4. Kaza

434 125 14
                                    

Multi'de Eylül HAZAR ve Anıl KOÇER

Eylül HAZAR

Azra'nın telefonu hızla yere düşerken Azra'da aynı hızla koltuğa yığıldı. ''Azra!'' ne olduğunu anlamaya çalışırken telefondan gelen sesle irkildim. Telefonu elime Alıp Baran'la konuşmaya başladım. ''Ne oluyor Allah aşkına?'' dedim. Baran ''Eylül sakin ol önce. Alp kaza geçirdi.'' dedi ve gözümden süzülen bir damla yaşa engel olamadım. ''Ne diyosun sen Baran?'' dedim. ''Şşşh. Güzelim sakin ol ağlama senin ayakta olman gerek biz hastaneye gidiyoruz hastanenin adını mesaj atıcam. Bu arada Halil amca ve Yeşim teyzeye haber vermek sana düşüyor.'' dedi bir solukta. ''Tamam Baran biz geliyoruz.'' diyebildim.

Telefonu kapatıp Elif'e döndüm. ''Sen taksi çağır. Bu zaten bayıldı ben ailesine haber vericem Alp'in.'' dedim olumlu anlamda kafasını sallayıp yanımızdan ayrıldı. Hemen telefonu alıp Halil amcayı aradım. Seda bana cesaret vermek ister gibi elimi tuttu sıkı sıkı. üçüncü çalıştan sonra telefon açıldı. ''Efendim Eylül kızım.'' dedi babacan bir tavırla. ''Halil amca şey...'' diyebildim. Böyle bir şey nasıl söylenirdi ki. ''Kızım kötü bir şey mi oldu? korkutuyorsun beni.'' dedi. ''Halil amca Alp... Alp kaza geçirmiş. Şimdi hastaneye gidiyorlar bizde gidiyoruz hastanenin adını mesaj atıcam sana ama lütfen.'' dedim. ''Tamam kızım Yeşim'e ben haber veririm.'' diyebildi adam sadece. Sesi çok çaresiz çıkıyordu.

Elif'le Azra'yı arabaya zar zor taşırken Seda çantaları alıp hemen öne oturdu. Fazla etkilemişti bu olay Azra'yı, Alp'le yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Azra ablasından sonra en çok Alp'ten destek almıştı. Şimdi onuda. Ahh hayır. Hayır. Olamaz... Olamaz.

Sonunda hastaneye gelebilmiştik. Hemen sedye getirdiler. Azra'yı hastane odasına aldılar. Sadece bayıldığını söyledim serum taktılar. O sırada polisin getirdiği eşyaları aldım. Elim bilekliğine gitti. Siyah bilekliği... Onun en sevdiği bilekliğiydi. Bu bileklikten birde Azra'da vardı. Küçükken beraber almışlardı. Bana almadılar diye kızmıştım onlara ama Azra'nın 'Bu ikimizin bilekliği olacak tamam mı sadece bizim.' lafıyla bir adım geri atmıştım. Bu olayı hatırlamak beni azda olsa gülümsetmişti.

Bu arada çalan telefonumun melodisi doldu kulaklarıma. Arayan Anıl! Anıl! Ya ben nasıl konuşucam bunla şimdi ama ısrarla çalan telefona cevap verdim. ''Anıl.'' diyebildim ve gözlerim isyan bayrağını çekmişti. ''Eylül? Alp nerede yok oldunuz okuldan.'' dedi. ''Anıl... Biz sinemaya gidecektik.'' sonra ağlamalarım şiddetlendi. Anıl ''Eylül ağlamaz mısın lütfen şimdi anlat ne oldu?'' dedi.

Herkese bunu demek zordu. ''Alp bizi almaya gelirken kaza... Kaza geçirmiş.'' diyebildim hıçkırıklarımın arasından. ''Tamam güzelim lütfen ağlama adresi gönder bana geliyorum.'' dedi. Ne dedi o 'Güzelim mi?' Anıl dedi. Neyse daha önemli bir konumuz vardı. ''Tamam adresi gönderiyorum.'' dedim ve kapattım.

O sırada yanıma doğru yaklaşan Yeşim teyzeyi gördüm. Kadın 1 saat içinde yaşlanmıştı. Hemen yanına gidip sarıldım. ''Oğlum... İyi mi Eylül? Lütfen bana doğruyu söyle.'' dedi ve hıçkırarak ağlamaya başladı. ''Ameliyata aldılar. Bilmiyoruz. Ağlama Yeşim teyzem. Sapa sağlam çıkacak biliyorsun. Güçlü çocuktur Alp.'' dedim. Yanımıza Halil amca geldi. ''Yeşim sana oda hazırlattım hadi.'' dedi. Yeşim teyze ne kadar dirense de kalkıp gitti.

Tekrar anılar gözümün önüne geldi ve göz yaşlarım yanağımı talan etmeye başladı. Daha fazla kendimi tutamayıp hıçkırıklara boğuldum. Bana doğru yaklaşan bir ayak sesi duydum. Hemen sonra beni sıkı sıkı saran kollarla karşılaştım. Öyle güzel sarıyordu ki bedenimi sanki bana varlığını hissettirmek istiyormuş gibiydi. Anıl. Meğerse onun o güzel omzuna yaslanmak eksikmiş tam hayatımda. O güzel kokusuyla büyülenmek.

Mavi'ye SürgünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin