25. BÖLÜM: YARDIR KOÇUM

42 6 7
                                    


"Toprak beklesene koşamıyorum zaten!" dedim ve ellerimi iki yana açarak koşmaya çalıştım. Kırmızı kuyruklu elbisem ve siyah topuklu ayakkabılarım yerdeki tuğlalarla birbirine zıtlaşıyordu.

"Peşimden gelme Yağmur!" diye bana bağırınca sesi tüm boş sokakta yankılandı. Koştuğumuz sokak, birbirine bitişik ve iç içe evler dışında sadece yerdeki çöpler ve yanıp sönen dandik sokak lambalarıyla doluydu. Her yerde dolanan sivrisinekler sokta bizden başka olan birini hatırlatıyordu.

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve topuk tıkırtıları eşliğinde Toprak'a yetişmeye çalıştım.

"Beklesene öküzcük! Geri dönemem ben bu topuklularla." dedim ve kendimi bir anda durdurdum. Neden peşinden gidiyordum ki? O herkesin lafına kanan bir aptaldı sadece. Aptal bir kızın dalgasına gelen aptal bir oğlan.

Belki geçmişte yaşadıkları ruhunda ve gölgesinde bir iz bırakmıştı. Belki günlerce ağlamıştı. Belki çocuk yaşta omuzlarına tonlarca yük bırakılmıştı. Tunay aptalı bunları asla düşünmemişti. Nasıl üzülür? Nasıl kin besler? Nasıl rezil olur? Ama zaten kötülük yaparken bunları düşünmesi gerekmezdi. Acımasızca davranmış ve topluma yeni kazandırılmış bir çocuğun yarasına taş basmıştı.

Birden içimde bir kin yumağı oluştu. Aniden tüm ruhumu kara bulutlar aldı. İliklerim ağırlaşır gibi oldu. Kaşlarımı çattım ve gözlerimi kıstım. Doğru ya... Karnını duyurması gerekiyordu o yaratığın. Korkuyla beslenen o pis yaratığın. İlla birini korkutmak için 2 kişiyi bıçaklamak gerekmiyordu belli ki. Geçmişinden korkan insanlar da vardı. Tüm günlerini onunla çelişmemek için içine kapanan insanlar.Ruhu acıkmıştı korkuyla beslenen insanın.

Toprak da arkası bana dönük durdu. Ellerini yumruk yaptığını gördüm ve dilimi ısırdım. Toprak bir anda arkasını dönünce irkildim. Gece gece sokak lambalarının biri patlayınca gözlerimi yumdum. Aptal lamba?

"Gelmemeni söylemiştim." dedi arkası hala bana dönük. Bir de beni mi suçluyordu? Yampirik!

Gözlerimi kırpıştırdım. "Tamay'ı takma." dedim ve topuklularımı tıkırdatarak ondan 2-3 adım gerisinde durdum. Ellerini yumuşattı.

"Okulu bırakacağım." diye fısıltıyla söylese bile bomboş sokakta sesi yankılanmıştı. Gözlerimi devirdim. "Bırakmayı aklından bile geçirme. Yoksa..." dedim ve durdum. Ne diyecektim ki? Döverim dersem kendim bile gülerdim. Düşünsenize topukluyla daha yürüyemeyen bir kız, abisinin hoşlandığı kız sayesinde evrime kafa atmış bir çocuğa yumruk mu savuracaktı.

"Yoksa?" dedi ve kafasını bana çevirdi. "Yoksa..." dedim kendi kendime ve işaret parmağımı salladım. "Sırtına atlarım." dedim gayri ciddi bir şekilde.

Güldü. Komik miydi söylediğim. Evet. Hemde fazlasıyla. Ama şuan her şeye üzülmesi gerekirdi. "Öyleyse okulu bırakacağım." dedi ve kafasını geri çevirdi. Dudaklarımla garip bir ses çıkardım. "Hayır tabiiki aptal. Çünkü sırtına atlarım." dedim ve 3 adımlık mesafeyi 2'ye indirdim. Topuk seslerim beni bile heyecanlandırıyordu.

"Okulu bırakacağım." dedi tekrar. "Sırtına atlarım." dedim ve ellerimi belime yerleştirdim. O görmese bile dil çıkardım ve gülümsedim. "Okulu bırakacağım." dedi. Pekala. O kaşındı. 'Bismillah' diye içimden dua ettim ve yutkundum. Yapmam sanıyordu. Hah!

Ellerimi bir kartal gibi açtım ve yerimde yaylanma hareketini yaptım. "Allahım affet." diye mırıldandım ve bacaklarımı önce aşağı sonra yukarı yaylandırarak havaya 'uçtum.' Toprak'ın sırtına kendimi bıraktığım anda ağzından bir küfür kaçırdı. (Multimedyada var Ama o kadar mutlu değiller çünkü habersiz atladı kdkdkkd. Veya alttaki gibi)

İntikam SavaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin