Multi'de Bora HAZNEDAR
Camdan gelen güneş ışıklarıyla gözlerimi açtım. Esneyerek yattığım koltuktan doğruldum. Belimin ağrısına aldırmadan kollarımı geriye doğru açarak esnedim. Üzerime örtülen pike ve ayak ucumdaki formalarımı gördüğümde Yağız'ın geldiğini anladım. Şahsen Seda yanındayken formalarımı getirmeyi unutur diye düşünüyordum.
Eylü'e baktığımda Anıl'ın göğsüne yatmış Anıl'da kolunu Eylül'ün omzuna atmış birbirlerine sarmaş dolaş uyuduklarını gördüm. Aslında iyi çift olurlardı ama ikiside birbirlerine seni seviyorum diyemeyecek kadar utangaç. İkisinin de birbirlerini sevdikleri her hallerinden belli.
Ayağa kalkıp Alp'in yanına gittim. Onu uyandırmamak için yavaşça elini tutup solgun yüzüne baktım. Zayıflamıştı. En son böyle ablamı görmüştüm. Alp'ide kaybetme düşüncesi beni yormuştu.
Bu düşünceleri kafamdan atmaya çalışırken Alp gözlerini açtı. "Günaydın." dedim sırıtarak. "Rahat uyuyabildin mi?" diye ekledim. "Ağrım var biraz ama rahattım. Sen rahat uyudun mu?" dedi. "Sen beni düşünme bir an önce iyileş ben seni böyle halsiz görmeye aliskin değilim." dedim. Yanağını okşadım. Çok soğuktu yanağı. "İyiyim güzelim ben sen beni düşünme hazırlanda okula git geç kalma." dedi düşünceli düşünceli. Kafamı olumlu anlamda sallayıp Eylül'lere döndüm.
Aslında onları böyle bırakabilirdim ama okula arabayla gitmek vardı ucunda. E birazda ibnelik. :))
"Eylül" diye bağırdığımda Anıl gözünü açtı. Alp arkadan "hastanedeyiz biraz saygı." dedi. Alp'e kıkırdarken Anıl'a "Günaydın." dedim sırıtarak. Kucağında yatan Eylül'e bakarak "Günaydın." dedi utangaç bir şekilde. "Anıl Eylül'ü uyandırır mısın? Bende formalarımı giyiyim." dedim. "Tamam."
Anıl Eylül'ü uyandırmaya çalışırken formalarımı alıp tuvalete gittim. Üstümü giyinip aynanın karşısında saçlarımı düzelttim. Tuvaletten çıktığımda Eylül'ün uyanmış Alp'le ilgilendiğini gördüm. "Hazırsanız çıkalım." diyen Anıl'la Eylül'e döndüm. "Siz böyle mi geleceksiniz?" dedim. Ikisinide baştan aşağı süzdüm. "Hayır ben eve gidip hazırlayacağım. 2 derse falan yetişirim."diyen Eylül'e döndü Anıl "O zaman önce Azra'yı bırakalım." dedi. Onayladım. Eylül "Siz okula gidin ben buradan giderim eve." dedi. "Azra'yı bırakalım götürürüm ben seni." diye direten Anıl'a karşı gelmedi Eylül. Yada karşı gelmek istemedi. "Benim için kavga etmenize gerek yok." dediğimde Eylül gözlerini devirdi. "Bu arada tek mi kalacak?" dedim. Alp araya girerek "Hayır dün sen uyurken Yağız'la konuştum. Baran benimle kalacak Yağız'da sizin yanınızda durucak." dedi. "Bende kalabilirdim Alp." dediğimde "Hayır güzelim sen okula gidiceksin." diyip Anıl'a döndü. "Abi kızlar sana emanet." Alp'in yanağına sulu birer öpücük bırakıp kapıya doğru yürüdüm. "Kendine dikkat et." "Tamam."
Hastaneden çıkıp otoparka geldiğimizde Anıl'ın Rang rover'ı olduğunu öğrendim. Rang rover Eylül'ün en çok sevdiği arabalardan biriydi. Cidden bir daha düşündümde harika çift olurlardı. Aralarını yapacaktım. Kararlıyım. Ama önce Alp bir iyileşsin.
Okula geldiğimizde bahçede Yağız, Seda ve Elif'i gördüm. "Kuzenime sahip çık." diyip arabadan inerken Anıl'a geri döndüm. "Ve lütfen yavaş kullan. Lütfen." "Merak etme." dedi. "Geç kalma kuzen." diyip arabadan indim.
Bizimkilerin yanına gittiğimde Seda'nın Yağız'ın kolunun altında olduğunu gördüm. Yağız ve Seda woow. "Günaydın." diyip Elif'in yanına geçtim. "Hayırdır." Yağız rahat bir tavırla "Sevgiliyiz." dediğinde şaşırmadan edemedim. Nedensizce garip geliyordu. "Hayırlı olsun." dedim. Seda'nın kulağına doğru eğilerek "Detayları daha sonra alırım. Kaçış yok." dedim. Seda sadece kızardı.
Zil çaldığında Elif sağ koluma girip yürümeye başladı. Yürürken Elif'e "Sol!" diye bağırdım. O da hemen anlayıp sağ kolumdan çıkıp sol koluma girdi. Nedenini bilmiyorum ama küçüklüğümden beri sağ koluma girilmesini sevmezdim. Tik gibi bir şeydi. "Alp nasıl." Elif'in sesiyle sınıfa geldiğimizi anladım. Yerime otururken Elif'de önündeki sıraya oturdu. "İyi." diyebildim sadece. Çünkü bu konu bana kaybetme korkusunu hatırlatıyordu. Alp'i kaybetme düşüncesi nefes almamı bile engelliyordu. Bunu anlayan Elif üstelemedi. Yada sadece konuşmak istemediğimi düşündü. Çünkü Alp, Eylül ve Yağız'dan başka kimse bilmiyordu ablamı kaybettiğimi.
Sınıfa şu ukala girdi. Yakışıklı ukala. Evet evet ona bundan sonra yakışıklı ukala dicem. Bana pis pis bakıp arkamdaki Yağız ve Seda'ya doğru yürüdü. "Alp iyi mi Yağız?" dedi. Bu ukala nereden biliyordu ki. "Sen nereden biliyorsun yaa?" diye cırlayarak arkamı döndüm. "Seni ilgilendirse bilirdin." Hayır yaa o kitabı okumuş olamazsın. Hayır. Karanlık aşk en sevdiğim en eğlenerek okuduğum ilk kitaptı ve bu ukala. Ah keşke karakteride 'Demir Kara' gibi olsaydı. Ama bu çocuk tam bir ukalaydı. Yakışıklı ukala. "Durumu iyi abi." dedi Yağız. Annen sana hiç ukalalarla konuşmamayı öğretmedi mi? "Çıkışta uğrarım geçmiş olsun derim." dediğinde "Tamam Bora." diyen Yağız'a döndüm.
Demek adı Bira'ydı. Adının Bora olması ukala olmadığı anlamına gelmiyor. Yüzüne karşı yakışıklı ukala diyemesemde iç sesim bunu demekten vazgeçmeyecekti. Bora yerine doğru yürüyüp bana döndü. "Bu sefer bir tutkal faciası yaşamayız inşallah ufaklık." dedi. "Annem yabancılarla konuşma dedi." dediğimde bana yaklaştı. "Tanışalım o zaman ufaklık." diyip elini uzattı. "Bora." dedi. Elini tutmadan "Azra." dedim. Sınıftaki kızların gözleri üstümüzdeydi. "Demek bu ufaklığın adı Azra." dediğinde "Evet Azra ufaklık değil!" dedim. "Ufaklığı tercih ederim." dedi. "Ukalayı tercih ederim." dedim onu taklit ederek. "Aslında yakışıklı daha iyi olurdu." dediğinde dikleşerek "Ukala." dedim. Sırıtıp yerime geçtim.
Gün boyunca bütün dersleri uyuyarak geçirdim. Alp'de her derste uyumasına rağmen sınavlardan geçiyordu. Bu dönem Alp'e kaldık. Elif çıkışta spora gidecekti. Yağız ve Seda'da yemeğe çıkacaklardı. Yine otobüslere kaldım diye düşünürken aklıma Eylül geldi. Bugün okula gelmemişti. Telefonumu alıp 'Üvey Kardeşim :*' yazısına tıkladım. Birkaç çalıştan sonra telefonu Anıl açtı. "Alo Azra." dedi. "Anıl! Eylül nerede okulada gelmediniz bir kaza vakası daha kaldıramam. Anıl birşey olmadı dimi." dedim. "Sakin ol Azra. Bir şey olmadı. Eylül'ü kahvaltıya çıkardım şimdide cafede biyoloji çalışıyorduk. Lavaboya gitti." dediğinde sadece biyoloji kısmına takılmıştım.
Sevdiğin çocuk yanında sen biyoloji çalışıyorsun. Cidden takıntılısın be kuzen. "Tamam Anıl siz takılın aradığımı söylersin Eylül'e." dedim. "Tamam görüşürüz." dediğinde telefonu kapattım. Telefonu önce kapatınca gereksiz sevince giriyorum. İç sesim 'yüzüne kapattım.' diye sevinirken okul bahçesine çıktım.
Yakışıklı ukalayla bir kez daha çarpıştım. Okulda başka kimsemi kalmadı bununla çarpışıp duruyordum. "Yine mi sen yaa." dedi sanki bi ona meraklıydık. "Sanki meraklıyız." dil çıkartıp yürümeye başladım. "Alp'in yanına gidiyorum. Oraya gideceksen seni bırakabilirim istersen." dediğinde arkamı dönmeden "Gerek yok." dedim. Ve otobüs durağına yürümeye başladım. Cidden artık ehliyet almamın vakti gelmişti. Bu konuyu bir ara babamla konuşacağım.
İşte yeni bölüm. Beğeneceğinizi umuyorum. Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin. :**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi'ye Sürgün
Teen FictionBu bir siyah beyaz hikayesi değil. Bu bir mavi beyaz hikayesi. Bora. Beyaz. Saf kalbi onu ele geçirdi. Kimse görmesede Mavi bunun her zaman farkında. Kendini 'siyah sanan beyaza' aşık olan bir Mavi... Azra. Mavi. Hayatında ki boşluğu siyah sansada o...