Adım adım yaklaştım sona. Bazen cehennemde yanmış gibi hissettim, bazen cennetteymiş gibi. Yandım, kül oldum yine dimdik ayakta durmayı başardım. Sevgi kalbime mesken tutmamıştan önceydi yaşadıklarım. Ben bilmeden tohumları atılmıştı kalbime ve beni belkide ayakta tutanda buydu.Susmam bazen garipsendi, bazen sinir bozucu oldu, bazen yerli, bazense yersiz oldu. Tek bildiğim sevdiğimi kaybetme korkusuydu ve onunlada yüz yüze gelmiştim. Korktuğum başıma gelmişti belkide. Belkide bu düşünceler toplusu koca bir saçmalıktan ibaretti. Bilemiyorum. Düşüncelerimin bile doğru olup olmadığını bilmiyorum.
Hata yapmış miydim? Bana göre hayır. Hatamın nerde olduğunu bile bilemezken kendimi konuşmaya nasıl hazırlayabilirdim?
Kafamda dönüp duran sorular duvar olmuş üstüme üstüme gelmeğe başlamıştı. Boğuluyordum artık yaşadıklarımdan, öğrendiklerimden ve canımı en çokta yakan şeyse yüreğimde taşıdığım sevginin bile beni boğmasıydı. Üzücüydü, yıkıcıydı ama bu hissin yeşermesine bile neden olan durumlardan nefret ediyordum. Asla yapmayacağım dediğim şeyleri yapmaktan korkar hale gelmiştim. Durumum acınasıydı.
Saat sabahın 9- u olmuş Buğra'dan tek bir haber bile yoktu. İçimin nasıl kavrulduğunu kelimelere bile dökemez haldeydim. Bana karşı düşündüklerini ne hissettiğini bilmemek tüm bunlar mahvediyordu beni. Eh be adam insan bir haber verir. Ama yok beyimiz o egosuna hiç zarar verir mi. Şempanze işte ne olacak.
Gece Aslıhan'nı sesine uyandıktan sonra gelmediğini öğrendiğimden beri gözüme gram uyku girmemişti. Geçen bir saatin ardından dahada merak sarmıştı tüm benliğimi. Salonda oturmuş Aslıhan'ı da yanımda koltuğa uzatmıştım. Kapının açılıp kapanma sesini duyar duymaz yerimden doğrulmuş Banu ablanın yanımda olmasından mutlu olmuştum. Aslıhan'ı ona emanet ederek hızlı şekilde odamıza doğru adımlamıştım. Odada olduğunu biliyordum. Kapıya ulaştığımda elim kapının kulpuna gitmişti ama nedense açmaya gücüm yokmuş gibi his ediyordum. Derince nefes alıp verdikten sonra kapının kolunu indirerek odaya girmiştim.
Gözlerim odanın her tarafında gezdirdiğimde aradığım kişiyi bulamamanın siniriyle kaşlarımı çatmıştım. Banyonun kapısı açılıp bir havlu belinde diğeride elinde kafasını kurutan Buğra'yı bulmamla gülümsemiştim. Benim tarafıma bakmadan giysi odasına girişiyle yüreğimin derin denizlerde boğulduğunu sanmıştım.
Her zamanki yakışıklığı, taviz vermeyen duruşuyla odadan çıktığında beynime konuşma komutu vermiştim de ama niye konuşacak tek kelime bile bulamıyordum bilmiyorum. Elinde tutuğu kıravatla aynanın karşısına geçip bağlamaya başladığında hiçbir şey düşünmeden hızlı adımlarla yanına gidip arkasından sarılıp, kafamı sırtına yaslamıştım. Huzurdu bu adam benim için, cehennem sandığım cennetimdi.
- Kendinden mahrum bırakma beni.
Cılız çıkan sesimle en sonda konuştuğumda ondan gelecek herbir söze razıydım. Yeterki konuşsun. Saniyelik duraksadığı elleri yeniden haraket edip kravatını bağladığında yerimde tepinerek Benimle konuş diyesim vardı. Ellerimde sıcaklık hissettiğimde sadece anlık mutluluk yaşamıştım çünkü o sımsıcak eller huzur bulduğum yerden ayrılmama neden olmuştu.
- Derdin ne senin ne yapmaya çalışıyorsun. Ben konuşmaya, düzeltmeğe çabaladıkça sen kaplumbağa misali kendi kabuğuna çekiliyorsun. Sana ulaşmama izin vermiyorsun.
Aşırı sinirli birazda sesimi yükselterek konuştuğumda gözlerimi gözlerine odaklamıştım. O gözlerdeki duyguyu anlamak istemiştim ama gözlerindeki duyguyu bile gizlemişliği sinir katsayımı arttırıyordu. Yine konuşmayacağını sanıp onunla konuşmaktan vazgeçecektim ki duyduğum ses gözlerimin ışıldamasına neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni de sever misin?
Ficção GeralSizden bir bebek isteniyor... Hem de 12 yaş sizden büyük bir adamdan... Cevabınız her ne olursa olsun hayatınız yokuşa hızlı adımlarla düşmeğe başlayacak... Soru basit... Yanıtlaması.... ZOR... Ya kendi hayatınızdan vazgeçecek.... Ya da canınızdan...