5. BÖLÜM: GÖREV

65 21 3
                                    

Multi: Ezgi Orla

Gizem'in ağzından
Çınar'a. Ona anlatmıştık. (Ben ve Ezgi) Burada kalması gerektiğini ve ihtiyacımız olduğunu söylemiştik. O ise kafasını arkadaşını takmıştı. Arkadaşına nasıl söyleyeceğini bilemiyormuş. Burada kalmayı, bize yardım etmeyi çok istermiş. Çınar'ın annesi ve babası yokmuş. 16 yaşına kadar bir yurtta kalmış. Orada en yakın arkadaşı Ediz diye biriymiş.

Küçükken birlikte biriktirdikler paralarla minik bir ev tutmuşlar. Hala üniversiteye gidiyorlarmış. Çınar, arkadaşını ihmal etmeyi, ondan uzaklaşmayı istemiyormuş. Çınar bunları anlatınca, Ezgi aşırı bonkör davrandı ve Ediz'i de sitede bir işe yerleştirmek istediğini söyledi. Çınar, çok mutlu oldu ve anında Ediz'i aradı. Ediz, ilk başta bir ajanlık sitesine çağırıldığını duyunca şaka zannetti. Çınar, ciddi konuşmaya başlayınca ikna oldu ve yarım saate orada olacağını söyledi.

Yarım saaten kısa bir süre sonra geldi ve Ezgi, onunla görüşmek istediğini söyledi. Çınar'ı zor bela dışarı attık ve Ediz ile konuşmaya çalıştık.

Ediz, burada çalışmayı çok istediğini, ama şuan şokta olduğu için ne diyeceğini bilemeyeceğini söyledi. Bizde onun bu gece burda kalması için ikna ettik.

Yatağıma kendimi attığım gibi gözlerimle tavanı izlemeye başladım. Sabah erken kalkmak zorunda kalmıştım zaten. Beyaz tavanı izlerken aklıma Çınar'ın odasında söyledi şarkı ve yaptığı tavuk dansı geldi ve gülmemi tutamadım.

Edizle konuştuktan ve odasına bıraktıktan sonra sessizce Çınar'ın odasına gittim. Odada tavuk dansı yaparak:
Biz seninle,
Ekmekle tuz gibi,
Yaz gününde buz gibi
Sekizle dokuz gibi ayrılamayız...
Diye şarkısını duymuştum. Elinde pandası. Sonra ordana sessizce kaçmıştım.

Şimdi aklıma gelince, yataktan yuvarlana yuvarlana yumuş yumuş halıya düştüm. Kahkaha atarak gülmeye başladım. Karnımı tuta tuta gülmeye başladım. Güldüm... Güldüm... Sonra dondum kaldım. Kapıda, hafif sırıtarak bana bakan Çınar'ı gördüm. Anında ayağa kalktım ve üstümü başımı düzelttim. Ciddileştim ve ona doğru bir adım attım.

"Ne oldu sarı?"dedim gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken.  Çınar, kaşlarını çattı. "Sarı mı? Cidden mi?"dedi aynı zamanda yüzünü buruşturarak. Yüzünü buruşturunca aklıma yine o sahne geldi. Bu kez harbi gülmemi tutamadım ve suratına tükürerek gülmeye başladım.

Çınar, anlamaz bakışlarını bana yollarken ellerini beline koydu. Bende ona hatırlatmak için şarkıyı hatırladım. "Biz seninle hahaaha ekmekle tuz gibi, Yaz gününde hahaha buz gibi..." dedim ve  daha fazla devam edemedim. Gülmekten karnımı tuttum.

Çınar, kendi kendine 'olamaz, olmamalı, olamamalı' gibi bakışlar atarken. Sonra o da gülmeye başladı. "Beni mi izliyorsun?" dedi sırıtarak. Sonunda gülmemi kestim ve gülmekten yığıldığım yerden kalktım.

"Sana battaniye getirecektim." dedim uydurmaca. Sadece şu koku yetkisinin hala etkili olup olmadığını soracaktım. Çınar, bir şey hatırlamış gibi oldu. "Bende onu istemeye gelecektim. Dolaptadır diye açtım, silah görünce korktum. Bumbumlarım dondu." dedi.

Anlamadığım için kaşlarımı çattım. "Bumbum?"dedim bende. Çınar, sanki ağzından çok kötü bir şey kaçırmış gibi oldu. Ellerini ağzına sıkı sıkı bastırdı. Hala dikilmekte olduğumuz kapı önünden sıkıldım ve odamda duran bebek mavisi pufuma oturdum.

Çınar'da yanımdaki siyah pufa oturdu. Bende fırsat bildim ve kolunu dürttüm. "Bumbum ne demek?" Çınar, ellerini ağzından çekti. "Bumbum şey demek... Şey demek... Evet! Bumbum şey demek!"dedi. Gözlerimi devirdim. İçinden yalanına inandığımı bilmek için dualar ediyordu.

İntikam SavaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin