Chapter 25

466 31 17
                                    

Marissa'nın Ağzından

Zaynie

2 Eylül Pazar 2012

(Geçmiş değil, sadece gerçekçi olması için tarih belirtme kararı aldım.)

Zilin şiddetle çalınmasıyla gözlerimi açtım. Sol kolumu havaya kaldırıp saatin kaç olduğunu anlamaya çalıştım. Tanrım! Saat daha 7! Bu saatte hangi manyak, evin kapısını bilmem kaç kez çalar ki?

Kendimi zor da olsa yataktan ayırıp merdivenleri üçer beşer indim. Annem uyanmamıştı, doğru yani.. Bu saatte hayatta uyanmazdı. Aslında ben de uyanmazdım fakat içimdeki huzursuzluk beni yiyip bitiriyordu. Aynada kendime bile bakmadan kapıyı açtım. Yüzümü sevinç ve şok arası bir ifade kaplamıştı. Nihayet şaşkınlığı çabukça üzerimden atıp tepkimi yansıttım.

"Olamaz, Maxyyyy! Gelmişsiiin!" Direk kendimi kolları arasına bıraktım. Beraber sendelemiş olsak da düşmeden doğrulmayı başarmıştık.

"Evet, geldim bebeğim! Çok özledim seni." Başımı boynuna gömüp kokusunu içime çektim. Onu bir aydır görmüyordum. Ağlamaya başlamıştım bile.

"Heyyy, güzelim ağlama ama hala aynısın benim küçük sulugözüm." Söyledikleri yüzümdeki yaşlar daha kurumadan kıkırdamama sebep oldu. Omzuna şakadan yumruk atıp gülümsedim.

"Ben sulugöz değilim tamam mı Maxy!" Başını "tabi tabi" anlamında sallayıp elini belime yerleştirdi ve kapıdaki valizini de içeri alıp kapıyı kapattı. 

"Ben de tam, beni sabahın bu saatinde kaldıran manyak kim acaba diye söyleniyordum." Gözlerini devirdiğini görmüştüm.

"Abiye manyak denmez bir kere Mary. Ayrıca bizimkiler nerde?" Kolumdaki saati gözünün önünde sallayarak kinayeli bir şekilde konuştum.

"Saat daha 7! Annem pazar sabahları 9'dan önce kalkmaz biliyorsun. Babam da Kanada'ya gitti fakat bu akşam geleceğini tahmin ediyorum."  Başını anladığını belirtir anlamda salladı ve kendini direk kanepeye attı.

"Ahh, jetlag yüzünden felaket hissediyorum! Sanırım biraz uyumalıyım." Kendine uyuma süsü verdiğinde yanına doğru yürüyüp başucunda duraksadım.

"Odana çıksana, daha rahat edersin." Tek gözünü açıp bana baktı.

"Aslında haklısın bebek ama inan bana adım atacak halim yok, hadi sen de odana çık ve uyumana devam et." Derin bir nefes verip yanından merdivenlere doğru ilerledim.

"Haklısın. O zaman 3 saat sonra görüşürüz Maxy, ya da öyle bir şey işte." 

Kıkırdadığını duyduğumda basamakları tırmanmaya devam ettim. Odama geldiğimde ise direk kendimi yatağa attım. Yastığımın altına elimi koyup öyle uyuma gibi bir hastalığım olduğundan elimi yine yastığın altına tıkıştırmaya çalıştığım sırada telefon olduğunu sandığım bir şey elime çarptı. Uzun zamandır kimseyle mesajlaşmıyordum. Telefonu elime alıp direkt olarak Zayn'e yazma kararı aldım.

Gönderen: Marissa

Gönderilen: Çok Bilmiş Malik

Hey, nasılsın Bay Ukala? Umarım uyumamışsındır, seninle konuşmayı özledim, kısacası seni özledim. xx

Telefonu elimden bırakmadan önce titreşime aldım, mesaj geldiğinde kaçırmamam önemliydi. Yastığımı yatağımın başlığına dayadım, kendimi yatakta doğrulmaya zorladım ve Zayn'in mesajını beklemeye başladım. Ben boş boş duvara bakarken karnımdan gurultular geldiğini duyduğumda acıkmış olduğum aklıma geldi. Kolumdaki saate tekrar göz gezdirdiğimde saatin 8'e geldiğini gördüm, ee tabii ki 1 saat uyanık kalınca doğal olarak acıkıyor insan. Ve hmm... bir de sanırım artık iki canlıyım. -Wow, kulağa çok garip geliyor!- Kendi kendime hayallere dalmışken telefonumun titremesiyle gerçek dünyaya döndüm.

Gönderen: Çok Bilmiş Malik

Gönderilen: Marissa -Güzel Gözlü Kedicik-

Bebeğim bu saatte uyur muyum ben? İyi ki yazmışsın, fırsat bulup arayamıyordum bile. Ben de seni özledim! Sana önemli bir haberim var, müsaitsen arayayım." 

Gördüğüm şeyle aklıma kurt düştü, acaba Harry'e mi bir şey olmuştu? Önemli dediğine göre... Korkmaya başlıyordum, ona haber verip aramasını beklemek yerine, numarasının yanındaki yeşil tuşa basıp telefonu kulağıma götürdüm. Telefonu ilk çalışında açtı.

"Hey Mary, nasılsın bebeğim?" Şirin sesini duyduğum anda kendimi tekrar güvende hissettim.

"İyiyim Zaynie, sen nasılsın?" Umarım sesimden bir sorun olduğunu anlamaz diye dualar etmeye başladım.

"Bomba gibiyim! Neler yapıyorsun kedicik?" Söylediğine kıkırdadım.

"Aynı şeyler.. 10 Eylül'de üniversiteye başlıyorum. Onun dışında sıradan yani, en son bıraktığın gibi.. Senin nasıl gidiyor, asıl haberler sende."  Derin nefes alışverişlerini duyduğumda cevap vereceğini anladım.

"Kediciğimiz, üniversiteli mi oluyor bakalım? Sakın orda yakışıklı çocukları görüp Bay Seksi Malik'i unutma bebeğim!" Dediğine kısık bir kahkaha attım. Sabahın köründe yüksek sesle gülemezdim değil mi?

"Zaynie, ne içtin sen?" Kahkahası kulağıma dolduğunda kendimi gülmek zorunda hissettim, çünkü o kadar güzel gülüyordu ki, ona katılmamak elde değildi.

"Hiç.. sadece eğleniyorum! Ayrıca, biz de yeni albüm için son hazırlıkları yapıyoruz biliyorsun ki 9 Kasım'da çıkacak. Take Me Home, bebeğim!!!" Tekrar kahkaha attığımda onun da güldüğünü fark ettim.

"Sabırsızlıkla bekliyorum." Telefonda konuşurken kendimi durdurmak pek imkanlı olmadığından ayağa kalkıp odamda gezinmeye başladım.

"Beklemene gerek yok güzelim, hemen söylediğimiz 1-2 tanesini yollarım. Mailini kontrol et."

"Ah, teşekkür ederim, kendimi şanslı hissediyorum Bay Ukala. Eee bana söyleyeceğin önemli şey albüm müydü?" Sesi cidden bana iyi geliyordu.

"Hayır Mary, 6 Eylül'de Los Angeles'ta Video Music Awards var ve biz de adayız. Bu yüzden oraya erken gelip seninle görüşmek istiyorum. Tabii sen de istersen. Hey ne diyorum ben, sevgili kediciğimiz Yakışıklı Malik'e "Hayır" diyebilir mi ki?!!"  Kendimi daha fazla tutamadan güçlü bir kahkaha patlattım.

"Zayn, cidden tam bir ukalasın! Ama benim ukalam! Tabii Perrie beni öldürmezse." Görmediğini bilsem de gözlerimi devirdim ve konuşmaya devam ettim.

"Bu söylediğinden sonra sana hayır demeli miyim bilmiyorum ama içim el vermiyor, o yüzden uçağa bindiğin zaman bana haber ver, ineceğin havaalanında seni bekliyor olacağım Koca Oğlan."

"Tamamdır, sana haber veririm, ayrıca Perrie'yle öyle bir şey değil aramızdaki.. Her neyse gelince konuşuruz güzelim."

"Pekala.. şimdi uyumalısın, ben de karnım isyan bayraklarını çekmeden kahvaltı yapsam iyi olacak. Çocuklara selam söyle." 

"Afiyet olsun kedicik, Niall'ın yerine de ye!" kıkırdayıp konuştum.

"Onun yerine kimse yiyemez Zayn, o kadar yersem mide fesatı geçiririm biliyorsun." Kinaye içeren cümlemi bitirdiğimde Zayn'in sıcak kahkahası yeniden kulağıma doldu.

"Haklısın güzelim, o zaman sadece kendi yerine ye, her neyse iyi geceler ya da iyi sabahlar! 

"Sana da Ukala'cık!" Tekrar kahkaha atarken "Görüşürüüüz!" diye bir ses daha duydum ve hat kesildi.

Yüzümdeki gülümsemeyle yatağımın üzerine oturdum. Saati kontrol ettiğimde 9'a geliyordu. Tanrım! 1 saat telefonda konuşmuştum resmen! Ayağa kalkıp koşarak merdivenlerden indim, mutfağa doğru hareket ettim. Sanırım her şeyden önce nefis bir kahvaltı yapıp, gelecek olan VMA'ya kendimi hazırlamam gerekiyordu. Hem bedensel, hem de ruhsal olarak...

Merhabalar!!! Yine ben geldim! Ekşınlı bölümlere az kaldı, bunlar geçiş bölümleri özür diliyorum hepinizden! Umarım beğenirsiniz, ayrıca sınır koymak zorundayım... +100 reads ve +5 vote olmadan yeni bölümü atmayacağım. Özür diliyorum.. İthafı ilk yorum yapana vereceğim! İyi okumalar!

Trust MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin