Chapter 23

548 32 26
                                    

  

 Baby

Marissa'nın Ağzından

"Tatlım işte tam da bu yüzden doğuracaksın. O bebeğin bir kabahatı yok. Aranızda ne olduysa oldu. Bu çocuk yaşamayı hak ediyor." Yaşlı gözlerimle annemin gülümseyen gözlerine bakıp başımla onayladım.

"O, bebeğin babasıysa ben de annesiyim. Yaşamasını istiyorum. Bu bebeği doğuracağım."

İçime işleyen soğuktan dolayı ellerimi omuzlarıma sarıp kendimi ısıtmak için onları aşağı yukarı hareket ettirmeye başladım. Oturduğumuz banktan kalktıktan sonra annemle arabaya doğru sessizce yürüyorduk. Ciddi anlamda düşünmeye ihtiyacım vardı. Eve gittiğimde yatağıma uzanıp bütün bir hafta boyunca bunu düşünmeyi aklımın bir köşesine not ettim. Sessizliğimizi koruyarak eve geldiğimizde usulca arabadan inip annemi beklemeden kapıyı açtım, annemin de geçmesi için açık bıraktım. Merdivenlerin oraya yürüdüğümde annemin adım seslerini arkamda duyabiliyordum. Gözlerinin içerisine bakarak konuştum.

"Anne, biraz düşünmek istiyorum. Daha sonra yanına geleceğim. Seni seviyorum." 

Gülümsemesi yüzünü kapladığında dudakları hafifçe hareket etti.

"Ben de seni seviyorum, Marissa. Unutma her zaman yanında olacağım." Sıcak gülümsemesine karşılık vermeye çalışırken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Daha fazla bir şey söylemeden yavaş yavaş basamakları çıkmaya başladım.

Her bir adımda kalp atışlarım hızlanıyordu. Acaba Zayn'e söylemeli miydim? Ya da söylemesem daha iyiydi. Çünkü büyük ihtimalle Zayn, yemeden içmeden bunu Harry'e yetiştirirdi. En kötü ihtimalle de Harry beni arayıp ' Bu bebeği aldırmalısın.' tarzı bir konuşma yapardı ki ben bunun birazını bile duymak istemiyordum.  (Multimedyadaki şarkıyla devam edin.)

Kapımı açıp her zamanki gibi yatağa doğru adımladım. Kıyafetlerimi çıkarmak için harcayacak enerjim yoktu. Bu yüzden yalnızca ayakkabılarımı çıkardım, yatağa boylu boyunca uzandım, bacaklarımı da katlayarak başımı dizlerime dayadım. Yatakta cenin pozisyonu aldığımda gözyaşlarım göz pınarlarıma akın etti. 

Tüm olanları düşündüm. En başından itibaren.. O kazayı.. Sahi o kaza olmasa biz hiç tanışmamış olacaktık. Ünlü oldukları için de bir daha tanışmamız imkansız olurdu. Zaten yeni yeni ünleniyorlardı o zamanlar.. Şimdi biraz daha fazla ünlülerdi. İlk tanışmamızda bana karşı yaptığı kabalıkları hatırladım. Acaba Harry hep kaba mıydı? Sanmıyordum. Ciddi anlamda çok kibar bir insan olduğunu bilmesem bile görünüşü bunu yansıtıyordu. İlk elimi tuttuğu zamanı hatırladım, ilk öptüğü zamanı.. Bir parti, romantik olamayacak kadar saçma olsa bile olay Harry olunca bunu direk romantizme çevirebiliyordu. Onunla yaşadığım her an eşsiz ve mükemmeldi. Onun beni aldatma ihtimali çok düşük geliyordu, özellikle de ona David'i anlattığım zaman bana en çok destek olanlardan biriydi.

"Ne olursa olsun, sana bunu yapmam. Bana güvenebilirsin. Biliyorum güven kolay kazanılmaz ama inanacaksın bana." 

Sesi kulaklarımda tekrar ve tekrar yankılanırken gözlerimden akan yaşlar hızlandı. Tek düşünebildiğim oydu. Beni mahvetmişti. Belki beni aldatmasaydı, mum ışığıyla süslenmiş salonda yemeğimizi yiyip daha sonra yatak odasına giderdik. Sabaha kadar göğsünde uyurdum.. Ama onu o lanet odada o kızla görmemeliydim. Kızın kahkahası kulaklarımda çınlarken daha fazla ne kadar acı çekebilirim bunu düşündüm..

Sanırım bu acı en kötüsüydü.

Çünkü daha kötüsünün olma ihtimali yoktu.

Tabii bir de bebek vardı. Eğer Harry'le birlikte olma ihtimalimiz olsaydı onu ne kadar güzel büyütebileceğimizi düşündüm. Kız olmasını isterdim, Harry de öyle. Bunu adım gibi biliyordum. Büyüdüğü zaman ona saçma sapan şeyler öğretip beni sinirlendirirdi ama sonra hemen barışırdık. Biz onunla küs kalamazdık ki...

Havaalanındaki o gün geldi aklıma.. Madem beni aldatmıştı, artık sevmiyordu.. O zaman neden ağlamıştı? Belki de kendi kendime seviniyordum beni hala önemsiyor diye.

Eğer önemseseydi mesaj atmıştı, gideli koskoca 1 ay geçmişti ama o beni aramamıştı bile. Gerçi ben de onu aramamıştım, hak etmişti ama! Hem aldatılıp bir de üstüne telefon edildiği nerde görülmüş!

Beynimin içinde çığlık atan sesleri susturmaya çalışmak için telefonumu alıp Winona'nın numarasını tuşladım. Bir - iki çalışta açtı.

"Hey! Marissa, nerelerdesin, gittiğinden beri aramıyorsun!" Gözlerimi yumarak kendimi kontrol altına alıp derin bir nefes verdim. Ağladığımı anlamaması için sesime sahte de olsa biraz neşe kattım.

"Lütfen sadece beni dinle ve ihtiyacım olduğunda yanımda ol Win." Başını salladığını hisseder gibiydim.

"Yalnız mısın?" diye sordum beni cevaplamasına fırsat vermeden.

"Evet Marissa ama yaklaşık 2 saat içerisinde Matt'le buluşmam gerekiyor. O kadar sürecek bir şeyse randevuyu erteleyebilirim." Bu söylediği kıkırdamama sebep olmuştu.

"Hayır Win, sadece 15 dakika bize yeter sanıyorum ki. Sana söylemem gereken bir şey var ama öncelikle bana ağzını sıkı tutacağına dair söz vermelisin. O kas kafalı Harry ve onun çok bilmiş şirinlik abidesi arkadaşlarına bir şey söylersen oraya gelip seni Matt'in muhteşem evinin terasından aşağı atarım." 

Kahkahası kulağımı doldurduğunda yüzümdeki tebessüm büyüyerek kocaman bir gülümsemeye dönüştü. 

"Şimdi sakin ol, derin nefes alman gerek çünkü ilk duyduğumda ben de bayılma düzeyine gelmiştim." Abartılı derecede nefes verişinden anladığım kadarıyla başlamamı istiyordu.

"Tamam söylüyorum.. Aslında keşke burda olsaydın, yüzyüze daha iyi ol-"

"Marissa yeter!!! Ne diyeceksen de meraktan öldüm burda kızım ya!" Yatakta iyice doğrulduktan sonra konuşmaya başladım.

"Pekala, pekala. Bugün doktora gittim... Win.. Ben.. ben hamileyim!" Çığlık seslerinden dolayı telefonu kulağımdan uzak tutmaya çalıştım. 

"AMAN TANRIM MARISSA!!! BEN TEYZE Mİ OLUYORUM ŞİMDİ!?? İNANAMIYORUM ÇOK SEVİNDİM!!" Sanırım pot kırdığını anlamış olacak ki çenesini kapatması gerektiğini hatırladı.

"Ah.. ben çok özür dilerim Mary, aslında yani güzel bir haber ama aldırmayacaksın değil mi?" Sesi endişeli çıkıyordu. 

"Hayır Win, aldırmayacağım. Ama bunu Harry'nin bilmemesi gerekiyor. Eğer öğrenirse aldırmam için elinden geleni yapacaktır."

"Ah tatlım sanmıyorum. O kadar kalpsiz olamaz." 

"Sanırım aramızda geçenleri biliyorsun Win, ne kadar kalpsiz olduğunu tahmin etmen pek zor olmayacak." O beni görmese bile gözlerimi devirmekten kendimi alamadım.

"Mary biliyorum ama bu kadar olamaz. Yani minicik masum bir bebeğin ne suçu olabilir ki?" Başımı olumlu anlamda sallayıp yataktan kalktım, bir yandan konuşup bir yandan dolaptan pijamalarımı çıkartıyordum.

"Evet haklısın ama sen ağzını kapalı tut, yoksa az önce söylediklerimi gerçekleştirmek için uçak biletlerimi almaya gitmem gerekecek." Kıkırdamama engel olamadığımda Win'in de güldüğünü fark ettim.

"Neyse Win, dinlediğin için çok teşekkür ederim. Benim uyumam gerekiyor biliyorsun saat farkı." 

"Pekala yeni anne adayını fazla yormayalım o zaman. İyi geceler." Söylediğine karşılık bir şey demek istesem de diyemedim.

"İyi geceler.." Telefonu kapattığım gibi hızlıca üzerimi giydim ve kendimi serin yatağıma attım. Gözlerimi kapatıp her şeyin bitmesi için dileklerde bulunurken çoktan uykuya dalmıştım...

 Biraz kısa oldu biliyorum ama bekletmek istemedim sevgili Berry severler :D Keyifli okumalar, multimedyayla birlikte okumazsanız keyif alamazsınız, tabii sadece bir öneri :) Ayrıca şarkı önerisi için @SevvalMalik 'e çok teşekkürler, seni seviyorum <3

Trust MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin