Bölüm 41. Tuzlu kahve

3.9K 237 29
                                    

Müziği açınız...

Birşey söyleyemedim. Ne demek istediğinide anlayamamıştım. Ömer bu soruyu sorduğum için rahatsız olmuştu sanırım. Yinede öğrenmek için elimden geleni yapacaktım fakat zamanı geldiğinde. Ailesinden neden ayrı olduğunu o kast ettiği 'eski ben'i'. Birde gideceğimi düşünmesi üzülmeme neden olmuştu. Onu ne kadar çok sevdiğimi bilmiyordu. O istese bile gidemezdim. Biz bu yol'a beraber çıkmıştık bir kere. Ömersiz asla.

"Ömer. Ben gitmem. Seni asla yalnız bırakmam. Çünkü.." Karşımıza aniden çıkan araba Ömer'in tüm dikkatini ona vermesiyle ve kıl payı kazadan kurtulduğumuzda sözüm yarıda kalmıştı. Ömer arabayı kenara çekip derin bir nefes aldı. İkimizde korkmuştuk.

"Nereden çıktı o araba." Kendine geldiğinde arabayı tekrar çalıştırıp geri yola çıktık.

"Ne diyordun?" diye sorduğunda, "Boşver.." dedim.

"Sıraç'ın evinemi gitmek istiyorsun?" O görmese bile başımı sallayıp, "Evet." diyorum. "Başka gidecek bir yerim yok zaten." dedim sessizce.

"Artık var." Beni duymuştu. "Bizim bir evimiz var. Orası bizim evimiz." diyor tebessüm ederek.

"Sen, ben yok artık. Biz varız." dediğimde Ömer bana şaşkınca baktı. Bugün onu şaşırtıyordum sanırım.

"Var mısın?" sorduğunda önce anlamamıştım. Daha sonra jeton düştüğünde, "Varım!" diyorum.

"Sâhi bu düğün ne zaman olacak?"

"Sen ne zaman istersen. İstersen bugün. İstersen yarın." "Hayır Ömer! Önce istemeye geleceksiniz.." Ömer bir kahkaha atıyor istemsizce. Kaşlarımı çatmış ona bakıyorum. "Sen nasıl istersen yetimhane güzeli." dediğinde gülümsüyorum. Allahım sana şükürler olsun ki herşey yolunda gidiyor.

{...}

Evin önünde iniyoruz arabadan. Kapıya doğru ilerleyip kahverengi kapıya vurup daha sonra aklıma zil diye bir şeyin icat edildiği geliyor aklıma. Zile basıyorum. Fazla geçmeden kapıyı açan Ahu oluyor. Beni gördüğünde boynuma atlıyor.

"Hoşgeldiniz! Ay nerdesin kızım sen? Telefonuna neden bakmıyorsun? Ödümü kopardın Neslişah?" Ahu bir bana bir Ömer'e bakıyor. "Bakıyorumda keyifler yerinde?" diye fısıldıyor. Ömer biraz daha arkamda olduğu için duymamıştı. Umarım duymamıştır yoksa utançtan ölürdüm.

"Sıraç nerede?" diyorum Ahu'yu geçiştirerek. Ahu'nun yüzü birden düşüyor. "İçeride." diyor parmağıyla işaret ederek. Ahu'nun yanında geçip salon'a giriyorum. Sıraç iki elini başına koymuş bir şeye dikkatini vermişti. Beni gördüğünde ise önündeki kitabı kapattı. "Bir sorun mu var?" "Hayır yok."

Tekli siyah koltuğa oturuyorum. Ömer, Sıraç'a en uzak olan koltuğa oturdu. Bu düşmanlık ne zaman bitecekti?

"Akşam'a istemeye geleceğiz." diyor Ömer sakince önüne bakarak.

"Saçmalama. Çok ciddiye aldın sen bu oyunu! Neslişah daha on sekiz!" diyor Sıraç sesini yükselterek. "İstediğini yaptık. İmam nikahı kıyıldı! Sevdiğin kadınmı yapacaksın Neslişahı? Ozaman şunuda bil. Asla izin vermem buna! Defne'ye çekdirdiklerinden ve eskiden yaptıklar-.."

"Sus! Ahu kaç yaşında öyleyse?" dediğinde Sıraç gözlerini kaçırdı. "Aynı şey değil!" diyor Sıraç başını iki yana sallayarak. Ben yokmuşum gibi konuşuyorlardı. "

"Aynı şey. İnsan yaşadıklarıyla büyüyor. Benim yaşadıklarımı ikinizde bilemezsiniz. Uzaktan bakınca olmuyor işte." Böyle bir cevap beklemiyorlardı benden.

Yetimhane Güzeli (ISLÂMI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin