Bölüm 32. Mutluluğun öteki yüzü

4K 247 26
                                    

Bir hafta sonra...

Rüzgar saçlarımı uçururken küçük kardeşimin yanına koşup kucağıma aldım. Saçlarından öpüp sımsıkı sarıldım. Özlemiştim onu. Kokusunu içime çekip ayrıldım ondan. Ellerimi omuzlarına koyup kardeşimi baştan aşağı süzdüm. Büyümüştü sanki ben yokken. Bir gün bu küçük adam kocaman adam olacaktı. Ellerimi yumuşak saçlarının arasından geçirip gülümsedim. 

"Neslişah ablaa! Seni çok özledim"

"Bende seni paşam.."

"Annem nerede? Gelmedimi?"

Dehşet tüm bedenimi sarmıştı. Nasıl diyecektim ona şimdi annen öldü diye? Arkamı dönüp abime baktım. Ne diyecektim şimdi ben bu küçük çocuğa. Abim yüzünü ekşitip sırtını döndu bana. Elini yumruk yapıp duvara vurdu. Derin bir nefes alıp önüme döndüm. Küçük yüzünü ellerimin arasına alıp bana merakla bakan kardeşime baktım.

"Cihan bak.."

Nefesimi dişarı üfleyip sessizce bekledim. Ben bunu yapamazdım. Ona söyliyemezdim. Etrafımızda dönen dünyaya bir "dur" demek istedim. Gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Yine derin bir nefes alıp kardeşime baktım.

"Annen cen.."

Başımı iki tarafa salladım. Asude cennette değildi! Hak etmiyordu o cenneti! Ayağa kalkıp elini tuttum.

"Annen yok artık."

"Niyeki?.."

"İşte. Gel bak seni birisiyle tanıştıracağım"

Sıraç zorla gülümseyip eğildi. Elini uzatıp Cihanın elini geri uzatmasını bekledi.

Cihan, bana dönüp;"O kim?" sordu.

Elini bırakıp yanına çömeldim. Saçını okşadım.

"O abin. Abimiz. Onun ismi Sıraç"

Cihan ellerini çırpıp Sıraçın elini tuttu. Sıraç küçük bedeni kaldırdı ve arabaya gittik. Sıraç Cihanın kemerini bağlarken bende ön koltukta yerimi aldım. Çantamdan bir kitap çıkardım. İlk sayfasını açtığım sırada gözlerim yazarda takılı kaldı. Ömer Poyraz. Ömer kitabmı yazmıştı yani? İnanamiyorum. Bu kitabı bana satıcı tavsiye etmişti. Tevafûk işte. Abimin görmesini istemediğim için geri çantama koydum kitabı. Gülümsiyerek aynadan Cihan'a baktım. Herşeyden habersiz orada oturuyordu. Annesinin öldüğünü ve babasının hapishanede olduğunu bilmiyordu. Bilmiyecektide. Sıraç'a dönüp;

"Hastaneyemi?" sordum. Başıyla onayliyarak arabayı çalıştırdı ve hastanenin yolunu aldık. Ahu Ankarada sinir krizi geçirmişti ve hep birlikte İstanbul'a dönmüştük. Durumunun iyi olduğu söylenemezdi. Ortada birşey yoktu. Bahadır, Ahuya dokunacağı sırada Sıraçın adamı girmiş odaya. Bahadır kaçıp gitmiş. Ahu ise olanları unutamiyordu ve anlatmak istemiyordu.

Kırk beş dakikkalık yolculuktan sonra varmıştık hastaneye. Arabadan inip kardeşimin elini tuttum. Hastaneye girip asansörlerin yolunu tuttuk. Sonunda asansör geldiğinde Ahu'nun kaldığı kata çıktık.

"Abla?.."

"Efendim?"

"Biz neden buradayız?"

"Arkadaşım burada. Hastaymış birazcık. İyileştikten sonra bizimle gelecek"

Kardeşime göz kırpıp odanın kapısının açık olduğunu gördüm. İçeri girdiğimde amcam ile karşılaştım. Amcama sarıldıktan sonra kaşlarımı çatıp baştan aşağı süzdüm onu.

"Amcacığım? Sen kilomu almışsın? Bak yengem kızar sonra."

Dedim gülümsiyerek. İçimdeki bağırma isteklerini ve ağlama isteklerini bastırıp mutlu birisiymişim gibi gözükmek istiyordum artık. Ne kadar çok canım yansada.

Yetimhane Güzeli (ISLÂMI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin