Yeni bir bölüm daha.Fakat şarkıda emin olamadım.Ama olsun.
İyi okumalar Canlar..*-*Nedense herkes bir hazırlık içindeydi.Neler oluyor dercesine tip tip suratlarına baktım.
Eylül:"Hadi Dolunay madem buraya gezmeye geldik biraz gezelim."dedi.Bunlar cidden beni öldürmek mi istiyorlardı yoksa kasıtlı mı yapıyorlardı.Buraya gelmek istemediğim çok net bir şekil de belli oluyordu surat ifademden.
Buraya geldiğim zamana Lanet Olsun dedim içimden. Ve odaya yöneldim.Her şeyi hazırladım.Ne kadar istekli olmasam da..Ne olurdu bir gün de evde otursak. Bir şey unuttum.Ne kadar da ormanlık bir alanda olsak da. Güzelliğim her şeyden önemliydi.Hafif sarıya kaçan saçlarımı taradım dişlerimi fırçaladım ve azıcık parfüm sıktım.Evden çıktık. Aksel ve Eylül önden heyecanlı heyecanlı yürüyordu.Kağan ve ben ise arkadan.
Eylül'lere yetişmek için hızlı hızlı yürüsem de Kağan bırakmıyordu beni. Ormanlığa girdik.Börtü böcekten hiç hoşlanmazdım.Ayağım taşa takıldı ve yere yapıştım.Kahretsin çok canım yanıyordu.Kağan hemen yanıma geldi.
"Yürüyebilecek misin?"diye sordu.Zaten buda beni taşımaya yer arıyor..
"Yürüyebilirim"dedim ve ayağa kalkmaya çalıştım ama olmadı.Kağan bunu fark etti ve kolunu uzattı.İstekli olmasam da koluna girdim.
Parmaklarım kol kasını sarıyordu.Eminim ki bu görüntü çok saçma..Hemde oldukça saçma.
Hala canım yanıyordu.
Eylül'lere yetiştik. Eylül ayağımı görünce telaşlı bir şekilde yanıma geldi.
"Dolunay ne oldu ayağına iyi misin?diye sordu.
"İyiyim Eylül telaşlanacak bir şey yok sadece düştüm"dedim.
'Halâ canın yanıyor mu?dedi
"Hayır yanmıyor.Öbür acılarımın yanında bu ne ki"diyerek Eylülün yanına gittim.Biraz daha yürüdükten sonra dağ evine vardık. Sanırım ayağımı burk muştum.Ah!Kahretsin cidden çok acıyordu.
"Of buraya gelmekle hata ettim.Hiç gelmemeliydik buraya."dedim içimden.İçimden bir ses buranın bize iyi gelmediğini ve başımıza bir iş açacağını söylüyordu.
Biraz yorgundum.Odaya gittim ve yattım. Hep o günler geliyordu aklıma..
Kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. Bir süre sonra içeri Kağan girdi. Ağladığımı anlamıştı.Sırtıma dokundu.Bana dokunduğu zaman biraz garipsemiştim.
Gözyaşlarımı sildim ve uzandığım yerden kalkıp oturdum.
"Şey özür dilerim"dedim.Ne olduğunu anlamadı.Hemen geri yattım.Gözlerinin içine bakmak istemiyordum.Çünkü gözlerim ona aşık olduğumu anlatıyordu.
Sırtımı okşadı ve gitti.Onu incitmekten ve kalbini kırmaktan nefret ediyordum.Genellikle bunu unutabiliyordum ama bir gerçek vardı. O da ondan nefret ettiğim.
Her neyse neticede o da benim kalbimi kırmıştı canımı yakmıştı. Ama ben ona ne kadar kızgın olsam da ona kıyamıyordum.
Saat çok geçmişti sonunda uyumaya karar verdim ve gözlerimi yumdum.Saat dört civarlarında su içmek için kalktım.Kahverengi tül perdeyi sıyırdım ve cama baktım.Gökyüzü griydi farklı bir gri.Bulutlar yağmur yüklüydü ama henüz yağmıyordu.Suyumu aldım ve odaya gittim.Evet tekrardan uyumak için hazırdım.
Sabah olduğunda annem aradı.
"Tatlım seni çok özledim."dedi.
"Bende seni özledim anne."
"Neredesin"dedi.Arkadaşlarımla dağ evinde olduğumuzu söyledim.Biraz daha konuştuk ve telefonu kapattık.
Evet yine ağlıyordum.Aniden içeri Kağan girdi.Yine Kağan ve yine Kağan! Sanki odaya bir şey takmış her ağladığım zaman ona haber gönderiliyor gibi bir şeydi.
"Selam"dedi.Biraz soğuktu.O soğuk davranınca bende soğuk davrandım.
"Selam"dedim.
"Ağlıyor musun?"dedi.
"Sayılır."dedim.
Bu sefer içeri Eylül girdi.Kolumla yüzümü sildim ve gülümsedim.
"Hadi içeri gelin"dedi Eylül.
Salona geçtik.Koltuğa oturdum.Kağan'da yanıma oturdu.Burnumdan derin bir nefes aldım.Nedense ben ondan uzaklaşırken o bana yakınlaşmaya çalışıyor.Ama nedenini bilmiyorum.Artık buradan gitmek istiyordum.1 haftamı Eylül ile geçirmek varken.Geldiğimiz bu dağlık alan ve harcadığımız günler çok salakça.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Sürgün
Bí ẩn / Giật gânGenç ve güzel bir kız olan Dolunay'a musallat olan kapşonlunun hikayesi!