19. BÖLÜM: MESAJIN SIRRI

44 10 2
                                    

Ortak instagram hesabımız: intikam.savaslari

Şelam şelam! Yeni bölümüm ile karşınızdayım. Artık yaz tatiline giriyoruz. Bu ne demek oluyor? Daha fazla boş zaman. Ben boş zamanlarımda ne yaparım? Yeni bölüm! Yani en fazla 2 günde bir yb gelecek. Neyse ekşınımız devam ediyor.

Deniz'in ağzından

"Daha ne kadar baygın yatacak?" dedim ve kollarımı birleştirdim. Çınar, hala gözyaşlarını tutamıyordu çünkü Gizem yere düştükten sonra asla gözlerini açmamıştı ve hala baygındı. Karnına tam 24 dikiş atılmıştı ve şuan pansumanı yapılmış yoğun bakımda sessizce yatıyordu. Doktor, bıçağın çok derine girmediği için kurtulduğunu söylemişti.

Damla uyanıktı ve kafasında kabuk bağlamaya başlayan bir darbe izi vardı. Sırtı ise duvara atıldığından belirli yerler morarmıştı. Damla için ise doktor hafıza kaybı olabileceğini söylemişti ama öyle bir şey olmamıştı. Şuan sakinleştirici ile özel odada yatıyordu.

Buket'in durumu tam ortadaydı. Ne iyi, ne kötü. Yere sürekli atıldığı için kolu ve bacakları morarmıştı ve onların ağrısı bana geçiyordu. Omzuna ise dikiş atılmış ve pansuman yapılmıştı. O baygın olduğu için hissetmiyordu belki, ama kesinlikle uyanık olsa sürekli benimle uğraşacağı kesindi. Şuanda özel odada yatıyordu.

Yatağın yanındaki 2'li koltuğa doktor ve Çınar gidince yattım ve telefonumu çıkardım. Tekrar Damla'nın attığı mesaj karşıma çıktı. Kaşlarımı çattım ve tekrar okudum. 'ayukrok ça ilmezig işik -T' Tüm kargaşanın arasında ona anlamını sormayı unutmuştum. Bu bir şifre miydi? Yoksa anlamlı bir cümle mi?

Öğrenmenin tek yolu, mesajı gönderene sormak. Yeşil koltuklardan istemeyerek Buket'i yalnız bıraktım ve hemen çaprazımızdaki kapıdan girdim. Damla, yatağında doğrulmuş, saçıyla oynuyordu. Ben gelince saçını bıraktı ve "Buket iyi mi?" diye sordu. Sadece kafamı salladım. Bana aynı yeşil koltuğu gösterdiğinde itiraz etmeden oturdum ve tek kelime etmeden telefonumu çıkardım. Göz ucuyla önüme bakınca Damla'nın merakla beni izlediğini gördüm.

'Mesajlar' butonuna basıp mesajı açtım ve ağır adımlarla ayağa kalktım. Yanına vardığımda telefonuma son kez baktım ve ona uzattım. Okuması için yeterince zaman verdikten sonra "Anlamı ne? Neden bana böyle bir mesaj yazdın?" dedim ve kollarımı göğüslerimde  birleştirdim. Şaşkın şaşkın bana baktı. "Ben sana mesaj atmadım ki?" dediğinde güldüm.

"Üstte 'Damla' yazıyor ya. Sen attın işte. Ne anlama geliyor?" dedim ve ciddileştim. Kollarımı daha sıkı bağladım ve bir kaşımı havaya kaldırdım. Damla'nın gözleri dolu dolu oldu. "B-ben sana mesaj atmadım. Yemin ederim." dediğinde duraksadım.

Ya o çok iyi bir oyuncuydu, ya da ben fazla inandırıcı buluyordum. "Kim attı o zaman?" deyip koltuğuma geri yerleştiğimde, ağzından bir hıçkırık kaçırdı. "Bilmiyorum. Ben gerçekten atmadım." dedi ve telefonumu bana  geri uzattı. Sertçe elinden çekince bir hıçkırık daha dudaklarının arasından kaçtı.

"Orada senden başka biri olduğunu görmedim." dedim ve elimi cebime atıp Buket'ten aşırdığım tokayla oynamaya başladım. Damla elimdekine gözlerini değdirip geçti. "Ben yazmadım." dedi sessizce. Kocaman mavi gözlerinin rengi açılmıştı. Oda bir an sessizliğin çizgisinde boğuldu. İkimiz de çıt çıkarmadık. Neden bilmiyorum. Ben Buket'in siyah tokasıyla ilgilenirken o sürekli mesajı okuyordu.

Sonra aklına bir şey gelmişçesine yerinden sıçradı. Anlamaz bakışlarımın arasında yataktan daha çok doğruldu. Burnunu çekti ve tebessümlerinden birini gönderdi. "Mesajın sonunda 'T' yazıyor. İsmi T ile başlayan  biri olmalı." dedi ve elinin tersiyle gözünden akan bir damla yaşı sildi. Üstündeki düz, mavi, biçimsiz hastane elbisesi doğrulunca hiç hoş gözükmemişti. Kime hastane elbisesi yakışırdı ki?

İntikam SavaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin