı koyanı biliyordum. Geriye değilde ileriye bakacaktım. Bunları birtek kişi için yapacaktım bebeğim için. Bundan sonra sadece onun için yaşamalı ve mücadele etmeliydim.
Sevdiğimse. İşte düşüncelerimdeki o büyük uçurumu yaratan insan. Kalbimin ilk defa biri tarafından gümbür gümbür atmasının nedeni. Yapma dediği şeyi benim sorumu doğru yanıtlamadığı an yapacağım ve hayatımızı kafamdaki düşünceler gibi uçuruma itecek olan.
Gözlerinin içine büyük beklentilerle baktığımda gözlerini kaçırmakla yetinmişti. Dünyanın en zor ve yanıtlanmayacak sorusunu yönelttiğimi sandım bir ara.
- Bunuda nerden çıkarttın? Baban bildiğin gibi tedavi görüyor ve her ayrıntıyı sana bildiriyorum.
- Başka bir şey yok yani?
Diye ineleyici bir soru sorduğumda. Yanımdan kalkmış ellerini saçlarını yolarcasına geçirdikten sonra pencerenin yanında durduktan sonra, konuşmaya başlamıştı. Sanki bana bakmamak için özel çaba sarfediyordu.
- Güvenmiyor musun?
Hiç beklemediğim soruyla yüzleştiğimde. 5 dakika önceki düşüncelerim aslında bu sorunun yanıtıydı. Güvenmiyordum. Bana hiçbir şeyini anlatmayan, vermeyen adama kesinlikle güvenmiyordum. Ona karşı bu kadar duygunun içerisinde sevginin bariz ortaya çıkması her olumsuz duygumu yıkmaya çalışması beni bile hayrete düşürüyordu. Sevmeyi denerim. Diyen adama karşı sevgim gurur kırıcıydı.
- Aldım cevabımı ben. Kendini yorma.
- Efendim.
- Biliyor musun?
- Neyi?
- Senide kazanmadan kaybedeceğim. Yapma. Herne düşünüyorsan yapma. Sabretmeği bilmiyorsan, onu benimle öğren.
İnsanın içine düştümü o merak tohumu önce beynini ele geçirir sonra kalbini. Kendinle mücadele etmene bile izin vermez. Buğra'nın söyledikleri tamda buydu. Surat ifademden, hareketlerimden tanıyordu beni. Ama beni tam anlamıyla tanımamıyordu. O sabredeceğimi sanırken gözlerimin içine bir defa çevrilip baksaydı aslında benim gözden çıkarttığım bizi görürdü. Şimdiden bedenimi saran pişmanlığı görürdü. Şimdiden onu ne kadar özlediğimi görürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni de sever misin?
General FictionSizden bir bebek isteniyor... Hem de 12 yaş sizden büyük bir adamdan... Cevabınız her ne olursa olsun hayatınız yokuşa hızlı adımlarla düşmeğe başlayacak... Soru basit... Yanıtlaması.... ZOR... Ya kendi hayatınızdan vazgeçecek.... Ya da canınızdan...