18. BÖLÜM: GİZEMLİ KİŞİ

46 9 1
                                    

Ortak instagram hesabımız: intikam.savaşları

Damla'nın ağzından

Arkamı dönme korkum çığlıkla beraber kuş olup uçtu ve seri bir şekilde arkamı döndüm. Buket'de aynı şeyi yaptı. Ona bakmasam bile paniğe kapıldığı anlaşılabilir bir durumdu. Göz ucuyla bakınca göğüs kafesinin inip kalktığını fark ettim. Kalbim göğüs kafesimden kurtulmak istermiş gibi atıyordu. Arkamı dönünce yüzü asla tanınmayan biri duruyordu. Simsiyah giyinmiş ve kafasında bir hırkanın şapkası vardı. Elindekini görünce endişem bin kat arttı ve geri adım attım. Hayatımda hiç bu kadar korkmadığım ve endişelenmediğim için midem bulandı ve kusmak istedim.Çığlık atmamak için elimle ağzımı kapadım.

Bize küçük adımlarla yaklaşıyordu ki Buket ona hamlede bulunana kadar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bize küçük adımlarla yaklaşıyordu ki Buket ona hamlede bulunana kadar. O an Buket'in reflekslerine ve cesaretine şükürler ettim ve bir adım daha geriledim.  Güçlü bir tekme savurdu ve adam veya kadın buna hazırlıksız yakalandı. Kadın veya adam tekme yese bile bir adım gerilemedi. Elinde bildiğimiz ekmek bıçağı ile duruyordu. Buket, küçük bir inleme eşliğinde sıkı bir yumruk attı. Adam veya kadının suratı sarsılsa bile hareket etmiyordu. Tepki vermiyordu. Sanki Buket'in güçlü sandığı yumruklarıyla zevk alıyor, konuşmadan dalga geçiyordu.

Buket bir tekme daha attı. Bu seferki o kadar hızlı ve sertti ki adam veya kadın bir adım geri afalladı. Sanki bu anı bekliyormuş gibi Buket ona yaklaşınca suratına öyle sert, öyle güçlü, öyle acımasız bir yumruk attı ki Buket savrularak bir inleme eşliğinde yere düştü. Kaşını tutuyordu ve arkası dönüktü. Bana dönünce yarasındaki kandan korktum ve bir çığlık attım. Bir Allah'ın kulu yok muydu şu sokakta?!

Kaşı feci şekilde patlamıştı ve kaşından akan kan, yanağına doğru ilerliyordu. Buket kaşları çatık ve sinirli ayağa kalktı ve hızlı bir yumruk attı. Adam veya kadının omzuna bıçağı geçirmesini beklemiyordu tabii. Buket acı bir çığlık attı ve sert bir şekilde yere 'yapıştı'. Bende hızlı bir çığlık attım ve gizemli kişiye baktım.  Parmaklarını kütleterek bana dönünce sabahtan beri burada mal gibi beklediğim için lanet ettim ve hızlı hızlı koşmaya başladım. Ah! Bu etekle ne kadar koşabilirim ki?

Ben koşuyordum. Var gücümle koşuyordum ama gizemli kişi yürüyordu. Bildiğin yürüyordu ama bana her an yetişecek gibi oluyordu. Daha hızlı koşmaya çalıştım. Daha hızlı.  DAHA HIZLI! Alt komşularımın biri çığlık atıp ortadan kaybolmuş, öteki omzundan bıçaklanmıştı. Sıra kimde? Ay em!

Arkamı dönüp baktığımda bana yakınlığını fark ettim. Daha hızlı koşmaya çalıştım. Ama bu kadar oluyordu işte. Kendimi hiç bu kadar güçsüz hissetmemiştim. Ona vurursam kesinlikle ağır hasar alırdım. Ondan kaçmayı deniyordum ama pek başarılı sayılmazdım. Bu sokakların nereye çıktığına dair hiçbir fikrim yoktu. Yolları bilmiyordum. Sadece ayaklarım beni oraya götürüyordu.

Arkamı dönünce beni kot ceketimin şapkasından yakalaması ve en  yakın duvara 'fırlatması' bir oldu. Sırtım sertçe duvara çarpınca inleyerek gözlerimi kapattım. Korkuyordum. Delicesine korkuyordum. Kalbim kaçıp gitmek istiyordu  bildiğin.

Gizemli kişinin beni öldürmesini bekliyordum. O sadece narin hareketlerle elini kalbime koydu. Korkumun 1000 kat artması gerekirken tümü gitmişti. Hissetmiyordum. Boşluktaydım. Gözlerimi kamaştıran siyah bir ışık çıktı kalbimden. Gözlerim yaşlı, sadece izliyordum. Korkmuyordum ki. Siyah ışık dindiğinde içimde ne korku, ne his kalmıştı.

Kafama yediğim sert darbe ile yanda duran ağacın dibine düşmem ve dünyamın kararması bir oldu. Beklemediğim ama hissetiğim bir duygu vardı. Rahatlamıştım.

Deniz'in ağzından

"Burada dur!" diye bağırmamla Çınar'ın ani fren yapması ve benim 2. kalp krizimi geçirmem bir oldu. Omzumda müthiş bir felç hissi, ve soğukluk hissediyordum. Damla'nın 15 dakika önce yazdığı mesaj kafamı karıştırsa bile sinyaller yine bizi gerekli yere getirmişti. Telefonumun ekranından yine o mesajı okudum. "ayukrok ça ilmezig işik -T" Mesajda sadece bunlar yazıyordu. Ne kadar okusam bile anlamamıştım. Çeviride 'böyle bir dil yoktur.' yazısından nefret etmeme yetmişti.

Gri arabadan hızlıca indim ve etrafıma bakındım.  Damla neredeydi ki? Bize bu mesajı o yazmıştı. Ayrıca Buket ve Gizem neredeydi? Aklıma gelen kötü fikirleri kovmaya çalışsam bile gelmişti bir kere. Ya başlarına bir şey geldiyse? Ya omumdaki felcin sebebi Buket ile olan bağımız ise? Şimdi neredeler? Aklıma binlerce soru geliyordu.

"Buradayım." dedi soluk bir ses. O kadar kısık duyuluyordu ses, cılızlıktan belli oluyordu. Etrafıma bakınca bir şeye bastığımı fark ettim. Telefon? Yanına bakınca yerde yatan ve kafası kanlar içinde olan, gözleri gidip giden Damla'yı fark ettim. Son gücüyle konuştuğu suratından belli oluyordu. "Damla!" diye bağırarak gelen Çınar hemen kafasını kaldırdı. "Ne olmuş burada? Gizem nerede?" diye bağırıyordu. Gözlerim yaşlı hemen eğildim Damla'nın yanına. "Damla, söyle bana. Gizem ve Buket nerede? Lütfen konuş!" diye bağırdığında  gözleri kapanıyordu. "Sokağın..." dedi ve sustu kafası feci kanıyordu.

"Bekleyin burada. Arabanın temizlik bezini getiriyorum." diyerek koşarak yanımızdan ayrıldı. Bende Damla'nın soğuk elini tuttum. "Evet Damla. Sokağın..." dedim ve devam etmesi için ona boşluk bıraktım. "Sokağın..." dedi ve yine sustu. Son gücüydü bu. Dudakları kurumuş, saçları darmadağın olmuştu. "Sokağın başınd-" dedi ve kafası geri düştü. O sırada telaşlı bir Çınar geldi ve beyaz kumaşı Damla'nın kafasına bastırdı. "Onları bul! Hadi!" dedi ve Damla ile ilgilenmeye devam etti.

Hayatımın deparını atarak sokağın başına doğru koşmaya başladım. Sokağın başına gelince tiz bir çığlık sesi kulaklarımı doldurdu. Gizem?

Daha hızlı koşmaya başladım. Sokağın başına varınca omzumun ağrısı, yerini kalbimin acısına bıraktı. Yerde... Hareketsiz... Omzu kanlar içinde yatan Buket. "Buket!" diye kalın bir çığlık attım ve koşarak yanlarına vardım. Geldiğim gibi hemen suratını avuçlarımın içine beyaz tenli yüzünü yerleştirdim.

"Buket! Meleğim aç gözlerini..." dediğimde hala kapalıydı gözleri. Onun acısı bana da geçiyordu ve bu acı benim meleğimin hak etmediği bir acıydı. "Buket..." dedim fısıltıyla. Gözümden bir damla yaş tam onun gözüne düştü. Gözlerindeki kıvrımlardan o da aşağı doğru süzüldü. Ah meleğim... Gözyaşlarımız bile birbirini tamamlıyor. "Buket..." dedim tekrar fısıltıyla.

Bana da işlemeye başlıyordu. Baygınlık geçirmeye başlıyordum. O baygındı çünkü. "Buket..." dedim tekrar. "Meleğim beni korumalısın." dedim. Baktım sadece gözümden bir damla yaş daha geldi. Bu sefer tam dudaklarının üstüne düştü. "Bakamayacağım..." dedim ve kafamı farklı bir yöne çevirdim. Kim bakardı ki meleğinin can çekişmesine? "D-Deniz?"

Sesin yönünü hiç düşünmeden Buket'e göre ayarladım. Gözleri kıpkırmızı parlıyordu. Bir an tuttuğum suratı bembeyaz oldu. "Gizem. Arkanda." demesi ve benim seri bir şekilde arkama dönmem yaklaşık 2 saniye sürdü.

Karnını tutarak yürümeye çalışan ve terden kıyafetleri üstüne yapışmış olan Gizem'i tutunduğu ağaç kurtarıyordu. Şaşkınlıkla Gizem'e döndüğümde son gücünü de yitirmiş oldu.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İntikam SavaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin