Multi'de Alp ve Alp'in saatini almış bir adet Azra :))
Multi'de İlyas Yalçıntaş - İçimdeki dumanHastaneden çıkmak için Yağız'ın gelmesini bekliyorduk. Kendimi bildim bileli hayatımda olan, büyük olmaktan sıkıldığımda benimle beraber çocuk olan Alp suratımın her karışını inceleyip duruyordu. "Ben ortada tren de göremiyorum. Hayırdır?" dediğimde gözlerini devirdi. "Hııı çok komiksin... Aglamışsın sen noldu?" bir kere de anlama be çocuk.
Evet az önce dediğim gibi kendimi bildim bileli yanımda olduğu için her halimden anlıyordu. Saklamaya çalışsam bile. Buda durumun negatif haliydi.
"Bora biraz hızlı kullanınca korktum." dedim sadece ve birşey demesine izin vermeden "Neyse ne yaa." diye geçiştirdim. Bu konu hakkında konuşmak istemediğimi anlamış olacaktıki konuyu değiştirdi. "Bora? Neden onunla geldin?" dedi. Kıskanmıştı beni ve onun kıskançlıkları benim çok hoşuma gidiyordu. Arada şimarıyordum da. "Seni ziyarete gelecekmiş senide bırakırım dedi bende otobüse tek binmek istemediğim için kabul ettim." dedim masumca. "Bir daha olmasın. Tamam Bora iyi biri ama kıskanırım kızım ben." beni kimseyle paylaşamazdı ki cok severdi beni. Ee bende sevilmeyecek kızmıyım.
"Benim hiç sevgilim olmayacak mı? Yaa kısmetimi kapatıyorsun." dedim. "Saçmalama kızım sen sevdikten sonra karışırmıyım ben. Aslında karışırım ama sen iyi olduktan sonra sıkıntı yok ve güvenebileceğim biri olduktan sonra neden olmasın." haklıydı. Aslında onun için herşey benim iyiliğim değilmiydi. Benim yüzümden hayatını yaşayamıyordu. Alp çapkın biriydi ama en son 2 sene önce bir kızla çıkmıştı. Nedeni zaten ortada açık ve net Azra.
"Sen onu bunu boşver de Bora'yı bana önceden neden anlatmadın?" dedim sitem edercesine. "Anlattım güzelim ama sen pek takmadın beni. Ha birde gelemediğin şu maçım vardı ya onuda Bora'ların sınıfıyla yapmıştık. Ozamanlar birbirimizi pek tanımıyorduk babalarımız ortak olunca da tabiri caizse 'kanka' olduk." dedi. "Biliyorsun şirket işleri sıkıyor beni." dedim.
"Peki bir soru daha" dediğimde oflayarak "Tamam baş belası sor." dedi. "Okulun ilk günü spor salonunun önünde Bora'yla çarpıştığımda tanıştırmak yerine neden beni uzaklaştırdın?" diye sordum. Alp sıkıldığını belli edercesine bir surat ifadesi takınarak "Ben seni kimseyle paylaşamıyorum kızım bilmiyor musun? Orada fazla yakın duruyordunuz canımı sıktı. Zaten seni ordan alırken Bora'ya da göz kırptım. Ama boyun kısa demi senin görememişsindir." dedi rahat bir tavırla. İlla dalga geçecekti boyumla pislik. Kendisi 1.80 mübarek Allahuekber dağına çıkacak. Boy konusunu hiç takmadan kendimi övme aşamasına geçtim. "Azra'sını kimseyle paylaşmazmış oyss." dedim ve yatağının kenarına oturup yanağını sıktım.
"Daha iyi misin?" dediğimde olumlu anlamda kafasını salladı. "İyiyim güzelim ama bu odadan çok sıkıldım. Yağız gelsede gitsek artık." dedi. "Senin sıkılacağını bildiğim için götürüyorum zaten yoksa bir hafta daha hastanede kalman gerekiyor." diye açıklama yaptım.
Yağız kapıyı çalma gereği bile duymadan bir anda odaya girdiğinde Alp'e dönerek "İti an çomağı hazırla." dedim. Ağrıları arasından kıkırdamaya başladı. Kıyamam yaa.
"Nasılsın üç harfli?" diyerek koltuğa yayılan Yağız'a baktım. "Şu espirilerini bir kez olsun geliştirmeyi düşündün mü?" dedim Alp'in telefonunu çantama koyarken. "Ben zaten bu güne kadar gelmiş en son sürümüm. Değerimi bilin." dediğinde Eylül'ün taklitini yaparak "Bilindi." dedim.
Alp'in saati gözüme takıldı. Bu çocuğun zevkini cidden beğeniyorum. Şık ve spor bir saatti. Çok hoşuma gitmişti. Alıp bileğime taktığımda Alp'in bana baktığını fark ettim. "Bu kaçıncı saat yaa." diye sitem etti. "Madem alıyorsun kullan odanda duruyor bütün saatlerim." dediğinde masamın üstü gözümün önüne geldi. Haklıydı ne zaman saat alsa bir Azra vakası yaşıyordu. "Bu daha güzel valla takıcam." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi'ye Sürgün
أدب المراهقينBu bir siyah beyaz hikayesi değil. Bu bir mavi beyaz hikayesi. Bora. Beyaz. Saf kalbi onu ele geçirdi. Kimse görmesede Mavi bunun her zaman farkında. Kendini 'siyah sanan beyaza' aşık olan bir Mavi... Azra. Mavi. Hayatında ki boşluğu siyah sansada o...