2. Yakışıklı Ukala

540 140 24
                                    

Multi'de ki Alp BAŞARAN
Multi' de Pera - Veda Busesi

Arkamı dönüp çıkarken tam kapıda sert bir şeye çarptım. Kafamı kaldırdım şaşırarak "Tövbe bismillah" dedim. Yakışıklı birine çarptım baya baya yakışıklı.

Kafasında ki bandanayla resmen ben coolum diye bağırıyordu. İç sesimi susturan onun sesi oldu. "Yavaş gel ufaklık" dedi sırıtarak. Allah'ım çok güzel sırıtıyor. Bir saniye ufaklık mı? "Ufaklık?" dedim sorarcasına. Tam karşımdaki yakışıklı birşey demek için ağzını açmıştı ki omzuma atılan kolla oradan uzaklaştırıldığımı anladım.

"Naber fıstık" dedi Alp yanağımdan makas alarak. "O kim?" dedim meraklı sesimle. "Seni ilgilendirse bilirdin" evet Alp'de benim gibi egolu çok bilmiş birisiydibe lkide bu yüzden çok iyi anlaşıyorduk.

"Hey! Lafımı çalma" dedim karnına dirsek atarak. Aslında bu lafi okuduğum bir kitaptan bulmuştum hoşuma gittiği için hep kullanırdım. "Neyse napıyorsun?" dedi eli omzumda "sınıftan çantamı alıp eve gidicem." dedim yorgun yorgun "ozaman ben bırakırım seni sen bekle çantamızı alıp gelirim" diyip okula girdi.

Çok geçmeden Alp gelip çantamı bana uzattı."ne var kızım bunun içinde kendinden ağır çantan var" dedi. "Okuyom ben dünya güzeli" diyip arabasına doğru yürümeye başladım. Bana yetişip kolunu omzuma attı yine.

Çalan telefonuma aldırmadan yürümeye devam ettim. "Aç artık şunu" diyen Alp'le kimin aradığına bakmadan açtım. "Ne var?" dedim yorgun sesimle. Cidden çok yorulmuştum ve bir an önce eve gidip uyumak istiyordum. "Kuzen yine herzaman ki gibi kabasın. Sizi bekliyoruz hani diyorum acele mi etseniz" dedi benim lafımı bana satarak birşey dememe izin vermeden telefonu suratıma kapattı.

Işte Eylül HAZAR yine konuşturdu kendini "kim aradı" Alp bana karşı hep korumacı davrandığı için herşeyime karışırdı. "Eylül bizi bekliyorlarmış." dedigimde direk "boşuna beklemsinler seni ben bırakırım yada dur söyleme beklesinler işleri ne" dedi Kardeşim diye demiyorum ama ibnenin önde gidenidir.

Alp'in lüks arabasına biner binmez emliyet kemerini taktım. Alp'de binip emliyet kemerini taktı ve okuldan çıktık. Müzik açıp Kafamı cama yasladım. Pera veda busesi çalmaya başladığında bende içimden mırıldanmaya başladım.

Yorgun denizler usanmış fırtınadan
Bense bir gemi ve kaybolmuşum
Kıyıları görünmez fenerinde ışık
Ay bile gizlenmiş yıldızlar karanlık
Ne bir ses var ne bir nefes aldırıyor
Ayrılık yakın vuslat görünmüyor

Bu şarkı iki sene önce kaybettiğim ablamın en çok sevdiği şarkıydı. Zaten Pera'dan başka şarkı dinlemezdi. Nedenini bilmiyorum öğrenemicem de zaten yada sadece çok sevdiği için dinliyordu bilmiyorum.

Öncesi yok sonrası yok sanki hepsi hayaldi
Bana sevgisi yok yokluğu çok ağır gelirdi
Kulağımda hala sesi bir veda busesi
Bile bırakmadan gitti gidiş o gidiş

Gözlerim dolduğunda Alp fark etmesin diye cama daha çok döndüm. Ama coktan fark etmişti. Arabayı kenara park edip beni kendine çekti ve sımsıkı sarıldı.

Ablamın yokluğunda bana en çok destek olan Eylül'le beraber beni güldürmek için elinden geleni yapmıştı Alp.

Radyoyu kapatıp "sana çikolata almamı istermisin güzellik" dedi. Beni mutlu etmeye çalışıyordu ama olmuyor Alp ablam yokken olmuyor. "Alp... Senden birşey isteyebilir miyim?" dedim göz yaşlarımı silerken "iste bakalım" diyip arkasına yaslandı. "Beni ablama görür müsün?" dedim ağlamaklı çıkan sesimle. "Tamam baş belası tamam. Ama önce şu üstündekilerden kurtulmaya ne dersin" dedi sırıtarak. Boynuna yapışıp boğuk çıkan sesimle "seni çok seviyorum. İyiki varsın" dedim. "Bende seni çok seviyorum bitanem ve evet iyiki varım" yine beni güldürmeyi başardı bay ego.

Çok geçmeden eve geldiğimizde "ben burada bekliyorum hazırlanman için beş dakikan var" dedi emliyet kemerini çıkararak. Kafamı olumlu anlamda sallayıp eve doğru koştum.
Herkes işte olduğu için paspasın altından anahtarı alıp kapıyı açtım. Eve geç geleceğime dair not bırakıp hazırlanmaya başladım.

Üstüne anlamın aldığı çizgili tişörtü giyip altıma kot şort giydim. Koşar adımlarla evden çıktım. Arabaya binip hızlıca emliyet kemerini taktım. "Dört dakika aferin" dedi Alp arabayı çalıştırarak. "Hadi gidelim" dedim.

Çok geçmeden mezarlığa gelmiştik. Arabadan inip mezarlığa doğru yürüdüm. Ablamın mezarına yaklaşınca tüğlerimin ürperdiğini hissettim. Mezarın önünde diz çöktüm ve soğuk toprağa elimi sürdüm sanki yanağını okşuyormuş gibi. Göz yaşlarım istemsizce hareket ediyordu.

Ah be ablam ne vardı ki bu kadar hızlı kullandın o arabayı. "Abla" dedim kendimin bile zor duyacağı bir ses tonuyla. "Canım... Çok özledim seni..." hıçkırarak ağlamaya devam ettim. "Niye? Neden? Hadi kendini düşünmedin ya ben... Beni sensiz bıraktın. Hayat diyorum, bazen fazla acımasız. Fazla oyun bozan, fazla işte... Herşeyi isteyecek kadar fazla... Söz vermiştin küçükken. Ben, saklambaç oynarken kaybolmuştum. Sen beni bulduğunda 'ben,hep yanındayım korkma' demiştin bende inanmıştım sana." toprağa vurdum ellerimi "yoksun, yoksun işte" daha fazla dayanamayıp toprağa sarıldım.

Alp montunu omuzlarımın üstüne koydu. Hava serindi ama ben bunu pek hissetmiyordum. Sadece tek hissettiğim anlamın yokluğu, kalbimde ki acıydı. "Artık gitsek iyi olucak Azra" dedi Alp. "Seni çok seviyorum abla bunu sakın unutma" dedim durdurmaya çalıştığım hıçkırıklarımın arasından.

Mezar taşına ufak bir öpücük bırakıp ayağı kalktım. Alp bana sımsıkı sarılıp anlımdan öptü. Anlamın yokluğunda bana hep abilik yaptı. "Ağla güzelim ağla" dedi Alp bana daha sıkı sarılırken "Hep eksik olmaktan yoruldum" dedim ağlamam şiddetlenirken. Beni kendine daha çok çekti ve sessiz kalmayı tercih etti bir süre. "Hadi artık gidelim. Esra sultan merak edicek" dedi benden ayrılıp. Belli belirsiz kafamı sallayıp Yürümeye başladım.

Arabaya binip eve doğru gitmeye başladık. Yol boyunca hiç konuşmadım. Eve geldiğimizde bana döndü. "Montum sende kalkabilir hadi gene iyisin. Yarın sabah seni almaya gelicem. Beni bekletme bilirsin bekletilmeyi sevmem." diyip göz kırptı. "Çok saol iyiki varsın" diyip yanağına bir öpücük alarak arabadan indim. Eve girdiğimde annem beni kapıda karşıladı. Sımsıkı sarılıp yanağına sulu bir öpücük bıraktım. "Babam nerde anne" dedim "Çalışma odasında kızım açmısın birşeyler hazırlattırıyım mi?" dedi annem sıcak bir ses tonuyla "gerek yok annem çok yoruldum bugün sadece uyumak istiyorum." diyip annemi tekrardan öpüp odama giderken "babamıda öp benim yerime ben rahatsız etmiyim." diyip odanın kapısını kapattım.

Çizgili pijamalarımı giyip kendimi yatağa attım. Tek istediğim üç gün boyunca aralıksız uyumaktı. Uykuyu çok seviyorudum. Tam gözlerimi kapattığımda aklıma ablamın sabahları üstüme atlayarak uyandırmaları, alış veriş merkezinde ki mağazaları talan edişimiz geldi. Bunları düşünürken gözyaşlarım arasında uyuya kaldım.

Evet 2. Bölüm geldi. Umarım beğenirsiniz Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Yeni bölüm en kısa zamanda gelicek. :*

Mavi'ye SürgünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin