Chapter 2

2.1K 92 13
                                    

Going Party

1 hafta sonra…

Ah, sanırım yetişemeyeceğim. Çantam hazır değil ve saçımı görmek bile istemiyorum Her neyse saçlarıma her ne kadar bakmak istemesem de bu tiple okula gidemeyeceğim kesin. O yüzden bir an önce saçlarımı düzeltmeliyim.

Şimdi çığlık atacağımı hissediyorum! Saçlarım taranmıyor ve kabardı. Bu şekilde saçlarımı açık bırakmam söz konusu bile değil. Ben de basit bir topuz yaptım, çantama kalın defterimi, ders programımı, parfümümü ve kulaklığımı koydum. Elime de bir iki kitap aldığım gibi dışarı fırladım.

İnanmıyorum ilk dersin başlamasına on dakika kalmış! Winona çoktan okula varmıştır. İyi ki ona, beni beklemesini söylemedim yoksa kız ağaç olacaktı. Okula yetişmek için koşmaya başladım ve o hızla koşarken birisine çarptım. Tanrım, bütün kitaplarım yere saçıldı. “Ahh çok pardon ben sadece geç kalmıştım ve-” sözüm kesilince birden kafamı kaldırdım. “Tamam önemli değil, kitaplarını toplamana yardım edeyim, zaten geç kalmışsın.” Kitaplarımı toplamaya başladı. “Gerek yok ama şey teşekkürler.” Kitapları bana verirken elini uzattı ve “Ben Matt, tanıştığıma memnun oldum.” Dedi. Kafamı kaldırdım ama pek bakamadım, gülümsüyordu. “Ben de Marissa, memnun oldum.” Kızarmıştım. Hafifçe gülümsemeye çalıştım ama ne yazık ki tipim berbattı. Gözümün önüne düşen bir tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Sonra elimi çektim, tam yürümeye devam ediyordum ki peşimden geldi.

“Şey, acaba hangi okulda okuyorsun?” Bunu sorduğuna sevinmiştim ve hevesle cevapladım.

“Rugby High School, Warwickshire’de, biliyor musun?” Bunu neden söyledim şimdi, tabiki de biliyordur.

“Hey ben de orada okuyorum!” dedi ben de güldüm. Çünkü rezil olmuştum. Kaçıncı sınıf olduğunu merak ediyordum ve dayanamayıp sordum.

“Son sınıf, sen?” dedi.

“Ben de son sınıf!” dedim.

“Peki, okula beraber gidebilir miyiz?” Böyle bir şey ilk defa oluyordu.

“Evet, tabii” tipim zaten berbattı ve bu berbat halle, sırtında gitarı olan havalı bir çocukla okula gidiyordum. Tam anlamıyla ezik gibi göründüğüme emindim.

Çaktırmadan saate baktım ama hayır olamaz! İlk ders bitmişti, tenefüs olmuştu, ben Matt’le konuşarak okula geldiğim için bayağı bi oyalanmıştım. 

Sonunda okula gelmiştik, vedalaşacaktık ama ne diyeceğimi bilemedim. Tabi Matt de… Sonunda: “Hey, o zaman sonra görüşürüz. Ah bu arada aklıma gelmişken yarın bizim evde parti var, sınavlar başlamadan önce bir kafamızı dağıtalım dedim.” Aslında süper bir fikirdi. Ama ne diyeceğimi bilemedim.

“Imm şey, gelmeyi isterim ama ders çalışmam ve ödevlerimi yetiştirmem gerek.” Ahh çok kötü bir hata yaptım. Çocuk beni inek sanacak, ki zaten öyleyim!

“Tamam o zaman ama fikrini değiştirip gelirsen bekliyorum. Yarın akşam saat sekizde. Unutma!” 

“Tamam gelmeye çalışacağım.” Umarım izin alabilirim.

Tam biz vedalaştık, Winona yanımda belirdi. “Marissa, sen Matt’le mi konuştun, bana mı öyle geldi?” Tabi ki bunu sorduğuna şaşırdım.

“Evet Winona, neden bu kadar şaşırdın?” 

“İnanamıyorum, bütün okul bu çocuğun peşinde ama o kimseye yüz vermiyor. Sen onunla okula geldin farkında mısın? Ne konuştunuz??” O da gayet normal bir insan bu kadar abartılması saçma bence.

“Winona, önce bir sakin ol. Okula yetişmek için koşuyordum o sırada çarptım Matt’e. Ayrıca ben bir şey yapmadım, o konuştu benimle. Bu arada beni yarın akşam evlerinde olan partiye çağırdı.” Winona’nın gözleri kocaman açıldı ve çığlık atacak gibi oldu.

“Ma-ma-rissa, sen ciddi misin?”

“Evet, niye bu kadar büyütüyorsun gayet basit bir çocuk, sıradan yani bizim gibi.”

“Matt okulun en popüler çocuğu. Gitar çalıyor, aynı zamanda basketbol ve futbolda çok yetenekli. Her yerden üniversite için çağırıyorlar ama henüz herhangi birini kabul ettiği duyulmadı. Ailesi çok zengin, pek çok ülkede evleri var. Anlayacağın okulun tüm kızları bu çocuğa abayı yakmış durumda. Ve bu da onu sıradanlıktan uzaklaştırıyor.” Zenginliği tabiki beni ilgilendirmiyordu ama başarısı hoşuma gitmedi değil doğrusu.

“Hmm, evet gayet iyiymiş ama ben zaten parti teklifini reddettim.” İşte Winona çığlık attı!

“Saçmalama! Ben kendime gidecek birini arıyordum ve sonunda buldum. Tek başıma gidemem Marissa bana yardım etmelisin. Ben Matt’i gerçekten beğeniyorum ve bu partide onu etkilemeyi umuyordum. Yalnız gidersem çok kötü hissederim.” Derslerime çalışmam gerek ama Winona’yı da kırmak istemiyorum. Belki sadece bir-iki saatliğine gidebilirim.

“Tamam o zaman gelmeye çalışacağım, daha bizimkilerden izin almadım. Ama izin vereceklerini düşünüyorum.” Winona gülümsedi 

“Teşekkür ederim canım, akşam beraber gideriz.”

Bugün de böylece bitti. Akşama partiye gideceğim ama giyecek hiç elbisem yok. Çünkü ben hiç elbise giymem. Sadece pantolon ve badi giyerim. Topuklu ayakkabım da yok. Zaten olsa da yürüyemem ki. Anlaşıldığı gibi alışverişe çıkmam şart oldu. Ben de okuldan çıktığım gibi direk en yakındaki alışveriş merkezine gittim. Her yerde güzel kıyafet aradım ve sonunda bir mağazada buldum. Askılı dizime kadar uzanan çiçekli bir elbise aldım. Sırt tarafında çok güzel bir dekoltesi var. Ben elbise giymeyi pek sevmiyorum ama Winona’nın hatrı için katlanacağım. Daha sonra başka bir mağazaya girdim ve elbiseme uygun ayakkabı aradım. Çok güzel turkuaz mavisi topuklu buldum ve ayağıma geçirdim. Tam yürüyemedim ama ayağıma olduğuna karar verdim. Şimdi eve dönebilirim. Hemen taksiye bindim ve evin yolunu tuttum…

Trust MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin